33. Ahzâb Sûresi
“B”İSMİLLÂHİR RAHMÂNİR RAHIYM
1-) Ya eyyühen Nebiyüttekıllahe ve lâ tutı’îl kafiriyne vel münafikıyn* innAllâhe kâne ‘Aliymen Hakiyma;
Ey Nebi! Allâh’tan (açığa çıkarttıklarının sonuçlarını yaşatacağı için) korunanlardan ol! Hakikat bilgisini inkâr edenlere ve münafıklara (ikiyüzlülere) uyma! Muhakkak ki Allâh Aliym’dir, Hakiym’dir.
2-) Vettebı’ ma yuha ileyke min Rabbik* innAllâhe kâne Bima ta’melune Habiyra;
Rabbinden sana vahyolunana tâbi ol... Muhakkak ki Allâh, yaptıklarınızı (yaratan olarak) Habiyr’dir.
3-) Ve tevekkel alAllâh* ve kefa Billâhi Vekiyla;
Allâh’a tevekkül et! Esmâ’sıyla hakikatin olan Allâh, Vekiyl olarak yeterlidir!
4-) Ma ce’alAllâhu li racülin min kalbeyni fiy cevfih* ve ma ce’ale ezvacekümüllaiy tuzahirune minhünne ümmehatiküm* ve ma ce’ale ed’ıyaeküm ebnaeküm* zâliküm kavlüküm Bi efvahiküm* vAllâhu yekulül Hakka ve HUve yehdis sebiyl;
Allâh hiçbir erkeğin göğüs boşluğunda iki kalp oluşturmamıştır! Kendilerinden zihar (eşini anası gibi kabullenerek kendine haram kılma) yaptığınız eşlerinizi, analarınız kılmamıştır. Evlatlık kabullendiklerinizi de oğullarınız kılmamıştır. Bunlar boş laflarınızdır! Allâh Hakk’ı bildirir; doğru yola O hidâyet eder!
5-) Üd’uhüm liabaihim huve aksetu indAllâh* fein lem ta’lemu abaehüm feıhvanüküm fiyd diyni ve mevaliyküm* ve leyse aleyküm cünahun fiyma ahta’tüm Bihi ve lâkin ma te’ammedet kulubüküm* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
Onlara (evlatlık aldıklarınıza), babalarına nispetle hitap edin... Bu, Allâh indînde daha adaletlidir. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız, bu durumda onlar, sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır... Hata yaptığınız şeyde üzerinize bir suç yoktur... Fakat kasıtlı düşünerek yaptıklarınız hariç... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
6-) EnNebiyü evla Bil mu’miniyne min enfüsihim ve ezvacühu ümmehatühüm* ve ülül’ erhami ba’duhüm evla Bi ba’dın fiy Kitabillâhi minel mu’miniyne vel mühaciriyne illâ en tef’alu ila evliyaiküm ma’rufa* kâne zâlike fiyl Kitabi mestura;
En Nebi, iman edenlere, kendi benliklerinden daha önceliklidir! Onun eşleri onların (iman edenlerin) analarıdır! Akrabalar da Allâh’ın Kitabında (diğer) iman edenlerden ve muhacirlerden, (mirasça) birbirlerine daha önceliklidirler... Dostlarınıza dinen iyilik işlemeniz hariç... Bu, Bilgi’den bir hükümdür.
7-) Ve iz ehaznâ minen Nebiyiyne miysâkahüm ve minke ve min Nuhın ve İbrahiyme ve Musa ve ‘Iysebni Meryem* ve ehaznâ minhüm miysâkan ğaliyza;
Hani biz Nebilerden taahhüt almıştık; senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa’dan da... Onlardan (bu âyette bahsedilen Nebilerden) ağır bir taahhüt aldık.
8-) Liyes’eles sadikıyne ‘an sıdkıhim* ve eadde lil kafiriyne azâben eliyma;
Sadıklara sıdklarının gereği sorulsun (denensinler bu konuda) diye... Hakikat bilgisini inkâr edenler için ise feci bir azap hazırlamıştır.
