Sen…
Ya karşılaştığın olaylar içinde, RASÛL’ün haber verdiği şekilde, kendi hakikatine yakışan bir biçimde; ilmin gereği olan davranışlar ortaya koyarak, hakikatine bir adım daha yaklaşacak; yakîninin meyvelerini derleyeceksin…
Ya da… İlmi ve aklını bir yana koyup; şartlanmaların, ilkel değer yargıların, duyguların istikametinde davranışlar ortaya koyacak; sahiplik düşüncesi ve duygusuyla yaşamına yön verip, sonuçta pişmanlıkları oynayacaksın! Boşa geçen, değerlendiremediğin zamanı, yapman gerekirken yapmadıklarını sonradan asla telâfi edemeyeceksin!
Karşına her dem gelen, her olay, ilminin imtihanıdır!
Ya, doğru cevabı vereceksin, doğru cevap seni başka sorulara aktartacak; ya da yanlış cevap seni daha başka sorularla karşılaştıracak!
Doğru veya yanlış, cevaplayıp geçtiğin soruya tekrar dönme şansın yok!
Sistem acımasız!
Sistem kesin!
Sistem katı!
Sistem senin için yaratılmamış!.. Sen, sistem içinde buldun kendini!
“Felekleri senin için yarattım”ın muhatabı, Hakikat-i Muhammedî; NOKTA!
Senin-benim et-kemiğim ise, ancak kurda kuşa yem!
Haddini bilmeyene bildirecek, toprak altına girildiğindeki yaşam!
İnsan, yarınki rahatını olduğu gibi; ölüm ötesi yaşam rahatını da düşünebilecek asgari akla sahip olandır!
İnsansı ise, laf salatası ile ömrünü sürdürür; ancak “ötekiler”in sofrasına salata olacak beyniyle!
Bakıyorum boşa geçen 54 senelik geçmişime… Ne elde var, ne avuçta!
Zâhirim muhtaç; bâtınım muhtaç!
Zâhirim fakîr; bâtınım fakîr!
Hâlâ fark edememişim sistemi hakkıyla!
Hâlâ anlamamışım taşın sert olduğunu!
Hâlâ mucize, kerâmet bekliyorum!
Güneş’in benim için, batıdan doğmasını; şeytanın şeytanlığını, deccalin deccalliğini benim için bırakmasını istiyor, bekliyorum!
Sistem sesleniyor hâl diliyle her an bana; ama kulaklarım sağır olmuş, duymuyor!.. Gözlerim kör olmuş görmüyor!.. Kalbim sanki mühürlenmiş, algılamıyor sistemin gerçeklerini!
Ekmeden, biçilmediğini!
Ne ekersen, onu biçeceğini!
Pahasını vermeden, hiçbir şey alamayacağını!
“İnsan” etiketli mahlûkatı insanların, asla “insan” olarak değerlendirmediğini!
“Ötekilerin” insanlara hiçbir düşmanlıkları olmamasına rağmen; ortamlarına gelen kuvvesiz insan ruhlarına, timsahın bir ördeğe, aslanın bir ceylana, insanın bir kuzu yada tavuk veya balığa yaklaşır gibi yaklaşacağını, bir türlü fark edip kavrayamıyor, hissedemiyorum!
Oysa bunlar, sistemin gerçekleri!
“ALLÂH Adıyla İşaret Edilen”in yaratmış olduğu “Sistem”in gerçeklerini fark edebilenler, uyarıyorlar bizleri…
Sistemin gerçeklerine her ters düşüşümüzde, bir kez daha yanmamıza rağmen, el an ısrar ediyoruz o gerçeklere göre yaşamamakta!
Sonra da öteye dair mucize beklentileri içine giriyoruz yeniden!
Kaybettiklerimizi, yitirdik! Bari bundan sonraki sınavları verebilsek!..
10.5.1999