Halbuki Hz. Rasûlullâh (aleyhisSelâm) icabında bir bardak suyla dahi abdest almıştır; ve bugün Orta Doğu ülkelerinde sıcak yerlerde görürsünüz, ufacık bir kaptan birazcık suyla abdest alınır.
Hele bir de teyemmüm olayını düşünürseniz... Yüze toprak sürme... O alınan suyla vücudun temizlenmesi mümkün değildir!
Buradaki temizlik, bildiğimiz fiziki bir temizlik olayı olamaz.
Peki, temizlik için değilse, niçindir?
Eğer bunu da dikkatli bir şekilde düşünürsek;
Vücudun ozmoz yoluyla dışardan hava aldığını biliyoruz... Aynı şekilde ozmoz yoluyla dışardan su da alır. Suyu alması demek, H2O, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşmuş olan enerjiyi sinir sistemine iletmesi demektir!
Eğer dışardan suyu vücuda sürmek suretiyle elektrik enerjisi temini amacına yönelik değilse abdest, acaba ne içindir?.. Bunu düşünmek gerekir. Aynı şekilde “Teyemmüm” dediğimiz şey de vücuttan, beyin üzerinde büyük baskı ve stres oluşturan, statik elektriğin atılmasıdır. Yani “ibadet” denen bu çalışmaların her biri, tamamen bilimsel birtakım gerçeklere, fiziksel, kimyasal birtakım “sistem gerekleri”ne dayalı şekilde önerilmiş çalışmalardır!
İşin bir diğer değişik yönü daha var... O yönü itibarıyla da olay şöyle:
Bu kâinatı var eden Mutlak Varlık ki “ALLÂH” ismiyle O’na işaret edilmiştir İslâm’da, Kurân’da...
Bu varlığı, kâinatta var olan her şeyi, kendi isimlerinin Esmâ’sının özellikleriyle var etmiştir. Yani hepimizde var olan bütün özellikler, “Allâh isimlerinin işaret ettiği mânâlar”dan kaynaklanmaktadır.
İnsanın yeryüzünde halife olması, Allâh’ın 99 isminin mânâsının da mahiyet olarak, öz olarak insanın varlığında mevcut olmasından kaynaklanmaktadır.
Şimdi, “İnsanın Halifeliği”nden bahsetmişken, burada bir noktaya daha açıklık kazandırmak istiyorum...
Dikkat edin, Kurân’daki âyette; “Biz insanı Halife olarak yarattık” veya “Biz sizleri yeryüzünde halifeler olarak meydana getirdik” derken kadın ve erkek ayırımı yapılmamıştır.
Yani, Allâh’ın Halifesi olma yönünde, erkek ve kadın eşittir! Her ikisi de Allâh’ın Halifesi olma kemâlâtına sahiptir.
Bu sebepten dolayı da kadının erkekten ikinci derecede olması veya ikinci düzeyde, ikinci sınıf mahlûk olmasından söz edilemez.
Çünkü Allâh, “Biz sizi yeryüzünde Halife olarak yarattık” derken kadın ve erkek ayırımından söz etmemiştir!
Asliyyeti ve mahiyeti itibarıyla kadın ve erkek Hilâfet bahsinde eşit özelliklere sahiptir!
İslâm’ın ve Kurân’ın bu gerçeğini böylesine vurguladıktan sonra, işin biraz daha derinine girmek istiyorum...
Hepimiz Allâh’ın isimlerinin varlığıyla meydana geldiğimize göre; Allâh’ın Rahmân, Rahıym, Müriyd, Melik, Kuddûs isimleri hepimizde var olduğu gibi, Allâh’ın Zâtî sıfatlarıyla da hepimiz varız.
Yani Allâh’ın “Hayat” sıfatının varlığımızda olması itibarıyla hepimiz HAYY, yani canlı-diriyiz.
Allâh’ın “İlim” sıfatının hepimizde var olması itibarıyla hepimiz şuur sahibiyiz...
Allâh’ın “İrade” sıfatının hepimizde var olması nedeniyle, yani Allâh’ın MÜRİYD isminin mânâsının işaret ettiği irade vasfı özelliği hepimizde mevcut olduğu için, biz şuurumuzda var olan şeyleri dilemekte; “Kudret” sıfatı hepimizde var olduğu için, bizden açığa çıkan kudret ölçüsünde, dilediklerimizi gerçekleştirebilmekteyiz.