9-) Ya eyyühelleziyne amenüzküru nı’metAllâhi aleyküm iz caetküm cünudün feerselna aleyhim riyhan ve cünuden lem teravha* ve kânAllâhu Bima ta’melune Basıyra;
Ey iman edenler... Size olan Allâh nimetini hatırlayın... Hani (Hendek savaşında) size ordular geldi de onların üzerine bir fırtına ve görmediğiniz ordular irsâl ettik... Allâh, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr’dir.
10-) İz cauküm min fevkıküm ve min esfele minküm ve iz zâğatil’ ebsaru ve beleğatil kulubül hanâcire ve tezunnune Billâhizzununa;
Hani size hem üst tarafınızdan ve hem de aşağı tarafınızdan geldiler... Hani gözleriniz kaymış, yürekleriniz ağzınıza varacak hâle gelmiştiniz! Allâh hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.
11-) Hünalikebtüliyel mu’minune ve zülzilu zilzalen şediyda;
İşte orada iman edenler imtihan edilmiş ve şiddetli bir şekilde sarsılmışlardı.
12-) Ve iz yekulül münafikune velleziyne fiy kulubihim meredun ma ve’adenAllâhu ve RasûluHU illâ ğurura;
Hani münafıklar ve kalplerinde maraz bulunanlar (sağlıklı düşünemeyenler): “Allâh ve O’nun Rasûlü, bize bir aldanıştan başka bir şey vadetmemiş” diyorlardı.
13-) Ve iz kalet taifetün minhüm ya ehle yesribe lâ mükame leküm ferciû* ve yeste’zinü feriykun minhümün Nebiye yekulune inne buyutena avretün ve ma hiye Bi avretin, in yüriydune illâ firara;
Hani onlardan bir grup dedi ki: “Ey Yesrib Halkı (Yesrib, Medine’nin eski adıdır)! Sizin için kalınacak yer yoktur; geri dönün!” Onlardan bir grupsa: “Muhakkak ki evlerimiz korumasızdır” diyerek O Nebiden izin istiyordu... Oysa onlar (evleri) korunaksız değildir... Onlar kaçmaktan başka bir şey istemiyorlardı.
14-) Velev dühılet aleyhim min aktariha sümme süilül fitnete leatevha ve ma telebbesû Biha illâ yesiyra;
Eğer onun (şehrin) çevresinden evlerine zorla girilmiş olsaydı, sonra da onlardan dinlerinden dönmeleri istenseydi, onu mutlaka uygularlardı (münafıklar - ikiyüzlüler)...
15-) Ve lekad kânu ahedullahe min kablü lâ yüvellunel edbar* ve kâne ahdullahi mes’ula;
Andolsun ki, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dair daha önce Allâh’a ahdetmişlerdi... Allâh’a verilen söz (ahd) sorulur (sonucu yaşatılır)!
16-) Kul len yenfe’akümül firaru in ferartüm minel mevti evil katli ve izen lâ tümette’une illâ kaliyla;
De ki: “Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçışınız size asla fayda vermez... Tut ki kaçtınız diyelim (çok çok kısa dünya yaşamı nedeniyle) kazancınız yok denecek kadar az olur!”
17-) Kul men zelleziy ya’sımüküm minAllâhi in erade Biküm suen ev erade Biküm rahmeten, ve lâ yecidune lehüm min dûnillâhi Veliyyen ve lâ Nasıyra;
De ki: “Eğer sizden bir kötülük (açığa çıkarmayı) irade ederse yahut sizden bir rahmet (açığa çıkarmayı) irade ederse, sizi Allâh’a (iradesine) karşı kim korur?” Allâh dûnunda ne bir Veliyy ne de bir yardımcı bulamazlar.
18-) Kad ya’lemullâhul mu’avvikıyne minküm velkailiyne liıhvanihim helümme ileyna* ve lâ ye’tunel be’se illâ kaliyla;
Sizden bu işi savsaklayıp ve cemaatine de: “(Rasûlullâh’ı bırakın) bize gelin!” diyenleri Allâh gerçekten bilir! Zaten onlar savaşa pek az gelirler.
