a. KABİR YAŞAMI
Bu devre kişinin ölümü tadıp, ruh yani holografik ışınsal bedenle bâ’s olmasından sonra başlayıp, kabir içinde maddeyi algılar biçimde yaşamı devam ettikçe sürer.
Gerek kabire konmadan ve gerekse kabire konduktan sonra çevresinde olup biten her şeyi bu süre içinde algılamaya devam eder.
Bu hâlin misali şu dünya yaşamımızdaki henüz uyumadan evvel yataktaki hâlimize benzer.
Yatağa yatan kişi nasıl henüz uyanıktır ve çevresinde olup bitenleri fark etmektedir; yatağın sert veya yumuşaklığını hissetmektedir; işte aynı şekilde mezara konan kişi de ilk aşamada çevresinde ve mezar içinde olup biten her şeyi seyretmektedir.
Yatağa girmiş uyumaya hazırlanan kişi nasıl yarı uyur vaziyette hem dışarıda olup bitenleri fark eder hem de rüya türünden şeyleri görmeye başlarsa, kabirdeki kişi de aynı şekilde hem madde mezarın dışında ve içinde olanları algılamaktadır; hem de yavaş yavaş KENDİ KABİR ÂLEMİNE girmeye hazırlanmaktadır...
İşte bu süreç içinde, İslâm Dini’nde bahsedilen iki sorgu meleği gelir ve “RABBİN kim, NEBİN kim, KİTABIN ne?” diye sorarlar...
DİKKAT!..
KABİRDE asla, kişiye, “sen hangi mezheptensin?” ya da “hangi tarikattansın?” diye sorulmaz!.. Burada, asla, kişinin mezhep veya tarikat imamından söz edilmez!
BUNLARIN ölümü tadana kabirde SORULACAĞINDAN SÖZ EDENLER, DİNİ BİLMEYENLERDİR!
Ne KURÂN’da ne de ALLÂH RASÛLÜ’NÜN HADİSLERİNDE, “mezhep ya da tarikatın ne?” diye sual SORULACAĞINA DAİR hüküm vardır!
MEZHEP ve TARİKATLAR, Hz. Muhammed (aleyhisselâm)’ın berzaha intikâlinden sonra oluşturulmuş dünyasal kurumlardır; ki, berzah âleminde bunların yeri yoktur!
Evet, bu sorgulamanın ertesinde kişi ya Kabir âlemine intikâl eder, ya da Berzah âlemine.
“Kabir âlemi” ile “Berzah âlemi” arasındaki fark nedir? ...
b. KABİR ÂLEMİ YAŞAMI
Bu âlem, aynen rüya alemine benzer; ne var ki, kişi rüya gördüğünün farkında değildir ve yaşamını aynen Dünya’da yaşıyormuşcasına değerlendirir.
Nasıl Dünya yaşamını gerçek yaşammış gibi algılarsa kişi Dünya’da yaşarken; aynı şekilde, kendi kabir âlemine geçen kişi de o boyutu gerçek yaşam gibi hisseder... Bu ya “Kabir cenneti” denilen şekilde son derece huzur ve zevk verici rüyalar şeklinde devam eder; ya da “Kabir cehennemi” denilen biçimde kâbus türünden son derece korkunç, ıstırap verici görüntüler içinde sürer.
Bu devre kıyamete kadar böylece devam eder. Bu, kabir içindeki kişinin, kabir âleminin yaşantısıdır. “Kişinin kabri ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur” hadîs-î şerîfiyle Allâh Rasûlü bu duruma işaret eder. Bununla beraber bir de “BERZAH âlemi yaşamı” vardır...
c. BERZAH ÂLEMİ YAŞAMI
“Berzah âlemi yaşamı”, “FİYSEBİLİLLÂH” ALLÂH yolunda ŞEHÎD olmuş kimseler ile, “ölmeden ölmüş” diye tarif edilen Evliyaullâh ve Nebilerin, kabir âlemi kısıtlamalarından kurtulmuş olarak, “RUH BEDENLERİYLE” serbest dolaşım şeklinde süren yaşam şeklidir.
Berzah yaşamında; ŞEHÎDLER, EVLİYAULLÂH ve NEBİLER Berzah âlemi içinde serbestçe gezerler, dolaşırlar ve mertebelerine göre de birbirleriyle iletişim kurarlar.
Ayrıca, Berzah âlemi içinde dahi bir hiyerarşi vardır; ve bu hiyerarşi içinde oradakilerin idaresi söz konusudur.
“İNSAN ve SIRLARI” isimli kitabımızın “RİCALİ GAYB-GAYB ERLERİ” bahsinde bu konuda geniş bilgi vardır.
BERZAH âlemindeki velîlerden Dünya’da iken “FETİH” sahibi olmuş olanlar, Dünya’dakilerle iletişim kurabilirler. Buna karşın, Dünya’da “KEŞİF” sahibi olmuş fakat “FETİH” elde edememiş Evliyaullâh ise, o âlemdeki tüm serbestilerine karşın, Dünya’dakiler ile direkt iletişim kuramazlar.
“FETİH” ve “KEŞİF” konularında daha geniş bilgiyi “DUA ve ZİKİR” isimli kitabımızda yazdık... Arzu edenler oradan daha geniş bilgiyi elde edebilirler.
Kişi, ÖLÜMÜ TATTIKTAN sonra ya kendi Kabir âleminde ya da mertebesine göre Berzah âleminde yaşamına devam eder.
İşte, herkesi, böyle bir yaşam bekliyor!
Dileyen, bu konuyu, ilgili yerlerden araştırarak söylediklerimizin doğruluğunu teyid edebilir.