-
ŞİRKten arınmanın yolu besmele “OKU”maktan geçer. Besmeleyi OKUyabilene Fatiha’nın tamamını OKUma yolu açılır, mirâc yaşanır. Besmeleyi OKUyamayana “iyyake nabudü”nün gerisi kalır! Vahdet yaşamı, (bakâBillah) besmeleyi OKUYANIN yaşamıdır. Besmelesiz salât mümkün değildir.
-
Hiç kimse eceli gelmeden ölümü tatmaz! Ecel geldi cihane, başağrısı bahane demişler. Mümin ölümden korkmaz! Medya aracılığıyla yapay korku ve panik yayılıyor, ya hasta olursan ölürsen diye! Oltaya takılıp keyfinizi kaçırmayın! Tedbir alın, keyfinize bakın!
-
Tasavvuf, vahdet lakırtı işi değildir. Kişinin ne olduğu söz ve fiillerinde aşikârdır! Muhatabının KİM olduğunu göremeyenin, Allâh ile kavgası bitmeyenin şirki de bitmez, imanı da ne kadardır bilinmez!
-
Yeryüzündeki insan sayısının 10 misli cin (görünmez bilinçli varlık türleri) vardır; diyor Rasûlullâh a.s. Âyet diyor, “Ey cin topluluğu insanların ekseriyetini hükmünüz altına aldınız!” Oysa onların insana zorla yaptırım gücü yoktur. KORKUTMA DIŞINDA. KORKUDAN KURTULUN!
-
Fatiha Sûresi, Rasûlullâh’ı a.s. muhatap alarak nâzil olan ilk sûre ve âyetlerdir. Bununla ‘la ilahe’ farkındalığı oluşmuş risâlet başlamıştır. Mirâcın tohumu atılmıştır. ‘İkra’ âyetleri ise toplumu muhatap alan ilk âyetlerdir; İMANIN BİZZAT OKUNARAK mümkün olacağını vurgular.
-
İçimizde, “O” hissiyatı oldukça; karşımızda, yapan veya yaptıran “O”nu düşündükçe; ŞİRK yaşamımız bitmez. Kalp gözümüz, bizzat DİLEDİĞİ GİBİ YAŞAYANI görmedikçe, ne yanmalarımız biter ne de şirkimiz. Yanmanın tek nedeni varmış: ŞİRK!
-
HOBİsi tasavvuf olanın Tanrısı ya yukarıdadır ya da içinde, özünde!!! Âlemlerde, insanlarda tasarruf eden de hep KENDİSİdir!!! Onlar ŞİRKten arınmış mutlu vahdet ehlidirler!!! Allâh yanısıra varlığı seyirdedirler!!!
-
Tüm senaryolar ve üretim sondan başa, sona göre kurgulanırken; Allâh adıyla işaret edilende işlerin baştan sona doğru kurgulandığını (kaderlerin yazılmakta olduğunu) hâlâ düşünen var mı?
-
Korkunun esiri olmayın! Olacak olan olacak, olmama ihtimali yok; Olmayanın da zaten olma ihtimali yoktu! Tedbir al, takdire saygı duy!
-
Korku endişe panik frekansı hızla her yere yayılıyor ve yerleşiyor. İnsanlar çeşitli vesile ve konularla bu vortekse girip, gerekse eski defterlerdekileri açıp panik yaşıyorlar. Sakin olun. Gördüklerinize duyduklariniza kapılmayın! Huzurunuzu bozmayın! Dedikodulara kapılmayın!
-
Beslenmeyen kurur; aşırı beslenen obez olur. Gıdayla veya duyguyla veya bilgiyle veya sevgiyle! Kimseyi ne kurutun ne de obez yapın.
-
Sen kendini affedemezken Allâh seni nasıl affeder!
-
Hakikat bilgisi beşerî kabullere dayalı duygulardan, şarlandırmalardan “ben”i arındırmıyor ve bu kabullere ters düşen olay veya fikirlerden yanmaktan kurtarmıyor. O bilgiye rağmen hakikati inkâr anlamında eylem ve fiillerle yaşam devam ediyor. Hakikate iman laftan öteye geçmiyor.