19-) Eşıhhaten aleyküm* feizâ caelhavfü raeytehüm yenzurune ileyke teduru a’yünühüm kelleziy yuğşa aleyhi minel mevt* feizâ zehebelhavfü selekuküm Bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr* ülaike lem yu’minu feahbetAllâhu a’malehüm* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;
Size karşı cimridirler (ikiyüzlüler)! Savaş - ölüm korkusu geldiğinde, üzerine ölüm korkusuyla baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş bir hâlde sana baktıklarını görürsün... Korkuları geçtiğindeyse mal düşkünleri olarak sizi keskin dilleri ile incitirler... İşte bunlar iman etmemişlerdir! Bu yüzden de Allâh onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır... Bu, Allâh için pek kolaydır.
20-) Yahsebunel ahzabe lem yezhebu* ve in ye’til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fiyl a’rabi yes’elune ‘an enbaiküm* ve lev kânu fiyküm ma katelu illâ kaliyla;
Ahzab’ın (savaşmak için gelen destek gruplarının) gitmediğini sanıyorlar... Eğer Ahzab (yeniden) gelse, bunlar arzu ederler ki, kendileri bedevîler içinde çölde kalıp, haberlerinizi almakla yetinsinler! Zaten aranızda olsalardı, pek az savaşırlardı.
21-) Lekad kâne leküm fiy Rasûlillâhi üsvetün hasenetün limen kâne yercullahe vel yevmel âhıre ve zekerAllâhe kesiyra;
Andolsun ki, Rasûlullâh’ta sizin için mükemmel bir örnek yaşam vardır! Allâh’ı ve sonsuz geleceği umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler (hatırlayanlar) için!
22-) Ve lemma rael mu’minunel ahzabe kalu hazâ ma veadenAllâhu ve RasûluHU ve sadakAllâhu ve RasûluHU ve ma zadehüm illâ iymanen ve tesliyma;
İman edenler ise Ahzab’ı (destek için gelmiş grupları) gördüklerinde: “Bu, Allâh ve Rasûlünün bize vadettiğidir... Allâh da Rasûlü de doğru söylemiştir” dediler... (Bu) onların ancak iman ve teslimiyetlerini artırdı.
23-) Minel mu’miniyne ricalün sadeku ma ahedullahe aleyh* feminhüm men kadâ nahbehu ve minhüm men yentezır* ve ma beddelu tebdiyla;
İman edenlerden öyle rical vardır ki, Allâh’a verdikleri sözde durdular... Onlardan kimi hayatını adamıştı, yerine getirdi (Allâh uğruna ölümü tattı); ve onlardan kimi de (yerine getirmeyi) beklemektedir... Onlarda değişme olmamıştır!
24-) LiyecziyAllâhus sadikıyne Bi sıdkıhim ve yu’azzibel münafikıyne in şâe ev yetube aleyhim* innAllâhe kâne Ğafûran Rahıyma;
Böylece Allâh, sadıkları (doğrucuları - hakikati tasdik edenleri) sıdkların (saf samimi inanç) sonuçlarıyla cezalandıracak; münafıkları ise, dilerse azabı yaşatacak yahut onların tövbelerini gerçekleştirecek... Muhakkak ki Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
25-) Ve reddAllâhulleziyne keferu Bi ğayzıhim lem yenalu hayra* ve kefAllâhul mu’miniynel kıtal* ve kânAllâhu Kaviyyen ‘Aziyza;
Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri bir hayra nail olmaksızın kendi hışımları ile defetti! Allâh, savaşta iman edenlere yeterli geldi... Allâh Kaviyy’dir, Aziyz’dir.
26-) Ve enzelelleziyne zaheruhüm min ehlil Kitabi min sayasıyhim ve kazefe fiy kulubihimür ru’be feriykan taktülune ve te’sirune feriyka;
Ehl-i kitaptan onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine endişe düşürdü... Bir bölümünü öldürüyordunuz, bir bölümünü de esir ediyordunuz.
27-) Ve evreseküm Ardahüm ve diyarehüm ve emvalehüm ve Ardan lem tetauha* ve kânAllâhu alâ külli şey’in Kadiyra;
Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir bölgeye sizi mirasçı kıldı... Allâh her şeye Kaadir’dir.
