İşte bu yüzdendir ki; ya yalnızca “Her cüz kendi iradesiyle yaşar, ayrıca Küllî irade diye bir şey yoktur” dersin. Doğrudur... Veya, “Küllî irade vardır, cüz’i irade diye bir şey yoktur” dersin. Bu da doğrudur!..
Ancak, “Küllî irade yanı sıra cüz’i irade de vardır!” dersen, işte bu bâtıldır, geçersizdir; şirktir!
Şimdi, “Her cüz kendi iradesiyle yaşar, ayrıca Küllî irade diye bir şey yoktur” ifadesinin mânâsını anlamaya çalışalım…
Burası anlaşılması bir hayli zor bir husus... “Küllî irade vardır, cüz’i irade yoktur” diyerek olayı anlamak kolay! Buna karşılık “Her cüz kendi iradesiyle yaşar, ayrıca küllî irade diye bir şey yoktur” ifadesini hazmetmek zor!.. Nasıl olacak şimdi?
Hem de üstelik “Tek’in takdirinden, Tek’in merdiven takdirinden” söz ediyoruz yukarıda.
Tek’in merdiven takdiri olmasına karşın, o merdiven içinde yer alacak her bir basamağın, kendine göre bir yontumu var mı?.. Var... Bu yontum olmadan basamak oluşur mu?.. Oluşmaz!..
Basamakların her biri her an oluşmaktadır. Basamakların her biri merdivenden ayrı değildir. Yani “cüz” dediğimiz varlıkların her biri kendisidir; ve o açığa çıkan özelliklerden ibaret olmaktan da berîdir!
Her an, “cüz” adı altında tasarrufu yapan kendisidir!
“O her an yaratıştadır” ifadesi, cüzden aşikâre çıkan yaratılmadır!
Allâh’ın hayat sıfatı, bizde zuhur ediyor ve “hayattayım” diyoruz. Biz nasıl ölümsüzüz?.. Hayat sıfatı ile kaîm olmamızdan, varlığımızın hayat sıfatından meydana gelmesinden kaynaklanan bir şekilde ölümsüzüz!.. İlmimiz, irademiz, kudretimiz hep aynı şekilde meydana geliyor.
Eğer bizdeki, “dışarıdan bakmanın” getirdiği isimleri kaldırırsak, bu özellikleri bizden aşikâre çıkaranın hep, O olduğunu anlarız. Dolayısıyla, her an yaptığın çalışmalar seni ilerletecek ve bir yere getirecektir.
“Ben nasıl olsa, ezelde bana takdir olunan basamak olmak durumundayım, öyleyse boş vereyim...” demek, muhaldir, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir düşüncedir! Çünkü, hiçbir şey yapmamak üzere oturmak, mümkün değildir. Bu, ana rahminde, spermle birleşen yumurtadan oluşan tek hücrenin; “Ben, nasıl olsa ileride büyük bir insan olacağım, o hâlde çoğalmayayım” demesine benzer…
O tek hücrenin çoğalmaması elinde mi? Hayır!
Kendi mevcut formasyonunun, mevcut programının, yapısal özelliklerinin doğal sonucu olarak mecburdur çoğalmaya.
Aynı şekilde, olayı makro plana, yani bizim boyutumuza çıkarırsak, “TEK”in takdiri olan fıtratımızın, programımızın sonucu olarak takdir edilen basamak olmak üzere, gerekli çalışmaları da yapmak zorundayız!.. Yapmamak diye bir şey düşünülemez!..
Takdir olunan nihai nokta, temeldeki tek hücrede mevcut!.. O hücre, benim karakteristik özelliklerimi oluşturuyor... Ama bunlar, ezelde tek tek yazılmamış, şöyle olsun böyle olsun diye... (Buraya bir an için üç nokta koyuyorum, altını çizip üç yıldız koyuyorum. Tekrar buraya döneceğim!..)
Şimdi biz, astroloji konuşurken, Venüs’ün tesiri geldi veya Uranüs’ün tesiri geldi.
Uranüs, Kova burcunun özelliklerini yansıtır. Biz, “şunu yaptık” diyoruz. Gelen yıldız tesirlerinde, yani o frekanslarda, “Hulûsi kalkıp şu kitabı yazacak” diye bir şey yok! “Hulûsi kalkıp düşünce dünyasında yeni bakış açıları oluşturacak” diye bir şey yazmıyor.