“Mehdi”ler(!) Niçin Çoğaldı?
Günümüzde “Mehdi”lerin sayısında bir hayli büyük artış gözlenmektedir. Neredeyse her şehirde birkaç tane “Mehdi” olduğu hayaliyle çevresini kandırmakta olanlar vardır; ve üzücüdür ki, bu saf bilgisiz insanlar kendilerini o kişilerin cinlerine kaptırmışlardır bir kere!.. Artık tesirden kurtulmaları çok zordur!.. Bunların kimisi basın aracılığıyla iyice şişirilerek patlatılmak isteniyor, kimisi de sessiz sedasız, elde kılıç kıyam(!) edeceği günün hayaliyle yaşıyor!..
Neredeyse, kendisine her selâm vereni dervişi sayarak, kendisini on binlerin “ŞEYHİ” kabul eden süper “Mehdi”lerin böylesine çoğalmasının en önde gelen sebebinin, farkında olmadan hükmü altına girmiş oldukları Cinler olduğunu daha önceki sayfalarda izah etmiştik...
Şimdi de işin ikinci yanından söz edelim...
Eğer televizyonda bir yayın arıyorsanız, şöyle bir durumla karşılaşırsınız...
Önce, o aradığınız yayının parazitli, çarpık-çurpuk, görüntüsü net olmayan dalgaları ekranınızı kaplar!.. Sonra seçilemeyen dalgaları ekranınızı kaplar!.. Sonra, biraz daha yayına yaklaşırsınız, çarpıklıklar kaybolur ve karlı bozuk görüntüler ekranda yer alır... Ve nihayet biraz ötede net orijinal yayının görüntüsü ile karşı karşıya kalırsınız!..
Daha önce de anlattığımız gibi, Dünya’da oluşan, tüm olup bitenler çeşitli kozmik dalgaların etkisiyle, aşama aşama meydana gelir... Sıfırdan başlar en yükseğe kadar çıkar, zirveyi bulur; tekrar inişe geçer ve sıfır olur!.. Sistemin kesin ve şaşmaz düzenidir bu!..
Her şey Dünya’da belirli devirler hâlinde oluşur; belirli devirlerde belirli akımlar ve eğilimler günümüz tâbiriyle “MODA” olur!..
Bize belki yirmi yıldır, çeşitli çevrelerden o yıl “Mehdi”nin çıkacağı söylenirken cevabımız hep “Hayır” oldu!.. Ve de ilâhî lütuftur ki mahcup olmadık!.. Çünkü, yaptığımız araştırmalar “Mehdi” denen kişinin çıkışına daha epeyce zaman olduğu yolundaydı...
Öyle iken, niçin günümüzde daha “Âmentü”nün getirdiklerini ve sonuçlarını idrak edemeyen; hayalî tanrı ve din anlayışı içinde olan kişiler kendilerini “Mehdi” zannediyorlardı!..
Bu durumun iki ana sebebi vardı:
Birincisi, farkında olmadan cinlerin hükmü altına girerek ihtiyatsız bir şekilde olaya kendilerini kaptırmaları ve bu konuda ilmi olmayan kişileri de böylece peşlerinden sürüklemeleri...
İkincisi de, orijinalinden önce gelmeye başlayan parazitli yan dalgalar!..
“Mehdi”lik anlamını ve duygusunu taşıyan yan dalgalar Dünya üzerine ulaşmaya başlamıştır...
Keza “Mesihiyet” dalgaları da öyle!..
Bu sebeple önümüzdeki yıllarda çeşitli şekillerde kendilerini “Mehdi” ve “İsa” olarak kabul edip çevresindekilere yol göstermek isteyen daha birçok insan türeyecektir!..
Bu durum karşısında insanların kanmamaları ve gerçekçi bakış açısına sahip olabilmeleri için bazı belirli ve kesin gerçekleri bilmeleri gerekmektedir...
Başta Kütübi Sitte denen hadis kitapları olmak üzere pek çok eserde ittifak hâlinde, Hz. İsa’nın yeryüzüne geri geleceği bildirilmektedir. Ve bu geliş Hz. İsa tarafından, o devirde yapılan açıklamaya göre 2000 yıl sonra olacaktır...
Bu arada dikkat!..
Hz. İsa eğer 2000 yıl sonra geleceğini söylemiş ise, ve bunu ölmeden önce söylemişse, 33 yaşında yani milâdi 33 yılında söylemiş olur ki; bu olayın gerçekleşmesi de 2033 yılını bulur; anlamına gelebilir.