28-) Ya eyyühen Nebiyü kul li ezvacike in küntünne türidnel hayated dünya ve ziyneteha fetealeyne ümettı’künne ve üserrıhkünne serahan cemiyla;
Ey Nebi... Eşlerine de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun zinetini diliyorsanız, gelin size boşanma bedeli vereyim ve sizi güzel bir şekilde serbest bırakayım.”
29-) Ve in küntünne türidnAllâhe ve RasûleHU veddarel’ahırete feinnAllâhe e’adde lilmuhsinati minkünne ecren ‘azıyma;
“Yok eğer Allâh’ı, Rasûlünü ve sonsuz gelecek yurdunu diliyorsanız, muhakkak ki Allâh sizden, muhsin kadınlar (görürcesine Allâh’a yönelmişler) için çok büyük bedel hazırlamıştır.”
30-) Ya nisaen Nebiyi men ye’ti minkünne Bi fahışetin mübeyyinetin yuda’af lehel azâbü dı’feyn* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;
Ey Nebi’nin Kadınları... Sizden kim apaçık bir terbiyesizlik - haddini aşan fiil yaparsa, onun için azap iki misli olur! Bu, Allâh üzerine pek kolaydır.
31-) Ve men yaknüt minkünne Lillâhi ve RasûliHİ ve ta’mel salihan nü’tiha ecreha merreteyni ve a’tedna leha rizkan keriyma;
Sizden kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat eder ve imanın gereğini uygularsa, ona da ecrini iki kere veririz... Onun için cömert - zengin bir yaşam gıdası hazırlamışızdır.
32-) Ya nisaen Nebiyi lestünne keehadin minennisai inittekaytünne fela tahda’ne Bil kavli feyatmealleziy fiy kalbihi meradun ve kulne kavlen ma’rufa;
Ey Nebi’nin Hanımları... Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz! Eğer korunmak istiyorsanız (muhatabınız olan erkeğe) edâlı - işveli konuşmayın! Bu yüzden, düşüncesiz - hastalıklı olan kimse sizden umutlanır! Uygun ve yanlış anlaşılmayacak tarzda konuşun!
33-) Ve karne fiy buyutikünne ve lâ teberrecne teberrucel cahiliyyetil’ula ve ekımnes Salâte ve atiynez Zekâte ve etı’nAllâhe ve RasûleHU, innema yürıydullahu liyüzhibe ankümürricse EhlelBeyti ve yütahhireküm tathiyra;
Evlerinizde oturun... Önceki cahiliye anlayışındaki gibi (işveli cazibeli tahrik edici şekilde) kendinizi teşhir ederek yürümeyin... Salâtı ikame edin, zekâtı verin, Allâh’a ve Rasûlüne itaat edin! (Ey Rasûlün) hane halkı, Allâh sizden yalnızca ricsi (kiri, maddi şeylere bağlılığınızı, bedensel şeyler ile kayıtlanmanızı) gidermek ve sizi tertemiz yapmayı diler!
34-) Vezkürne ma yütla fiy buyutikünne min âyâtillâhi vel hıkmeti, innAllâhe kâne Latıyfen Habiyra;
Evlerinizde Allâh’ın âyetlerinden ve hikmetten bildirilenleri zikredin (anın)... Muhakkak ki Allâh Latiyf’tir, Habiyr’dir.
35-) İnnel müslimiyne vel müslimati vel mu’miniyne vel mu’minati vel kanitiyne vel kanitati ves sadikıyne ves sadikati ves sabiriyne ves sabirati vel haşi’ıyne vel haşi’ati vel mütesaddikıyne vel mütesaddikati ves sâimiyne ves sâimati vel hafizıyne fürucehüm vel hafizati vez zakirinAllâhe kesiyren vez zakirati e’addAllâhu lehüm mağfireten ve ecren ‘azıyma;
Muhakkak ki İslâm’ı kabul etmiş erkekler ve İslâm’ı kabul etmiş kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sadık (sözünü yerine getiren) erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû eden (hakikati fark etmenin getirisi olan hassasiyet hâli) erkekler ve huşû eden kadınlar, tasaddukta bulunan (sadaka - zekât veren) erkekler ve tasaddukta bulunan kadınlar, orucu yaşayan erkekler ve orucu yaşayan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allâh’ı çok zikreden (hatırlayan) erkekler ve zikreden kadınlar var ya, işte Allâh onlar için bir mağfiret ve azîm bir ecir hazırlamıştır.
