Bunlardan biri bizim başımıza geldiği anda, bütün bunları bilerek üstelik, acaba ne yapacağız? Kim bizi kurtarabilecek? Hiç kimse!..
Bilin ki her birimiz, kafamızın içinde bir saatli bomba taşıyoruz ve saat kaça kurulu olduğunu da bilmiyoruz! Ancak kesin gerçek şu ki, muhtemelen hiç ummadığımız bir anda bu saatli bomba patlayacak; Dünya’daki yaşamımız son bulacak!
Kimin hangi yaşta, hangi zamanda ve hangi şartlar içindeyken bu Dünya’dan ayrılacağı bilinmiyor, meçhul!..
Peki hazır mıyız bu yeni yaşam boyutuna ve şartlarına?
Elinizi vicdanınıza koyunuz ve kimsenin duymayacağı bir şekilde kendinize gerçeği itiraf ediniz...
Hazır mısınız ölüm ötesi yaşama?..
Kesinlikle bilin ki, oraya geçtikten sonra artık hiçbir şey yapamayacaksınız!
Çünkü Kurân’da birçok defa tekrar edilen; ölümü tattığın anda veya Mahşer yerinde veya Sırat köprüsünde veya Cehennemde; yani her bir safhada yaşanılan gerçekleri gören kişilerin söyledikleri şu sözler, âyetlerde çok açık şekilde bize naklediliyor:
“Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde dedi ki: ‘Rabbim beni (dünya yaşamına) geri döndür.Tâ ki (önemsemeyip) uygulamadığım şeylerde (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) sonsuz geleceğime yararlı çalışmalar yapayım!’... Hayır (geri dönüş asla mümkün değil)! Öyle bir şey söyler ki geçerliliği yoktur (sistemde yeri yoktur)!..” (23.Mu’minûn: 99-100)
Ölümü tattığımız andan itibaren, yani şu bedenin kullanım dışı kalması anından başlayarak büyük bir pişmanlık söz konusu olacak, eğer gereken hazırlığı yapmamış isek!.. Çünkü geriye dönüş imkânsız!
Öyle ise kendimizi böyle bir riske atmak, ne dereceye kadar akıllı bir iş olur?
Zeki insan, gününü en güzel şekilde değerlendirmek için yaşar! Ne var ki günlük zevkler bir sonraki günde hayal olur!
Öte yandan yaşadığımız günler ebedî olan geleceğe dönük bir biçimde değerlendirildiği takdirde, bu çalışmalar başımıza gelecek olan azaptan bizi sonsuza dek korur.