Cinlere de Nebi ve Rasûllerin gelmiş olduğunu; onların da Yaratıcılarına karşı vazifeleri olduğunun bildirildiğini; ALLÂH’a ve Allâh Rasûllerinin önerilerine uymakla sorumlu olduklarının açıklandığını; ancak buna rağmen büyük bir kısmının bu ihtarlara kulak asmamakta olduğunu vurgulayan bir âyet bu da!...
Nitekim, hakikatle karşılaştıkları günde yaptıklarının kendi hüsranlarına sebep olduğunu anlayacakları ve suçlarını da itiraf edecekleri de gene bu âyette bildirilmektedir... İnsanlar gibi, cinlerin de büyük bir kısmının “kâfir” yani “gerçeği örtücü” oldukları bu âyetle daha o zamanlardan açıklanmış; ve dahi bu suretle onların gerçeği görmeleri istenmiş olmaktadır...
***
“Hani cinden (insan gözünün görme alanı dışında kalan bir türden) bir grubu, Kurân’ı işitip dinlesinler diye sana yöneltmiştik... Ona hazır olduklarında dediler ki: “Susun!”... Hüküm yerine gelince de uyarıcılar olarak toplumlarına döndüler!
Dediler ki: ‘Ey halkımız... Biz, Musa’dan sonra inzâl edilmiş, öncekileri tasdikleyen, Hakk’a ve tarik-i müstakime yönlendiren bir bilgi işitip dinledik.’
‘Ey kavmimiz... DAÎALLÂH (Allâh davetçisine) (DAÎALLÂH; cinler O’nu DAÎALLÂH olarak görüp değerlendirmiştir, Rasûlullâh olarak değil. Postacı - elçi türü yaklaşımların temeli de bu kelimenin anlamına dayanır) icabet edin ve O’na iman edin ki, bazı günahlarınızı bağışlasın; sizi feci bir azaptan korusun.’” (46.Ahkaf: 29-31)
Burada da geniş bir şekilde, cinlerin ilk defa Kurân’ı dinleyip iman etmeleri ve kavimlerine dönüp onları da imana davet ettikleri anlatılmaktadır...
***
De ki: “Bana vahyolunana göre; Cin’den bir topluluk (Kur’ân) dinleyip de: ‘Muhakkak ki biz, hayrete düşüren bir Kur’ân işittik!’ demişler.”
“(O,) rüşde (olgunluğa) yönlendiriyor. Bu sebeple iman ettik Ona! Rabbimize hiç kimseyi asla ortak tutmayacağız.”
“Muhakkak ki Rabbimizin ceddi (azamet ve sultanlığı) çok yücedir... Ne bir dişi eş edinmiştir ne de bir çocuk!”
“Doğrusu bizim kıt anlayışlımız, Allâh hakkında saçma iddiada bulunuyormuş!”
“Biz gerçekten, ins ve cin Allâh hakkında asla yalan söylemez, diye zannetmiştik.”
“Doğrusu, insan türünden bazı rical (erkek veya kadın), cin türünden bazı ricale (erkek veya kadın) sığınırlar... Bu yüzden onların azgınlıklarını artırırlar.”
“Muhakkak ki onlar (insanlar), sizin gibi düşünüp, Allâh’ın hiçbir kimseyi asla bâ’s etmeyeceğini, zannetmişler!” (Bu âyet cinlerin de yaşadıkları beden boyutu itibarıyla ‘Ölüm - kıyamet’ aşaması sonrasına insanlar gibi vâkıf olmadıklarını göstermektedir. A.H.)
“Gerçekten biz semâya dokunduk da onu, güçlü bekçilerle (kuvvelerle) ve şihablarla (anlamamızı önleyen ışınlarla) doldurulmuş bulduk.”
“Biz anlamak için ondan mekân edinip oturuyorduk. Şimdi ise kim dinlese kendisi için gözetleyen tahrip edici ışın bulur!”
“Gerçek ki biz, arzda (bedende) olanlardan açığa çıkarılacak olan şerr mi; yoksa Rablerinin muradı, kendilerinde bir reşad mı (hakikati müşahedenin olgunluğu), buna vâkıf değiliz.” (Bu âyet dahi göstermektedir ki Rabbinin {Esmâ hakikatinin} kişiye ne yaşatacağı, kişinin Allâh indîndeki açığa çıkış amacı, cinler tarafından bilinmemektedir. A.H.)
“Bizden sâlihler vardır; yine bizden, ondan (Sâlihlik mertebesinden) aşağı olanlar da vardır... Biz çok çeşitli tarîkler (türleri - yapıları anlayışları farklı, kozmopolit halk) olduk.”
“Biz anladık ki, arzda Allâh hükmünü geçersiz kılamayız ve kaçarak da O’nun hükmünün yerine gelmesini önleyemeyiz!”
“Biz hüdayı (Kurân’ı) işittiğimizde, Onun hakikat olduğuna iman ettik... Kim Rabbine hakikati olarak iman ederse, (artık o) ne hakkının eksik verilmesinden korkar ve ne de zillete düşürülmekten!”
“Bizden teslim olmuşlar da vardır, hükümlere âsi olan zâlimler de vardır... Teslim olanlar, hakikatin olgunluğuna talip olanlardır.”
“Hükümlere karşı çıkan zâlimler ise cehennem için odun oldular!” (72.Cinn: 1-15)
Cinlerin genel davranışlarına ait önemli bir miktar bilgi de nihayet bu âyetlerde açıklanmaktadır... Kur’ân-ı Kerîm’de “CİNN Sûresi” diye adlandırılan bu sûrede cinler hakkında gerçekten son derece enterasan bilgiler bulunmaktadır ki, bunların değerlendirilmesi hâlinde, insanoğlu, cinlere dair önemli bir ölçüde bilgi sahibi olmaktadırlar...
Cinlerinaralarındaki bu konuşmayı nakleden bu âyetlerden ilk olarak anlaşılan, onlardan bir kısmının Kurân’ı işitir işitmez iman ettikleri olmaktadır.
İkinci olarak açıklanan husus, daha evvel de üzerinde önemle durmuş olduğumuz gibi, İNSANLARDAN BAZILARININ CİNLERE SIĞINMASI VE BÖYLECE CİNLERİN AZGINLIKLARININ ARTMASINA SEBEP OLMASIDIR... İnsanlardan bir kısmının cinlere sığınması veya onlarla çeşitli şekillerde temas kurmaları hakkındaki bilgiyi ileride, “Cinlerin insanları aldatma ve kendilerine tâbi kılma metodları” başlıklı bölümde açıklamaya çalışacağız.
Üçüncü olarak açıklanan husus ise, cinlerin evrendeki varoluş şekilleri ve hareketleri, haberleri algılama özellikleri ve kendilerini yakan yani zedeleyen nesneler hakkında olmaktadır... Bu husus hakkında da gerekli noktaları ileride anlatmaya çalışacağız...
Dördüncü husus, bu âyet cinlerin, insanlar hakkında hayır veya şerr dilenmiş olduğunu kesin bir şekilde bilemeyeceklerini açıklamakta ve bu hususta onların verecekleri bütün bilgilerin hakikatten öte olduğunu belirtmektedir.
Ve nihayet beşinci olarak da, cinlerin de insanlar gibi çeşitli görüş ayrılığı içinde olduğu, yaratanlarının emirlerine uyanlarla uymayanlar bulunduğu, bizzat kendi dillerinden açıklanmaktadır...