-
Kendimizi ALDATMAYALIM! Muhatabımızın TEK olduğunu görerek yaşamadıkça Allâh ile kavgamız bitmedikçe, kendimizi hep haklı sandıran şeytanımıza kulluktan tövbe etmedikçe ne yangınlarımız biter ne de pişmanlıklarımız! Siz nefsinize taparken, Allâh’tan yardım beklemeyin. Ölüm yakın.
-
Tabularınız tanrılarınızdır! TABULARINIZA tapınmanız bitmez, özünüzdeki ALLÂH’A ermedikçe!
-
KORKU, kaybetme düşüncesinden kaynaklanan, Allâh’tan ayrı düşmenin sonucu olarak yaşanan bir duygu sarmalıdır. KORKU vorteksine kendini kaptıranın kurtuluş yolu Kur’ân diliyle “Allâh’a firar etmektir”. Allâh’a inan ve güven ki, O sana en hayırlıyı yaşatacaktır! KORKU ateştir!
-
Bazı konuları kavramakta büyük sıkıntı içindeyiz; örtüyoruz hazmedemeyince! İhlâs sûresi anlamına göre, sadece Allâh var gayrı yok, HÛ yanı sıra ben yok, ezberini ne kadar tekrar edersek edelim, sonuçta, BEN’e dayalı bir kimlikle yaşıyoruz. Bilgi, yaşamımızı değiştirmiyor!
-
‘İçinde bulunduğunuz anda hesap görücü olarak nefsin yeter’ âyeti vicdanın çalışmasına işaret eder. Beyindeki, ilmine göre hâlini değerlendiren sisteme vicdan denmiş. Vicdan ya hâlini ilmine göre forme eder ya da hâlinin terbiyesini oluşturacak olayları yaşatır.
-
Allâh’a yönelmekten murad, yukarı, öteye değil; iç dünyandaki, beyninin derinliklerindeki hakiki benine yönelmektir. Hiçbir kabul ve şartlanmanın olmadığı sınırsızlığına yönelmektir. Varsandığın benliğinin yokluğunu hissetmektir.
-
Allâhumme ente rabbiy, demek, sizi de fiillerinizi de Allâh yarattı ve Allâh istemedikçe siz isteyemezsiniz âyetlerince, varlığım senindir dilediğini yapansın fikrine iman demektir. Bu idrak yoksa, kelime dua tekrarı bir sonuç getirmez!
-
Anda ne malın faydası olur ne de evlâtların, âyeti sonrası sadece selim kalb ile Allâh’a ermiş olan buyruluyor. Selim kalb, beşerî kabul ve duygulardan arınmış hakikatine iman etmiş bilinç demektir. Kan pompalayan yürek değil. Yüreği temizlemek, kalp temizliği değildir.
-
EVRENSEL SIRLAR kitabında bazı insanların beyinlerinin yerinde bilgisayar olduğunu yazmıştım. Göstergesi, okuduklarını öğrendiklerini çok güzel tekrarlamak. Aldıkları ilmin gereğini yaşayamamak! Kızmak eleştirmek, kimseyi beğenmemek. Hazımsızlık!
-
Kölelik şartlarında doğup büyüyen birinin özgürlük anlayışı da kölelik şartları içindeki kadardır. Gerçek özgürlükten habersizdirler. Toplumsal şartlar, ezberler ve benlendiklerinin esaret zincirleri ile yaşayanın, özgürlük anlayışı da o sınırlar kadardır. Bir anlayabilsek!
-
Allâh, “ben” ismini ve hissiyatını yaratmış; “ben” örtüsüne bürünmüştür! Örtünün altında kendisi dışında bir şey yoktur! Örtünün ardındaki “dilediğini yapan”ı gören, ateşi yaşamaz.
-
Allâh’a âşık olduğumu sanırdım bir zamanlar. Sonra “Ben”i yaratan olarak Aşkı yaşattığını gördüm. Aşk ol demiş, AŞK olmuşum! Aşkıyla sarhoş olmuşum. Sevmişim sevilmişim, her an zikreder olmuşum. Dünya âhiret bir olmuş, BİRliğinde kaybolmuşum!