36-) Ve ma kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadAllâhu ve RasûluHU emren en yekûne lehümül hıyeretü min emrihim* ve men ya’sıllahe ve RasûleHU fekad dalle dalalen mubiyna;
Allâh ve Rasûlü bir iş hakkında hükmettiklerinde, iman etmiş bir erkek ve iman etmiş bir kadının, o işlerinde, kendileri için tercih- seçim hakkı yoktur! Kim Allâh’a ve Rasûlüne isyan ederse (uygulamazsa), gerçekten apaçık yanlış olan bir inanca sapmıştır!
37-) Ve iz tekulü lilleziy en’amAllâhu aleyhi ve en’amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllahe ve tuhfi fiy nefsike mAllâhu mübdiyhi ve tahşen Nas* vAllâhu ehakku en tahşaHU, felemma kadâ Zeydün minha vetaren zevvecnakeha likey lâ yekûne alel mu’miniyne harecün fiy ezvaci ed’ıyaihim izâ kadav minhünne vetarâ* ve kâne emrullahi mef’ula;
Hani sen, Allâh’ın üzerine in’amda bulunduğu ve senin de kendisine in’amda bulunduğun kimseye (Hz. Rasûlullâh’ın evlatlığı Zeyd b. Harise): “Eşini nikâhında tut ve Allâh’tan korun” diyordun, (fakat) Allâh’ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin (bu fikrini yanlış anlayıp Allâh yolundan dönerler diye)! (Oysaki) Allâh, kendisinden endişe etmene daha lâyıktır! Zeyd ondan boşanınca, onu (Zeynep’i) seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için (onlarla evlenmek hususunda) bir zorluk - engel olmasın... Allâh’ın hükmü yerine gelmiştir!
38-) Ma kâne alenNebiyi min harecin fiyma feradAllâhu leh* sünnetAllâhi fiylleziyne halev min kabl* ve kâne emrullahi kaderen makdura;
Allâh’ın kendisine zorunlu kıldıklarında O Nebi’ye sorumluluk yoktur! Bu, önceden geçmişler içinde de Sünnetullâh’tır... Allâh’ın hükmü, planlanmış (yerine gelmesi kesin) bir kaderdir!
39-) Elleziyne yübelliğune risalâtillahi ve yahşevneHU ve lâ yahşevne ehaden illAllâh* ve kefa Billâhi Hasiyba;
Onlar (O Rasûller) ki, Allâh’ın risâletlerini (Hakikat bilgisini) tebliğ ederler, O’ndan haşyet ederler ve Allâh’tan başka hiç kimseden haşyet etmezler... Hasiyb olarak Allâh kâfidir!
40-) Ma kâne Muhammedün eba ehadin min ricaliküm ve lâkin Rasûlellahi ve Hatemen Nebiyyiyn* ve kânAllâhu Bi külli şey’in ‘Aliyma;
Muhammed, sizin ricalinizden birinin babası değildir!.. Fakat Allâh Rasûlüdür; Nebilerin Hâtemidir (zirvesi - sonuncusudur)...Allâh, her şeyi (B sırrınca) Aliym’dir.
41-) Ya eyyühelleziyne amenüzkürullahe zikran kesiyra;
Ey iman edenler! Allâh’ı çok zikredin!
42-) Ve sebbihuHU bükraten ve asıyla;
Sabah - akşam (devamlı) O’nu tespih edin!
43-) HUvelleziy yusalliy aleyküm ve melaiketüHU li yuhriceküm minez zulümati ilenNûr* ve kâne Bil mu’miniyne Rahıyma;
“HÛ” ki, sizi (oluşmuş benlik - bilinç) karanlıklarından Nûr’a (hakikat ilmi yaşamı) çıkarmak için size salât (tecelli) eder ve O’nun melekleri (Esmâ kuvveleri) de! Hakikatine iman etmişlere Rahıym’dir.
44-) Tahıyyetühüm yevme yelkavneHU Selâm* ve e’adde lehüm ecran keriyma;
O’na (ölümle) kavuşacakları zaman, onlara esenlik dileği “Selâm”dır... Onlar için kerîm (cömert - zengin şerefli) bir karşılık hazırlamıştır.
