Belâlardan Muhafaza
أَللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَالْهَرَمِ وَالْمَأْثَمِ وَالْمَغْرَمِ وَمِنْ فِتْنَةِ الْقَبْرِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ فِتْنَةِ النَّارِ وَعَذَابِ النَّارِ وَ مِنْ شَرِّ فِتْنَةِ الْغِنَى وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْفَقْرِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ أَللَّهُمَّ اغْسِلْ عَنِّى خَطَايَاىَ بِمَاءِ الثَّلْجِ وَالْبَرَدِ وَ نَقِّ قَلْبِى مِنَ الْخَطَايَا كَمَا نَقَّيْتَ الثَّوْبَ الْأَبْيَضَ مِنَ الدَّنَسِ وَ بَاعِدْ بَيْنِى وَبَيْنَ خَطَايَاىَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ
“Allâhümme inniy eûzü Bike minel keseli vel heremi vel me’semi vel mağremi ve min fitnetil kabri ve azâbil kabri ve min fitnetin nâri ve ‘azâbin nâri ve min şerri fitnetil ğinâ ve eûzü Bike min fitnetil fakri ve eûzü Bike min fitnetil mesiyhid deccâl... Allâhümmeğsil ‘anniy hatâyâye bimâisselci velberedi ve nakkı kalbiy minel hatâyâ kemâ nekkaytessevbel ebyada mineddenesi ve bâid beyniy ve beyne hatâyâye kemâ bâ’adte beynel maşrikı vel mağrib”
Anlamı:
Allâh’ım, tembellikten, bunamadan, günahtan (bedene tâbi olma bilincinden), ödleklikten/borçtan, kabir fitnesinden, kabir azabından, nâr (ateş) boyutunun fitnesinden, nâr’ın azabından, zenginlik imtihanının şerrinden, B mânâsınca, sana sığınırım... Fakirlik imtihanından sana sığınırım... Mesih Deccal’in fitnesinden (imtihanından) sana sığınırım... Allâh’ım (kendimi beden kabul etme hatam dolayısıyla olan) günahlarımın kirini (el değmemiş) kar suyu ve dolu ile yıka... Beyaz elbiseyi kirlerden pakladığın gibi, kalbimi günahlardan (beden kabul etme hatasından) arındır... Benimle, hatamdan kaynaklanan günahlarımın arasını doğu ile batı kadar uzak eyle.
Bilgi:
Hazreti Âişe (r.a.)’ın bize nakletmiş olduğu bu duayı yapan Rasûlullâh (s.a.v.), insan için çok büyük tehlike arz eden olayları son derece özetle bize bildirmekte ve bunlardan Allâh’a sığınmamızı öğütlemektedir...
Tembellik, insanlık kavramının işlevini ortadan kaldıran bir tür hastalıktır... Bunaklık, gene son yıllarda teşhis edilen ve insan şuurunu ortadan kaldıran, insanlık fonksiyonlarını yaşayamaz hâle getiren berbat bir hastalıktır... Ödleklik, fikri aksiyona dönmekten kesen, insana ilerleme yolunu kapatan büyük bir belâdır...
Diri diri, tüm zihnî fonksiyonları yerinde, şuurlu ve çevresini algılar bir hâlde kabre konan insanın ilk an dehşetini ve içinde bulunduğu yeni boyutun varlıklarıyla temasını düşünebiliyor musunuz?.. O ne korku verici, şok edici bir ortam ve yaşam biçimidir!.. Ya sonrasında o ortama hazır değilseniz, o içinde bulunacağınız yerin ve şartların size vereceği dehşetengiz azap!.. Bütün bunları mantığınız, yeterli ilminiz olmadığı için kabullenemiyorsa, elbette korkmazsınız kabir fitnesinden ve azabından... Ama, uyarıyor bu konuda da bizi Rasûlullâh (s.a.v.)... İsterseniz dikkate almayın!.. Neticesine katlanacak olan yine sizsiniz!..
DECCAL FİTNESİ... Sağ gözü kör, yani Hakk’ı, gerçeği görmekten perdeli, sahip olacağı olağanüstü güçlerle insanları kendine tapındıracak YÜCE RAB olduğunu iddia edecek varlık!!!
Allâh’ın âdeti olduğu üzere, önce insanları ALLÂH’a inanmaya, O’nun sonsuz-sınırsız Tek olduğuna; tapınılacak bir TANRI olmadığına, her türlü, şekil, renk, ışık ve bu tür kavramlardan münezzeh yüce bilgi ve güç sahibi evren üstü, enerji üstü bir kavram olduğuna işaret edip uyaracak olan “MEHDİ” lakaplı kişi çıkacak... Arkasından da bu anlayışın imtihanına tâbi tutulmak üzere insanlar, DECCAL ortaya çıkacak; ve insanların asırlardır tapındıkları gökyüzündeki tanrısı olduğunu bildirecek ve onları kendine tapınmaya, kendi TANRI’lığını kabul etmeye davet edecek...
