Maddiyat verip, maneviyatta yer almak istiyorsan, en azından insanlara manevî bilgileri -sohbet, kitap ya da kaset olarak- zekât vermelisin ve o konuları onlara ulaştırmalısın ki, sana da maneviyatın kapısı açılsın!
− Yani zekâtımızı para olarak vermeyip; ilim olarak sohbet olarak mı verelim?
− Hayır bunu demedim!.. Zekâtının paraya düşen miktarını, insanlara ebedî hayatı kazandıracak olan ilimleri oluşturacak kitap ve kasetler olarak dağıtıp, onların en kısa zamanda gerçekleri anlamasına vesile olurken; öte yandan da maneviyat ilmini öğrenip bunu onlara anlatmak suretiyle, zekâtın yani karşılıksız vermenin manevî tarafını edâ edesin!
Bu niçin böyle..?
Kısaca bunu da açıklamaya çalışayım...
Allâh’ın kurmuş olduğu sistem ve düzen gereği, insanda meydana gelen her şey beyin aracılığıyla ortaya çıkar, fark edilir hâle gelir!
Beyinde hangi konu ağırlık kazanırsa, o konu üzerinde beyindeki açılımlar genişler ve alışları artar!
Verme fiili, beyinde ilgili alandaki kapasitede genişleme oluşturur!.. Hangi fiiller kişiden açığa çıkarsa, o fiillerin kökeni olan hücre bloğunda büyüme, gelişme olur; o alanda faaliyet gösteren hücrelerin sayısı artar!
“Anlamasan da ibadet et” önerisinin ardındaki gerçek budur!
Fiiller, açılımları zorlar ve yeni kapasiteler meydana getirir…
Netice; zekâtını hangi yoldan neye dönük olarak verirsen, karşılığını da aynı yoldan, misli misli alırsın! Maddiyata dönükse, o yoldan; maneviyata dönükse, o yoldan!
İnsanlığın şerefi, insanın pırlanta tacı olan ilim sahibi olmak isteyenlerin, bu çok önemli hususa dikkat etmeleri zorunludur!