45-) Ya eyyühenNebiyyü inna erselnake şahiden ve mübeşşiren ve neziyra;
Ey Nebi... Muhakkak ki biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak irsâl ettik;
46-) Ve da’ıyen ilAllâhi Biiznihi ve siracen müniyra;
Allâh’a (Hakikatine) O’nun izniyle çağıran ve nûr saçan bir ışık kaynağı olarak!
47-) Ve beşşiril mu’miniyne Bi enne lehüm minAllâhi fadlen kebiyra;
İman edenlere, muhakkak ki onlar için Allâh’tan büyük bir lütuf - ihsan olduğunu müjdele!
48-) Ve lâ tutı’ıl kafiriyne vel münafikıyne ve da’ ezâhüm ve tevekkel alAllâh* ve kefa Billâhi Vekiyla;
Hakikat bilgisini inkâr edenlere de, münafıklara da uyma! Onların eziyetlerine aldırma! Allâh’a tevekkül et! Esmâ’sıyla hakikatin Allâh, Vekiyl olarak yeterlidir!
49-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ nekahtümül mu’minati sümme tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne fema leküm aleyhinne min ıddetin ta’tedduneha* femetti’uhünne ve serrihuhünne serahan cemiyla;
Ey iman edenler! İman etmiş kadınları nikâhlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mâni bir süreç) hakkınız yoktur... Derhâl mut’alarını verin (mal - para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın.
50-) Ya eyyühen Nebiyyü inna ahlelna leke ezvacekellatiy ateyte ücurehünne ve ma meleket yemiynüke mimma efaAllâhu aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati hâlâtikellatiy hacerne meake, vemraten mu’mineten in vehebet nefseha linNebiyyi in eraden Nebiyyü en yestenkihahâ* halisaten leke min dunil mu’miniyn* kad alimna ma feradna aleyhim fiy ezvacihim ve ma meleket eymanühüm likeyla yekûne aleyke harec* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
Ey Nebi! Muhakkak ki biz sana mehrlerini verdiğin eşlerini, Allâh’ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin mâlik olduklarını (cariyeleri) ve seninle beraber hicret eden; amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını; bir de eğer kendini O Nebi’ye hibe etmiş, O Nebi de onunla evlenmeyi dilemiş ise, iman etmiş bir kadını, diğer iman etmişler dışında sana özel olarak helal kıldık... Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz ettiğimizi mutlaka biliyoruz... Sana, bir vebal düşüncesi olmasın diye (bu hükümleri açıkladık)... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
51-) Türciy men teşaü minhünne ve tü’viy ileyke men teşa’* ve menibteğayte mimmen ‘azelte fela cünâha aleyk* zâlike edna en tekarre a’yünühünne ve lâ yahzenne ve yerdayne Bima ateytehünne küllühünn* vAllâhu ya’lemu ma fiy kulubiküm* ve kânAllâhu ‘Aliymen Haliyma;
Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini de yanına alırsın... Uzlet ettiğin (sırasını geri bıraktığın hanımlardan) kimi (tekrar yanına almak) istersen, sana bir vebal yoktur... Bu, onların gözlerinin aydın olmasına, mahzun olmamalarına ve kendilerine verdiğin ile hepsinin razı olmalarına en uygundur... Allâh kalplerinizde olanı bilir... Allâh Aliym’dir, Haliym’dir.
52-) Lâ yehıllu leken nisaü min ba’dü ve lâ en tebeddele Bihinne min ezvacin velev a’cebeke husnühünne illâ ma meleket yemiynük* ve kânAllâhu alâ külli şey’in Rakıyba;
Bundan sonra (başka) kadınlar sana helal olmaz... Güzellikleri hoşuna gitse bile bunları başka eşlerle değiştirmek (olmaz)! Cariyelerin hariç... Allâh her şey üzerine Rakıyb’dır.
