Gerçekte 2D frekans boyutunda (data/bilgi boyutunda) yaşadığımız; 3D hologram dünyamızın ise, data yaratısı olduğunu anlayabilsek!

Kur’ân-ı Kerîm’de İHLÂS Sûresini okuyup, bu bilgiye iman eden birinin, bigbang (evrenin tek bir noktadan patlamayla oluştuğu) teorisine inanmasına şaşarım. Kuantum teorisi de bu anlayışla bütünleşmez!

Ne hikmettir ki, insanların çoğu gözleriyle gördükleri cehennemi, Güneş adıyla etiketledikleri için fark edemiyorlar. Oysa Güneş’in cehennem olduğu hadiste mevcut. Büyüyüp Dünya’yı ve Dünya’nın çekim alanına tâbi tüm insanları içine alacağı 1400 sene önce söylenmiş. 

Ölümle ölünür mü? Ölüm nasıl tadılmaya başlanir? 1985’te nasıl anlatmışız ölümün tadılmasını ve ne olduğunu (2 bölüm) https://ahmedhulusi.org/tr/sohbet/insan-ve-olum-otesi-1-sistem…

KUR’ÂN-I KERÎM’deki anlatımların pek çoğunun METAFOR olup, bunların anlamı çözülmeden hakkıyla değerlendirilemiyeceğini anlamak zorundayız!

Kesinlikle bilinçleri şok eden görüntü. Evrenin uzak bir köşesinden her nokta bir galaksi, ki her galaksi milyarlarca yıldızdan oluşuyor! Hâlâ Kur’ân-ı Kerîm’in, size yukarıdaki bir tanrıyı tanıtmak için geldiğini düşünenlerden misiniz? “ALLÂH” ismiyle neye işaret ediliyor acaba? 

Einstein ve sonrakilerin TEK’likten söz edişlerinden sitayişle nakillere şaşıyorum! KUR’ÂN 1440 yıl önce TEK’liği vurgulamış, TANRI kavramının geçersizliğini vurgulamıştır. ALLÂH isminin bir TANRININ adı olduğunu sananlar KURÂN’I HİÇ ANLAMAMIŞLARDIR!

KUR’ÂN İsmi ALLÂH olanı açıklar ve tarif eder İHLÂS Sûresinde. Kur’ân OKUmak için Besmele şarttır. Besmelenin anlamı ise: “İSMİ ALLÂH OLAN HAKİKATİMDİR Kİ RAHMAN VE RAHÎMDİR” Bu ifade açık TEKLİĞE işarettir. İsmi ALLÂH olan sınırsız sonsuz TEK’TİR!

ALLÂH İSMİYLE İşaret edilendeki sonsuz sınırsız potansiyele RAHMAN adıyla işaret edilmiş; ordaki mânâların seçilir hâle gelmesi sistemi de RAHÎM ile belirtilmiştir. RAHMANdaki potansiyel Kurân’da Esmâülhüsna ile anlatılmıştır. Her şey TEK’ten TEK’e!

Lailahe illa ALLAH, vurgusuyla tanrı kavramını reddeden Kur’ân, en başındaki “İSMİ ALLÂH” ifadesiyle beyinlerin şunu sorgulamasını istiyor: öyle ise, İSMİ ALLÂH olan nedir? Ne olduğuna işaret ise RAHMAN, RAHÎM ve İHLÂS’da mevcut. İnsanın hakikati olan ALLÂH, ne? Ezberini UNUT!

Yazdığım mesajları, ezberindekileri bir yana koyarak, düşünmeye başlayanlara, ALLÂH makas değiştirtecek, yepyeni ufuklar gösterecektir. Ezberinden ARINIP, DÜŞÜNEN VE HİSSEDEN KURTULUR.

Cevabını hazmedemeyeceğiniz soruyu sormayın! Hem kendinize hem de sorduğunuza eziyet olur o soru.