“MEHDİ”nin açıkladığı ALLÂH kavramını idrak etmiş olanlar, bu gerçeği fark ettikleri için, ne kadar olağanüstü olaylar ortaya koyarsa koysun, DECCAL lakaplı TANRI’lık iddiasındaki varlığa inanmayacaklar ve Hazreti Muhammed’in Kur’ân-ı Kerîm ile bildirmiş olduğu esaslara bağlı kalarak ölüm ötesi yaşama geçeceklerdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “İHLÂS” Sûresi’nde açıklanan “ALLÂH” kavramının mânâsını anlamamış; kafasında yarattığı bir Tanrı’ya “ALLÂH” ismiyle yönelen insanlar ise, tasavvurlarındaki gökte bir yerde yaşayan Tanrı’larını karşılarında bulunca, hemen O’na koşacaklar ve sonuçta, kendilerine yapılan uyarıya kulak vermemenin cezasını büyük bir hüsran ile alacaklardır.
DECCAL fitnesinden kurtuluş, ancak ve ancak Kur’ân-ı Kerîm’de “İHLÂS” Sûresi’nde açıklanan “ALLÂH” ismiyle işaret edilen idrak edilerek mümkün olur; bunu hiç aklımızdan çıkartmayalım...
Zira, şu sıralar CİNLER, kendilerinin UZAYLI VARLIKLAR[1] UFO’larla aramıza gelip gittiklerinden sıkça söz etmeye başladılar... Yakında insanların Tanrı’sının yeryüzüne geleceğinden de bahsediyorlar... Bunlar çok önemli işaretler olabilir...
Bilemeyiz, MEHDİ ne zaman çıkar; bilemeyiz DECCAL ne zaman çıkar!.. Bunlar Allâh’ın ilminde olan hususlardır. Ne var ki, böyle bir belâya karşı tedbirli, bilgili olup, yeni yetişenleri bu konuda uyarmada kesinlikle büyük yarar vardır... Çünkü işaretler bu zamanın çok uzak olmadığını göstermektedir...
Kütübi Sitte denilen kesinlikle doğruluğu tartışılamayan hadis kitaplarında gerek DECCAL ve gerekse MEHDİ konusunda önemli hadisler vardır; arzu edenler mesela “İbn MÂCE”den MEHDİ ile ilgili Allâh Rasûlü açıklamalarını, “Müslim” - “Buhari” ve diğerlerinden DECCAL’la ilgili bahisleri tetkik edebilirler...
Mesela, Deccal’in kuş gibi uçarak Dünya’nın bir yerinden diğer bir yerine gidebileceği, kırk günde bütün Dünya’yı dolaşacağı, girmedik ev kalmayacağı, aynı anda Dünya’nın her yerinde görülüp, dinlenebileceğine işaret eden öyle tanımlamalar vardır ki; asırlar öncesinin şartları içinde, elbette ki uçak, televizyon gibi şeyler hayal bile edilemezken, olayın bu şekilde nesilden nesile aktarılması üzerinde hassasiyetle durmak gerektirir, bize göre!..
Çünkü Rasûlullâh, “İnsanlık yaratıldığından beri böyle bir fitne görmemiştir” diyerek DECCAL olayına son derece büyük önem vermektedir.
Çünkü, Deccal öylesine olağanüstü güçlere sahip olarak öyle hayret verici olaylar meydana getirecektir ki, buna inanmamak, ancak Allâh’ın muhafaza ettiği kişiler için söz konusu olabilecektir.
Ve DECCAL’i yeryüzünden kaldıracak olan şahıs da Hazreti İSA AleyhisSelâm’dır.
İSA AleyhisSelâm’ın gelip gelmeyeceği ya da ne şekilde geleceği konusunda bir hayli fazla spekülasyonlar yapılmaktadır...
Biz, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği ilim ve eriştirdiği müşahede nispetinde düşüncemizi arz edelim, belki meraklılarına faydalı olur...
Nakledilir ki, Hazreti İSA yeryüzünden ayrılmadan önce “İki bin sene sonra tekrar aranıza döneceğim” demiştir...
Rasûlullâh (s.a.v.) ise Kur’ân-ı Kerîm’den sonra gelen en itibarlı hadis kitaplarında kesinlikle vurgulandığı bir biçimde İSA AleyhisSelâm’ın yeryüzüne ineceğini ve DECCAL’ı yok edeceğini açıklamıştır...
İSA AleyhisSelâm bizim müşahedemize göre şu anda ruhanî bedeniyle serbest bir biçimde diğer Rasûller ve üst dereceli fetih ehli evliyaullâh ile birlikte “Berzah”ta yaşamına devam etmektedir.
KEŞİF, fizik bedene bağımlılık devam ederken manevî âleme vukuf ve onlarla irtibat hâlidir...
FETİH ise, fizik-biyolojik beden yaşamına devam ederken, ruh dediğimiz bir tür holografik ışınsal bedenin bağımsızlığını kazanma hâlidir ki, bu durum tasavvufta, “ÖLMEDEN ÖLMEK” diye tanımlanır.
İşte bu fetih gelmiş, yani ölmeden ölmüş, ruhuyla, ışınsal âlemde yaşama yeteneğini elde etmiş kişiler; diledikleri takdirde bu bedeni yoğunlaştırmak suretiyle aramızda biyolojik bedenle görünebilirler ve çeşitli işler başarabilirler...
Nitekim bunun bir örneği de HIZIR AleyhisSelâm’dır! Dilediği anda biyolojik bedene geçip görünür, dilediği anda da ışınsal boyutta yaşamına devam eder...
Bu esastan olmak üzere gerek Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin ve gerekse daha başka fetih ehli zevâtın aynı anda birkaç yerde görülüp yemek yemeleri, hep bu türden olaylardır.