53-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tedhulu buyuten Nebiyyi illâ en yü’zene leküm ila ta’amin ğayre nazıriyne inahü, ve lâkin izâ du’ıytüm fedhulu feizâ ta’ımtüm fenteşiru ve lâ müste’nisiyne li hadiys* inne zâliküm kâne yü’zin Nebiyye feyestahyiy minküm vAllâhu lâ yestahyiy minel Hakk* ve izâ seeltümuhünne meta’an fes’eluhünne min verai hıcab* zâliküm atheru likulubiküm ve kulubihinn* ve ma kâne leküm en tü’zû RasûlAllâhi ve lâ en tenkihu ezvacehu min ba’dihi ebeda* inne zâliküm kâne ‘indAllâhi ‘azıyma;
Ey iman edenler... O Nebi’nin evlerine, sizin için bir yemeğe izin verilmeniz dışında, girmeyin... (Bu da) onun (yemeğin pişme)vaktini beklemeksizin - gözlemeksizin (olsun)... Fakat davet olunduğunuzda girin... Yemek yedikten sonra da (ev halkı veya birbirinizle) lakırdıya dalmaksızın dağılın! Muhakkak ki bu (davranışınız - laubaliliğiniz), O Nebi’ye eziyet veriyor, fakat O sizden çekiniyor (bir şey diyemiyor kırmamak için)! Allâh, Hakk’ı açığa vurmaktan çekinmez! Onlardan (Nebi’nin eşlerinden) bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin... İşte bu, sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha temizdir... Sizin Rasûlullâh’a eziyet vermeniz de, O’ndan sonra O’nun eşlerini nikâhlamanız da ebeden olacak bir şey değildir... Muhakkak ki bu, Allâh indînde azîmdir.
54-) İn tübdu şey’en ev tuhfuhü feinnAllâhe kâne Bi külli şey’in ‘Aliyma;
Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, Allâh kesinlikle her şeyi (yaratanı olarak) Aliym’dir.
55-) Lâ cünâha aleyhinne fiy abaihinne ve lâ ebnaihinne ve lâ ıhvanihinne ve lâ ebnai ıhvanihinne ve lâ ebnai ehavatihinne ve lâ nisaihinne ve lâ ma meleket eymanühünne* vettekıynAllâh* innAllâhe kâne alâ külli şey’in Şehiyda;
Onlara; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer iman eden kadınlar ve köleleri hakkında hicapsız görünme hususunda bir vebal yoktur... Allâh’tan korunun... Muhakkak ki Allâh her şey üzerine şahittir!
56-) İnnAllâhe ve MelâiketeHU yusallûne alen Nebiyy* yâ eyyühelleziyne âmenû sallû aleyhi ve sellimû tesliymâ;
Muhakkak ki Allâh ve melekleri, Nebi’ye salât eder... Ey iman edenler, siz de O’na salât (yönelin) edin ve teslimiyet ile selâm verin!
57-) İnnelleziyne yü’zunAllâhe ve RasûleHU leanehümullâhu fiyd dünya vel ahireti ve eadde lehüm azâben mühiyna;
Allâh’a ve O’nun Rasûlüne eziyet edenlere gelince, Allâh onlara dünyada ve sonsuz gelecek yaşamında lânet etmiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
58-) Velleziyne yü’zunel mu’miniyne vel mu’minati Bi ğayri mektesebu fekadıhtemelu bühtanen ve ismen mubiyna;
İman etmiş erkeklere ve iman etmiş kadınlara yapmadıkları şeyler (iftira) ile eziyet edenlere gelince, onlar gerçekten bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmişlerdir.
59-) Ya eyyühenNebiyyü kul liezvacike ve benatike ve nisail mu’miniyne yüdniyne aleyhinne min celabiybihinn* zâlike edna en yu’refne fela yü’zeyn* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve iman etmişlerin hanımlarına de ki: “Cilbap”larını (dış elbise) giysinler... Bu, onların tanınmalarına, bu yüzden de rahatsız edilmemelerine yarar... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.
60-) Lein lem yentehil münafikune velleziyne fiy kulubihim meradun vel murcifune fiyl Mediyneti lenuğriyenneke Bihim sümme lâ yücaviruneke fiyha illâ kaliyla;
Andolsun ki ikiyüzlüler, sağlıksız düşünenler ve Medine’deki dedikodu yayanlar eğer vazgeçmezler ise, kesinlikle seni onlara salarız... Sonra orada sana az komşuluk yapmış olurlar.
