Kur’ân-ı Kerîm’in Çözümü
Dünya, “Kova” dönemine girdi! “Yenilen“ hükmü geldi!
Kur’ân-ı Kerîm’e farklı bir pencereden yepyeni bir anlayışla bakma ve değerlendirmeye çalışma süreci başladı bu fakirde!
Kur’ân-ı Kerîm’de sürekli dikkat çekilen “Atalarınızın, babalarınızın izi üzerindeyseniz, ya onlar yanlış izdeler ise!” uyarısı bu Mucize BİLGİ kitabını en baştan ele almamı zorunlu kıldı!
Bin küsur yılda o çağların anlayışına dayalı yorumlarla hadsiz hesapsız karmakarışık olmuş ve Tevrat’ın bozulmuş hâlinden kaynaklanan hikâyelerle harmanlanmış; halk da anlasın diye avamileştirilmiş DİN anlayışının gerçeğine, ancak Kur’ân-ı Kerîm ile yönelinebilinir diyerek işe başladım Ramazan ayının on beşinci gecesi. Abdülkerîm el Ciylî’den, Abdülkâdir Geylânî’den, Muhyiddini Arabî’den İmam Rabbanî’ye; Ahmed Rufaî’den İmam Gazâli, Râzi’ye kadar (Allâh rahmet ve bereketi daim olsun üzerlerine) uzanan sayısız ehlullâhın anlayışını esas alarak, anlayabildiğim Kur’ân-ı Kerîm’i kardeşlerimle paylaşma çalışmasına başladım. Şükür ki, günlük 15-18 saatlik çalışma temposuyla 120 günlük sürede tamamlayabildim.
İşte böylece de; “B” harfinin işaret ettiği anlam ışığında âyetler ele alınırsa, Kur’ân-ı Kerîm’i nasıl anlayabilirim; çalışması meydana geldi.
Kur’ân-ı Kerîm, her devir insanına, Hakikate/hakikatine giden yolu göstermek için hitap ettiğine göre; bildirilen gerçeği, çağımız realiteleri ışığında ve eşliğinde nasıl anlamalıyım çalışmasıdır bu!
Binlerle sene öncesinde oluşmuş ve detayları asla bilinmeyen olayların bu çağın ya da gelecek çağların insanına nakledilmesindeki amacı açıklama çalışmasıdır bu, diğer yandan.
Ayrıca en önemlisi, birbirinden kopuk olaylar, hükümler, fermanlar ve tanrının buyrukları olarak anlayışımıza sunulan bu mucize BİLGİ’deki bütünlük noktası nedir ve “İnsan”ı neden ilgilendirmektedir, çalışmasıdır.
Şimdi gelelim, bir kısmını çalışmamızın da içine aktardığımız bulgularımızın neler olduğuna.
Kur’ân-ı Kerîm “İnsan”a gelmiştir; ona kendi varlığının hakikatini ve geleceğinde nelerle karşılaşacağını bildirerek, buna göre neler yapıp nelerden kaçınması gerektiğini vurgulamak amacıyla!
“İnsan”ın hakikati nedir? Kur’ân-ı Kerîm niçin “İnsan”a hakikatini “HATIRLATMAK - Zikir” için gelmiştir?
Bu soruların cevapları, “Allâh” adıyla işaret edilenin “İnsan” tarafından nasıl anlaşılması gerektiği yanı sıra en başta gelen konudur Kur’ân-ı Kerîm’de!
Şimdi, Kur’ân-ı Kerîm’in üslûbu üzere yaklaşıp, bir misal ile açıklamaya çalışayım konuyu. Bir çocuk düşünün, doğduğu gün onu bir otomobilin içine koyuyorlar ve kırk yıl hiç çıkarmıyorlar ve öylesine şartlandırıyorlar ki “Sen bu otomobilsin” diye; artık çocuğun, kırk yaşına geldiğinde kendisinin o otomobil olmadığı yolunda hiçbir şüphesi kalmıyor! İşte bu çocuğa, diyelim ki kırk yaşına geldiğinde, biri gelip “Sen bu otomobil değil bir insansın, in arabadan özgür yaşa” diyor. Oysa çocuk, direksiyonu, vites kolunu, gaz - fren pedallarını kendi organı gibi görür hâlde yaşıyor artık! Şimdi ona nasıl “hatırlatılacak”, fark ettirilecek otomobil değil “insan” olduğu; otomobilsiz yaşayabileceği özgürce! Önce söyleyene inanması gerek... Sonra da denilenleri yaparak otomobilden ayrı yaşayabileceğini fark etmesi...
İşte bu basit misalde anlatılmaya çalışıldığı üzere, “İnsan” olan “şuur” sahibi varlık, gözlerini “bilinciyle” yaşayan bir “insansı” bedeninde açmıştır! Aslı “Akl-ı küll” olan “şuur”, yetişme sürecince örtülü kalmış; “İnsan” kendisini, yarın toprak olacak, biyolojik bedenden ibaret varlık olarak kabullenmiştir.
Oysa, “İnsan”a hakikati; kendisinin, toprak olup gidecek geçici insansı bedeni değil, aşama aşama boyut değiştirerek melekî yapıda kendisini bulacak (84.İnşikak: 19) ve bu yapısıyla da, melekî özellikleriyle cennet boyutunu yaşayacak varlık olduğu “hatırlatılmalıdır”!