-
Sınırsız olan bilince, vehmin ve şartlanmaların ile kayıt getirdiğin sürece, sair mahlûkat gibi yaşarsın! Bilincin sınırsızlığına erdiğinde ise, mahlûkat gene bildiği gibi yaşama devam eder!
-
İnsan bedeni, atomlardan meydana gelmiştir. Oysa, insanın dünyası ayrıdır, atomun dünyası ayrı!
-
Umdukların kadar, perdelisin!
-
Dünü ve yarını düşünmeden beraber olduğun kişi, dostundur... Dost ise, senden dün ve yarını silendir.
-
İtimat ettiğini, Dost seçebilirsin; ancak DOST, seni itimattan arındırandır!
-
Seyrini bırak, “DOST” gözüyle seyret ki, onda yargı yoktur!
-
Ulûhiyet kudsiyetine, beşeriyet kanatlarıyla uçulmaz!
-
Ol hazrete girmek, ancak varlığını “hiç” etmekle mümkündür.
-
“BEN”i andığında, tüm değer yargılarından arınamıyorsan, ancak zannındaki ile berabersin!
-
Yakınların kadar çokluktasın!
-
“TEK”lik, gözbebeğiyle değil, şuurla yaşanır!
-
Kalabalıkta gürültü asla eksik olmaz!
-
Sevgi, kıskançlık, naz, niyaz, namaz... Beşerin dünyasıdır bu! “ALLÂH”, âlemlerden Ğaniyy’dir.
-
Dünün tekrarıyla gününü tüketen, dünden ileri geçememiştir!
-
Seni eğlendiren, hüsrana; düşündüren, saadete yönlendirmektedir.
-
Yarın kiminle beraber olmak istiyorsan, bugün de onunla beraber olmanın pahasını öde!
-
Allâh’a eremeyen, tanrısıyladır; ki tanrısı da herhangi bir şey veya benliği!
-
Hoş göremediğin kimdir, biliyor musun..?
-
Duyguların kabardığında, şuurun onu kontrol edemiyorsa, diğer mahlûkattan ayrıcalığın nedir?..
-
Bedeninin - organlarının olmadığı ortamda, sana gerekli olan nedir?..
-
“ALLÂH”tan gayrının mevcut olmadığını söylerken; hâlâ “var” olduğunu mu zan ediyorsun?..
-
Sana, ebedî hayatı kazandıran mı, organlarını tatmin eden mi gerekli?..
-
Aynı gölün “su”yundan oluşmuş, “buzdan” şehir halkı ve sair mahlûkat!
-
Verdiğin hükümde, suçlamanda yanılmışsan; nasıl telâfi edeceksin boşa geçirdiğin zamanı?..
-
Her ortamın ve sistemin kendine özgü canlıları vardır. Güneş’in bile!..