Hz. İsa yeryüzünde ortaya çıkmadan önce “DECCAL” ismiyle işaret edilen ve olağanüstü sayısız güçler ortaya koyan bir varlık, insanlık için büyük bir fitne olacaktır...
Kendisinin “TANRI” olduğunu; göklerden geldiğini; yıllardır beklenen, insanlığın “RABBİ” olduğunu belirtecek bu varlık, yeryüzünde 40 gün kalacak ve bu sürenin sonunda yeryüzüne inecek olan Hz. İsa tarafından öldürülebilecektir!..
Hz. İsa yeryüzünde 40 yıl yaşayacaktır. Bu 40 yıllık sürenin 9-11 senelik süresi de Mehdi ile birlikte geçecektir.
Yani, Mehdi ömrünün son 9-11 senesini İsa (aleyhisselâm)’la birlikte geçirecek ve ondan sonra ölüm ötesi yaşama geçecektir.
Deccal de, “Mehdi” lakaplı kişinin ömrünün son 9 veya 11 sene öncesinde ortaya çıkacaktır.
Rahmetli hocam, (Medineli veya Beykozlu da denilirdi) Hacı Osman Efendi, 1963 yılında bana şöyle demişti:
− Mehdi’nin yıldızının doğmuş olduğunu yaklaşık şu kadar yıl önce Kahire gazeteleri yazmıştı, Mısırlı müneccimlere atfen... O şimdi aramızda (Dünya’da) büyüyor...
Bütün bu bilgiler ve yazamadıklarıma dayanarak görüşüm odur ki;
Mehdi’nin ortaya çıkmasından önce, 3. Dünya savaşının olacağı, Avrupa’da taş taş üstünde kalmayacağı; bunlardan sonra “Mehdi” lakaplı kişinin bir Hac sırasında Mekke’de Ricali Gayb’ın ısrarları üzerine ortaya çıkacağı; sonra Medine’ye geçeceği; orada üzerine Şam tarafından bir ordu gönderileceği ve bu ordunun Medine yakınlarında tümüyle yere batacağı; ve O, İstanbul’da iken Deccal’in ortaya çıkacağı, çeşitli değerli kaynaklarda anlatılmaktadır...
Dolayısıyla Mehdi’nin Mekke’de ortaya çıkmadan önce; Avrupa, Amerika, Rusya ve Ortadoğu’da çok büyük siyasî değişiklikler ve savaşların beklenmekte olduğuna işaret edilmektedir.
Kısacası bu olayların başlanıcı, nereden bakılsa, en yakın 2000’li yılların başlarına doğru uzanmaktadır...
Zaten astrolojik veriler de Uranüs’ün 1996’da Kova burcuna geçişinden sonra önemli olayların başlamasına dikkati çekmektedir... Keza, yaklaşık aynı tarihlerde, Plüton’un, Yay burcuna gireceği de dikkate alınırsa, ne gibi önemli olaylarla karşılaşılacağı konunun ilgilileri tarafından görülebilir...
Evet... Bu sürenin böylesine yaklaşması kendini “Mehdi” veya “İsa” (aleyhisselâm) gibi düşünenler çıkmasına yol açacağı gibi, sahte Deccal’ler çıkmasına da sebep olacaktır.
Hz. Rasûlullâh’ın bir açıklamasına göre, gerçek Deccal çıkmadan önce otuza yakın sahte Deccal ortaya çıkacak ve bunlar kendilerinin “Peygamber” olduklarını iddia edeceklerdir...
Bu da her orijinalin öncesinde ve sonrasında yan dalgalardan oluşan sahtelerin ortaya çıkacağına işaret etmektedir...
Yukarıda bir Tanrı veya “Allâh”ı âdeta bir “Gök Tanrısı” gibi kabul etme yanlışlığının sonucu olarak insanlar, bekledikleri Deccal’e kavuşunca, onu Tanrı olarak kabullenme gafletine düşeceklerdir!..
Deccal’e karşı insanların kendilerini koruyabilmelerinin tek yolu ise Hz. Muhammed’in Açıkladığı ALLÂH’ın ne olduğunu iyi idrak etmeleridir...
Kur’ân-ı Kerîm’in tarif etmiş olduğu “ALLÂH”ın ne olduğunu idrak etmemiş olanlar ise bir sahte “Tanrı”nın kurbanı olmakla yüzyüzedirler bizim görüşümüzce!..