Gene bir başka hadîs-î şerîf’te Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem:
“Başka yerlerde sadece fiillerinizden mesûlsünüz, Kâbe’de ise düşüncelerinizden de mesûl olursunuz” buyurmuştur.
Bunun da gene sebebi, beynin aldığı güçlü enerji dolayısıyla düşünceleri dahi “fiil” düzeyindeki bir güçle ruha yüklemesindedir.
Ancak burada bize göre bir başka gerçeğe dikkatinizi çekmek isterim:
Beytullâh altında olup çevresini de etkileyen bu alan en fazla yaklaşık 30-40 metrelik bir yarıçaptır! Onun dışı Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın yaşadığı devirde evlerle kaplıydı! Bugün ise Ebu Cehil’in tuvalet yapılmış olan evinin çevresinde bile, “Kâbe’de namaz kılıyoruz” zannıyla namaz kılan sayısız insan görüyoruz!
Yine bizim tespitlerimize göre, Kâbe çevresinin dışa yani çevreye yaygınlaştırılması yerine; 30-40 metrelik çevresinde dönerek yükselen ve inen bir yürüyen yol yapılıp; insanların burada yürürken yedi dönüşü yani bir tavafı tamamlamaları sağlanabilirdi… Bunun için de Kâbe’nin duvarları yükseltilebilirdi!
“Beytullâh”taki bu “nûrâniyet”ten istifâde için, tavafların özellikle bu mesafe içinde yapılması, açıkladığımız gerekçe yönünden çok önemlidir; bize göre!
“Beytullâh” altındaki bu enerji merkezinin, yani “nûrâniyetin” bir başka tezahürü de şudur…
Mekke’ye gelip Kâbe ziyaretinde bulunanların önemli bir kısmında, birkaç gün içinde değişiklikler görülmeye başlanır beraber oldukları arkadaşlar tarafından…
Bu insanların kimi son derece hırçın, haşin, bencil, hükmedici bir kişilik ortaya koymaya başlar; kimi de son derece munis, hoşgörülü, sevecen, yardımsever bir hâl alır! Kimi çarşı-pazara saldırır; kimi de Beytullâh’tan dışarıya adım atmak istemez!
Kişilerdeki bu değişikliğin sebebi bizim tespitlerimize göre şudur…
Kâbe’nin altındaki enerji merkezinden, oldukça yüksek frekanslı bir dalga yayılmaktadır… “Celâl nûrları” diye isimlenen bu nûrlar, hem insanlarda şiddet ve celâl hâli oluşturmakta; hem de insanlardaki o an’a kadar açığa çıkmamış özelliklerin beyinden dışa vurmasına yol açmaktadır!
Oraya gitmeden önce, normal kendi hâlinde yaşayan bir kısım insanların, oradan döndükten sonra, hiç de o güzelliklere uymayan bir yaşam biçimi içine girmesi; hatta dinî değerleri bir yana bırakarak beşeriyetin doğal gereklerine ve sonuçlarına göre yaşam sürdürmeye başlaması, işte beyni etkileyen bu yüksek radyasyon dolayısıyladır. Bu yüksek frekanslı dalgalar, onun ikincil kişiliğini oluşturan merkezleri güçlendirerek, günlük yaşamının bu doğrultuda açığa çıkmasına sebep olur!
Nasıl ki, bir balon sönükken üzerindeki defolar belli olmaz, fakat şişirilince ortaya çıkarsa…
Aynı şekilde, oradaki yüksek frekanslı dalgaların beyin faaliyetini arttırması dolayısıyla, herkesin ikincil özellikleri orada ortaya çıkmaktadır! Ve böylece çok iyi tanıdığınızı sandığınız yakınınızın orada içyüzünü görmeye başlarsınız!
Bu çok yüksek enerji dolayısıyladır ki, Mekke’de insanlar çok “celâl”li saatler yaşarlar ve olaylarla karşılaşırlar!
Oraya gidenlerin de bildiği üzere, Mekke halkı genelde sert, hırçın ve celâlli insanlardır! Bunun sebebi bizim tespitlerimize göre Kâbe altındaki çok yüksek frekanslı dalgalardan, yani radyasyondan, ya da mecazî anlatımla “Celâl nûrlarının” tesirlerinden ileri gelir!
Misal vermek gerekirse, Anadolu’nun herhangi bir yerine göre, Kâbe’de yayılan dalgalar yüz bin defa daha yüksek frekanslı yani kuvvetli dalgalardır! İşte bu yüzden “Kâbe’de kılınan namaz başka yerlerde kılınan namazdan yüz bin defa daha sevaplıdır” ve de “Kâbe’de düşündüklerinizden mesûl olursunuz”!