“Sadece Allâh vardır ve O’nun dışında bir şey yoktur!” ifadesi, cüzleri görme projeksiyonu için de geçerlidir, doğrudur! Ama, bunların ikisi bir arada yani aynı anda hem cüz hem de küll varsanarak değil!
Yani, ya biri esas bakış açısını oluşturacak, ya da diğeri. İkisini bir arada düşünmek, değerlendirmek ise, ŞİRK!..
“Külle yevmin HUve fiy şe’n” (55.Rahmân:29)
Âyetinde, dikkat ederseniz “HÛ” ismi var. “ALLÂH” ismi geçmiyor!
“HÛ” ismi, cüz’ün özündeki Teklik boyutu değil mi?.. İşte O, Teklik boyutu, her an cüz’lerdeki tasarrufu oluşturmakta... Oluşumun kaynağı O!..
Yani, şu parmağımın ucundaki hayatiyet ve canlılık, koldan gelen damarların getirdiği enerji ve kan ile kaîm!.. Bu parmağın hareketini, bu hareketi, koldan gelen hareket simgesinin neticesi oluşturuyor.
Genelde yaptığımız bir hata var!..
Âyetleri incelerken biz, orada hangi kelimelerin geçtiğine dikkat etmiyoruz. “HÛ” diyor, biz onu “ALLÂH” isminin işaret ettiği mânâ olarak anlıyoruz...
“HÛ”nun mânâsı; Çokluk görüntüsünün ardındaki, Öz’deki Teklik boyutudur.
Âyette, “HÛ” diyor. Öyle ise biz onu, anlamına uygun olarak dilimize çevireceğiz!..
Soru: “İlmin kazanılıp kazanılmaması insanın elinde mi? Bu kazanım insanın geleceği olan basamağı nasıl etkiliyor? Yani, tecrübe elde ediyorsunuz, kazanımlarınız oluyor ve yontulmalar sayesinde, ilimle o basamağa geliyorsunuz. Basamak belli, geleceğimiz yer belli!..”
Yontulmalarla oraya geliyorsunuz... Yontula yontula oraya geliyorsunuz... Peki bu davranışlarda ilmin rolü yok mu? Yontulma dediğin olay, kişinin aldığı ilmi ve aldığı ilmin oranının kendisinde meydana getirdiği uygulamadır. Yani, o kişinin ilminin getirdiği davranışlar, onun yontulması denen olaydır.
Şimdi diyelim ki ben, belli bilgileri aldım. O bilgileri hazmettim! Biliyorum ki; her insan kendi yaratılış kapasitesi ve formasyonunun ötesinde bir şey yapamaz! Ben, bu bilgiyi özümsediysem eğer… Lokantaya gidiyor, oturuyorum. Garson geliyor ve tabağı önüme atıyor; ben kafamı kaldırıp bakmıyorum bile! Aynı hareket bir başkası için oluştuğunda ise büyük bir kızgınlık duyup, garsona çıkışıyor!..
Ben, o insanın yani tabağı önüme atanın, yapısında mevcut olan programının sonucu olarak o fiili işlediğini, programında başka türlü bir davranışı ortaya koyacak veri olmadığını idrak etmişim ve kafamı kaldırıp bakmıyorum!
Diğeri ise, bu ilimden mahrum. Mahrum olduğu için garsonun o anda başka türlü davranabileceğini, başka şeyler yapabileceğini düşünüyor, onu düzeltmeye çalışıyor. Böyle düşündüğü için de, sadece kendi körlüğünü itiraf ediyor, ona kızmakla...
İlim, bende böyle bir yontulmayı getiriyor. Böyle bir yontulma dolayısıyla da artık ben, onunla fazla meşgûl olmuyorum, kafamı bile yormuyorum, “Niye?” diye kızmıyorum.
İnsan, bir sinirlenme anında, sinirlenip bağırdığı bir anda, beyinde milyonlarca hücre infilâk ediyor, yok oluyor! Bir andaki bu sinirlenmenin şiddetine göre, beyinde infilâk oluyor, kısa devreler meydana geliyor, zincirleme reaksiyon oluşuyor! Yenisi oluşmayan beyin hücrelerinin bir kısmı tümüyle tahrip olup kullanılmaz hâle geliyor!