-126-
Hitap edeni algılayamazsan, hitabı değerlendiremezsin!
Hitap edeni algılayamıyorsan, tasavvufta birinci basamak olan “Tevhid-i Efâl”i hazmedememişin demektir!
Bilgi kitapları yüklü mahlûkattan değil, ilmi hazmetmiş ehli kemâlâttan olmak marifettir!
Bunun yolu da, aklını kullanabilmekten geçer!
Ne var ki, gençlikte hormonlar ağır basıp içgüdüler ve dürtüler öne çıkar, aklı kullanılamaz hâle getirir...
Yaşlılıkta ise, akıl yavaşlar, yaptığı işin sonucunu düşünemez olur kişi; bunun neticesinde konuşmalarında çelişkiler artar; ve bunları da kendisi fark edemez olur, kapasitesi dolayısıyla; tümüyle bedensel dürtülerine iteklenir! “Yaptımsa ben yaptım, verdimse ben verdim” türünden hüküm cümleleriyle fikirlerinin tartışılmasından uzak durarak kendini korumaya alır! Yaşlandıkça çocuklaştı, derler bu yüzden!
Yaşlılıkta alınan her türlü vitamin ve takviye hapları, aklın zayıflaması sebebiyle, yalnızca hormonal faaliyeti ve bedensel gücü arttırır. Bu da bazı kişilerin davranışlarının tümüyle maddeye ve bedene yönelik bir hâl almasına yol açar...
Yaşlılarda hırsın artmasının ana sebebi de budur!
-127-
Yanlıştan dönmek, hatadan dönmek akıllı insana özgü bir fazilettir.
Gelişmemiş insanın “dediğim dedik” anlayışı vardır!
Beyni yeterince gelişmemiş çocuk kalmış insan, yanlış karar verdiğinde, o karardan dönmeyi; yanlış konuda söz verdiğinde sözünden dönmeyi eksiklik kabul eder, “erkekliğine” yediremez, kişiliğine-benliğine yakıştıramaz!
Allâh Rasûlü ise, yanlış yere yemin edildiğinde, o yeminden dönülüp; kefâret olarak üç gün bir fakirin karnının doyurulmasını ya da buna gücü yetmeyenin üç gün oruç tutmasını tavsiye etmektedir!
Yaşamda, her insan hata yapabilir o konuda yeterli bilgi tabanı yoksa; ya da kendisine doğru bilgi verilmemişse; ya da kandırılmışsa; ve yahut aklı yerine duygu veya dürtüleriyle bir karar almış ya da söz vermişse!
Burada faziletli ve olgun davranış, verilen karar ya da sözden dönüp; gerçeğin hakkı ya da gereği neyse onu uygulamaktır!
“Ama söz vermiştim, bana yakışmaz” diyerek hatada ya da yanlışta ısrar, ancak gelişmemiş beyinlerin tavrıdır!
Olgun insan, yanlış veya hata yapıp da ardından uyarıldığında, duygusallığını bir yana atıp, bu hatasından dönebilen insandır! Kefâretini verir ve hatasından ya da yanlışından döner; doğrunun, makûlün, ilmin gereğinin hakkını verir.
“Söz verdim” diyerek hatada ya da yanlışta ısrarın bedeli, pahası çok ağırdır!.. Bazen kaybedilen nice yıllara, bazen de insanın sağlığına, veya yaşamına mâl olur! Telâfisi de mümkün olmaz!
-128-
“Herkes”in kaç kişi?
Kendimizi aldatmak, yaptığımız işi mazur göstermek için çoğumuz pek çok zaman bu kelimenin, kavramın ardına sığınırız...
“Herkes”!
Bazen birkaç arkadaşındır “herkes”... Bazen anan-baban; bazen kardeşlerin... Bazen komşundur; bazen işyerindeki birkaç insan!
Ya geride kalan milyarlarca insan? Onların değer yargıları, bakış açıları?
Esasen bu kelimeyi, hep kendi fikrimizi güçlü göstermek istediğimizde kullanırız, başkalarına karşı!
Zayıf insanın, ya da zayıf aklın, zayıf düşüncenin, aczin savunma kalkanıdır “herkes”!
Kuvvetli kişiliğin, kapsamlı düşünen akıllı beynin, “herkes”e ihtiyacı yoktur!..
Bu beyinler, kişiler; araştırırlar, soruştururlar, düşünürler ve doğruluğuna hükmettikleri şeyi “herkes”e rağmen uygularlar! Onların ağzından “herkes” kelimesini duymazsınız!.. Onlar yaşamlarına “herkes”e göre yön vermezler!
Fazilet, “herkes” gibi, “herkes”e göre değil; ilme göre, ilmin doğrultusunda kendi aklınla ve mantığınla yaşamaktadır!
-129-
İki “itibar” edilen; A ve B...
A dedi ki B için, yaptığı işe bakıp:
-İtibarsız!
B’de A’ya dedi ki, yaptığı işe bakıp:
-İtibarsız!
İkisine de “itibar” edersek; ikisi de “itibarsız”!
İkisine de “itibar” etmezsek; ikisi de “itibarsız”!
-130-
Lider despotizminin olduğu meclislerde, demokrasi için tek açık kapı, kesinlikle tüm oylamaların mutlak GİZLİ OY ilkesiyle yapılmasıdır.
Türk Milletinin ana sorunu, iplerin gerçekte daima demokrasiyi istemeyenlerde olmasıdır.
Bu toplum acaba, insan hakları ve demokrasi konusunda, Yargıtay Başkanı gibi düşünen birini Cumhurbaşkanı olarak göremeyecek mi önümüzdeki yeni bin yılda?
Ya demokrasi... Ya da kapıkulluğuna devam; yüzyıllardır olduğu gibi!
Derdini dili bağlandığı için anlatamayan, eliyle anlatmanın çarelerini arar; unutmayalım!
Elini de bağlarsanız, o zaman size ne derler?
Sahi, “FAŞİZM” nedir?
“Örtülü faşizm” nasıl olur?