Beşeriyetine süs elbisesi olarak vahdet/hakikat ilmini giydirebilirsin ama bu sonunda hüsrandan başkasını yaşatmaz! Vahdet, yaşanan hissediştir ki, yaşayanda hiçbir nedenle yanma oluşmaz. Yanan beşerdir, Allâh yanmaz! Allâh nuru cehennem ateşini söndürür!

Kendini nelerle kayıtlayarak, özündeki ilim ve kudretin açığa çıkışını sınırladığını fark etmezsen, olduğun gibi yaşamanın sıkıntıları içinde hayatın devam eder. Seni sınırlayan en önde gelen şeyler, kabullerin, “M”lerindir! Beni“M”lerin zincirlerindir! Yarın zaten hiçbiri yok!

Allâh bütün kullarıyla her an “Allâhca” konuşur. Kullar onu kendi yetiştikleri ortamın dillerine ve anlayışına çevirirler. Beyine girişler lisansız, çıkışlar ise lisanladır. Varlığa olan hitap lisansızdır. Onu beyinler lisanla sınırlar. Sınırlar, birimin kapasitesindendir!

İnsanoğlu iki şeye çok fazla yönelir: İlâh yaratmak, Kutsal yaratmak. Böylece kendinde hissettiği acziyeti telafi eder, ilâh yaratarak. Kâh ondan bir şeyler umarak kâh da onunla kavga ederek avunur. Kutsalları ise çok çeşitlidir. Kişilerden kurallara, nesnelere kadar!

NUR ALEYHİSSELAM DÜNYAYA DOĞDU DA; DÜNYANA DOĞDU MU? Doğduysa, düşünce dünyanda, hayata ve ötesine bakışında neler değişti?

İzmir güneyinde oluşan 7 şiddetindeki depremin en az can kaybıyla geçmesini niyaz ederim. Allâh beterini göstermesin. Bölge beklenen bölgeydi. Allâh İstanbul’u da korusun. Şiddet ve zorlanma dönemindeyiz. Yardımlaşanlara Allâh kolaylık nasip etsin.

ZELZELE (deprem) Sûresi kimilerine göre kıyameti anlatır. Evet kıyameti anlatır da hangi kıyameti? İnsanın kıyametini yani ölümün TADILMASI aşamalarını. Buyurun okuyun: https://ahmedhulusi.org/tr/kitap/dua-ve-zikir/zilzal-suresi-zelzele-99-sure

Bektaşiye sormuşlar, baba erenler niye namaz kılmazsın. Demiş, Kurân’da gördüm, namaza yaklaşmayın, diyor! Baba onun öncesinde “sarhoşken” yazıyor! Evlad ben o kadar dikkatli değilim yaşlandım! İnsanlar 70’i geçince okuduklarını bektaşi dedesi gibi anlamaya başlıyor. Sorun oluyor.

Kendini tanıma, hakikatini hissedip yaşama yolunda yürüyenlere bir soru sorayım: Allâh Rasûlü a.s. “ben günde 100 defa Allâh’a istiğfar yaparım” diyor. O mertebede bir Zât, ne düşünüyor ki onun sonucunda istiğfar okumak zorunluluğunu hissediyor? İstiğfar kelime tekrarı değildir!

Hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Dönün ve geçirdiklerinize bir bakın, hangi elde ettiklerinize karşı hangi bedelleri ödediğinize! Ne kadarı için, değdi gerçekten, diyorsunuz. Bugün de, istedikleriniz için, ne bedel ödemektesiniz, bunun farkında mısınız? Değecek mi?

Tüm gün içinde kaç dakika eşinizin veya sevdiğinizin yüzüne tüm içtenlik ve sevginizle bakıyorsunuz?

Cevabını hazmedemeyeceğin şeyi öğrenmenin cezası yanmandır. Ya sorma ya da sonucuna katlan!

Hakikat ilmini yaşamanın tek yolu vardır, benliğinin ölümü! Ölüm vardır, tadılır; ölüm vardır yaşanır. Farkı ise birincinin sonucunun ebeden beşeriyet hapsinde hayatı devam ettirmesidir. Yaşanan ölüm ise benlik hissinin kalkmasyla oluşur; Bakî Allâh’tır gerçeği yaşanır.