Soru
− Âyette: “Musa dedi ki: Ey Rabbimiz!.. Hakikaten sen, Firavun ve ileri gelenlerine dünya hayatında ziynet ve nice mallar verdin... Ey Rabbimiz, senin yolundan insanları saptırsınlar diye mi (bu nimetleri verdin)... Ey Rabbimiz, onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver, çünkü AZABI GÖRÜNCEYE KADAR İMAN ETMEZLER!.. ” buyuruluyor...
Firavun’un imanla vefat edeceğine bu âyette ayrıca işaret etmez mi?..Teşekkür ederim...
Üstad
− İman, ölmeden önce geçerlidir!.. Azabı görünce Firavun’un iman ettiği de bu âyetten çıkartılabilir elbette... Teşekkür ederim...
Soru
− İlmin malûma tâbi oluşu ile malûmun ilme tâbi oluşu arasındaki farkın, kemâlât mertebelerine göre oluşunu tam anlayamıyorum. Bir örnekle yardımcı olmanızı rica ediyorum.
Üstad
− Ortada birtakım nesneler var ve sen onlardan mı bilgi alıyorsun; yoksa dilediği gibi dilediklerini mi meydana getiriyorsun...
Yani Allâh dilediği gibi mi yaratıyor; kendisi dışında var olan şeyleri mi değerlendiriyor...
Cevap
− Teşekkürler Üstadım.
Soru
− “Cem’de kalıp farka gelmeyen zındıktır” diyen Hz. Âli’nin sözü hangi hikmete dayanmaktaydı?..
Üstad
− Allâh’ın Esmâ’sının zuhurunu zâhirde seyirden gâfil olana “zındık” derler...
Soru
− Üstadım, ölümden önce uyanamamışsak ölümle birlikte buna benzer bir rüyayı yaşamak zorundayız (yanlış anlamamışsam) ama burada “ahmağın cennetini” anlayamıyorum.
Üstad
− Ölümden önce hakikati idrak edip yaşayamayan, ölüm ötesinde de bunu yaşayamaz!..
Hakikatin irfanı olmayan; demektir bunun anlamı...
Cehennemde insan kalmayacaktır!..
Bütün insanlar cennete gececektir!..
Ama insanların önemli bir kısmı İRFAN sahibi olamadıkları için, cennette de, buradaki gibi kendi güzellikleriyle kifâyet edecek, Allâh’a yakînin sonuçlarını elde edemeyeceklerdir!..