Kuşu dört parçaya ayırdı dört yöne attı (bu ise Efâl−Esmâ−Sıfat ve Zât boyutlarını müşahededir)... Sonra bu parçaları birleştirdi (Vahdeti idrak)... Nihayet Kâbe’yi inşa etti; ki bunu etraftaki yedi dağdan gelen taşlarla yaptığı söyleniyor... Yani Zâtî Sıfatlarla tahakkuk etti... anladığım budur Üstadım...
Üstad
− Dostlarım...
Kur’ân bizlere, bizden öncekilerin yaşadığı olayları, ibret olsun diye anlatmıştır...
Nesiyle ibret olsun diye?..
Onların yaşadıkları hâllerin, bizim için de söz konusu olabileceğini bildirme yollu ibret olsun diye... O tarihlerde, bu gibi olaylar cereyan etmiş bilfiil!
Geneliyle, bunları sembol kabul edip, mecazmış gibi yorumlamak yanlıştır!.. O bilfiil yaşanmış olan olaylarda, özellikle Nebiler ve Rasûller nasıl davranmış, bu çok önemlidir!.. Çünkü, Rasûller, bize örnek olacak davranışlar için görevli kişilerdir!.. Yani, bizim yapabileceklerimizi bize bildirmek için görevlidirler!
Bu sebeple, olayları, öncelikle, bize ne tür davranmayı veya düşünmeyi öğretmek istiyor gözüyle değerlendirmemiz gerekir...
Cevaplar
− Okumaya, anlamaya, yaşamaya çalışıyoruz Üstadım! Allâh ne kadarını kolaylaştırmışsa!..
− Hz. İbrahim kendisini ateşe atanın da Hak olduğunun bilincinde idi; çünkü o bir “hanîf”ti! Bu yüzden Rabb-ül âlemîn’e kayıtsız şartsız teslim olmuştu diye düşünüyoruz...
− Yanma olmayınca, arınma olmaz! Arınma tamam olduğunda ise ateşin yakma gücü biter!
Bâtınında, Zâtî boyutu yaşama noktasına ulaşan Hz. İbrahim, zâhirde de Kâbe’yi inşa ederek, enfüsî ve âfakî seyrini tamamlamıştır. İzafî benliğini terk edip, “HİÇ”lik boyutunda yaşayan ise ZÂT’en yanmaz!
Bizim, kendi adımıza çıkaracağımız hisse: Yaşamımızdaki yanmaları arınmamıza vesile kılacak şekilde değerlendirebilmek; ve izafî benliğimizi terk edebilmek için gelecek belâları rahmet olarak değerlendirmektir.
− Onların yaşantılarından çıkaracağımız bir ders olmasaydı, şu anda bunları konuşmazdık...
− Ben neyim?.. Nereden geldim?.. araştırması içindeyken ateşteydim... İlim geldikten sonra ateş dediğimin, gül bahçesi olduğunu anladım inşâAllâh! Zannımda olanları dört unsura dağıtınca, baktım hepsi toplanıp Tek’e döndü, şuuru mamûr etmeye Kâbe’mi inşaya uğraşıyorum!..
− Dışarıdan gelenlerden değil de özümden gelenle yanmayı diliyorum!.. Diskimi o kadar bir dışarı ile doldurmuşum ki boş yere!.. İnşâAllâh diskimi formatlayıp, hakikatimin gereğini yaşayabilirim...
Üstad
− Evet başka?..
Cevaplar
− Dünya hayatında çektiğimiz her eziyet Rabbimizin bizi terbiye ederken hissettiğimiz yanmalardır... Gönül Kâbe’sinde Hz. İbrahim’in devirdiği putların sesleridir... Bu lütufları değerlendirebilmemiz gerekir... diye düşünüyorum Üstadım.
− Herhâlde sizin söylemek istediklerinizi söylüyordur. Yani taklitten tahkike geçin…
Üstad
− Önceki gece İbrahim Aleyhisselâm ile ilgili bir bilgi aldım... !!!
İbrahim Aleyhiselâm olayının Kurân’ı anlamada bir ANAHTAR olduğu; ve bu konudaki SIR, tefekkür dünyamızda açıklık kazanmadan, Kurân’ın tarafımızdan asla değerlendirilemeyeceği; bu yüzden de bu konunun TAKLİDİNDEN TAHKİKİNE GEÇİLMESİ yolunda bir bilgi aldım... ve size naklettim...
O yüzden de bu konu üzerinde hassasiyetle duruyorum... Ve görüyorum ki; bir çoğunuz, daha değil konunun önemini; getirmek istediğim bakış açısını bile edinememişsiniz!
Öyle ise bu konu üzerinde biraz daha düşününüz, geçmiş sohbeti de okuyarak lütfen...
İyi geceler...