61-) Mel’uniyne, eyne ma sükıfu ühızû ve kuttilu taktiyla;
Lânete uğramışlar olarak... Nerede bulunup ele geçirilirlerse, tutulurlar ve öldürülür de öldürülürler.
62-) SünnetAllâhi filleziyne halev min kabl* ve len tecide lisünnetillahi tebdiyla;
Bu, önceden geçmişler içinde de Sünnetullâh’tır... Sünnetullâh’ın değişecek alternatifi asla yoktur!
63-) Yes’elükenNasü ‘anis sa’ati, kul innema ‘ılmuha ‘indAllâh* ve ma yüdriyke lealles sa’ate tekûnü kariyba;
İnsanlar sana o saatten (ölüm) sorarlar... De ki: “Onun ilmi ancak Allâh indîndedir”... Sana bildiren nedir, belki o saat yakındır!
64-) İnnAllâhe leanel kafiriyne ve e’adde lehüm se’ıyra;
Muhakkak ki Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenlere lânet etmiş; onlara alevli ateşi hazırlamıştır.
65-) Halidiyne fiyha ebeda* lâ yecidune Veliyyen ve lâ Nesıyra;
Sonsuza dek orada yaşarlar... Bir velî ve bir yardımcı da bulamazlar.
66-) Yevme tükallebu vucuhühüm fiyn nari yekulune ya leytena eta’nAllâhe ve eta’ner Rasûla;
Vechlerinin (şuurlarının) o ateşe dönüşeceği (pişmanlıkla yanacakları) o süreçte: “Yazıklar olsun bize! Keşke Allâh’a itaat etseydik, keşke O Rasûl’e itaat etseydik” derler.
67-) Ve kalu Rabbena inna eta’na sadetena ve küberaena feedallunes sebiyla;
Daha da dediler ki: “Rabbimiz... Muhakkak ki biz önderlerimize ve inanç büyüklerimize itaat ettik de (onlar da) bizi (Hak) yoldan saptırdılar.”
68-) Rabbena atihim dı’feyni minel azâbi vel’anhüm lâ’nen kebiyra;
“Rabbimiz, onlara iki misli azap ver ve onlara çok büyük bir lânetle lânet et.”
69-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tekûnu kelleziyne azev Musa feberraehullahu mimma kalu* ve kâne indAllâhi veciyha;
Ey iman edenler! Musa’ya eziyet verenler gibi olmayın! Allâh, Onu (onların) dediklerinden temize çıkardı... Allâh indînde vechini teslim etmiş idi.
70-) Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe ve kulu kavlen sediyda;
Ey iman edenler! Allâh’tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacak olan sisteminden) korunun ve sağlam söz söyleyin!
71-) Yuslıh leküm a’maleküm ve yağfir leküm zünubeküm* ve men yutı’ıllahe ve RasûleHU fekad faze fevzen ‘azıyma;
(Ki Allâh da) sizin davranışlarınızı düzeltsin ve suçlarınızı örtsün... Kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederse, gerçekten büyük bir kurtuluş ile kurtuluşa ermiştir.
72-) İnna ‘aradnel emanete ales Semavati vel Ardı vel cibali feebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel İnsan* innehu kâne zalumen cehula;
Muhakkak ki biz o Emaneti (Esmâ şuuruyla yaşamayı), semâlara (benlik bilincine), arza (bedene) ve dağlara (organlara) önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar (Esmâ bileşimleri onu açığa çıkarmaya elvermedi); ve ondan korktular! Onu, İnsan (hilâfeti oluşturan Esmâ mânâlarını açığa çıkarma şuuru) yüklendi! Muhakkak ki o zâlim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahildir (sınırsız Esmâ’yı bilmede yetersizdir)!
73-) Li yu’azzibAllâhul münafikıne vel münafikati vel müşrikiyne vel müşrikâti ve yetubAllâhu alel mu’miniyne vel mu’minat* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;
Allâh, münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandıracak; iman etmiş erkeklerle iman etmiş kadınların tövbelerini de gerçekleştirecektir... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir.