-
Yarınını düşünmeyen insanın kendine hayrı yoktur ki sana hayrı olsun. Sana hayrı olmayana sen hayırlı ol ki, insanlığının hakkını vermiş olasın.
-
Kendini yenilemeyenler, yerlerini yenilere bırakıp; sonra da, ben ne yaptım ki, demeye mahkûmdurlar!
-
Kimi düşüncesizliği yüzünden uzak düştü Allâh’a; kimi dünyasındakiler yüzünden, kimi de bildiği kadarıyla O’nu sınırlamaktan. Teslim olamadı! Kimi çok yaklaştı, hazmedemedi yakınlığı, çünkü benliğini kaldıramadı aradan; kimi de gururu yüzünden hiç yaklaşamadı bile! Ayrı düştü! Kiminin dünyalığı elvermedi yakınlaşmaya; kiminin de eli altındakini kaybetme korkusu! Nasipsizlik bunlarla alıkoydu onları. Ayrı düştüler! Teslim olmak ağır geldi gururlarına, benliklerine; korkularını aşamadılar; dünyalarındakilerden vazgeçemediler Allâh uğruna! Ayrı düştüler! Yüzünü gösterdiğinde O’nu kabullenemeyip; beklentilerine cevap vereceğini zan ettikleri tanrılarıyla avunmayı seçtiler. Teslim olamadılar! Paranın, etiketin, şöhretin, bilginin, yakınlığın hatta sevginin dahi mekr olabileceğini hiç düşünemediler; ve böylece ayrı düştüler! Kısacası benliklerini oluşturan ögelerden, uyarılmalarına rağmen, çeşitli bahanelerle kopamadılar; ayrılığın ateşiyle yanmaya mahkûm oldular!
-
Bağımsız, Allâh kuluyum! Allâh derim, Allâh dedirtirim! Aşk için gelmişiz biz bu cihana!
-
Yaptığının mislini yaşayacağını kavrayarak devam edene ne mutlu!
-
Sev sevil geç git huzur içinde! At benliği, bencilliği! Zira getirisi yakan ateştir.
-
AŞK İÇİN GELMİŞ OLANA NE MUTLU! Sevgi bahşolmuş ezelden bize Sizde bir türlü, bizde bir türlü! Benlik ateşini sevgi söndürür! Ateşin sönsün istersen, sevdiğine sarıl!
-
Kurân’da, hayvandan aşağı olarak tanımlanan insan sûretlinin özelliğidir, sevgisiz kalple yaşaması, ömrünü kavga ve nefretle sürdürmesi.
-
Karşımızdakileri rengine, ırkına, cinsiyetine, diline, dinine bakmaksızın, yalnızca Allâh kulu insan olarak sevip kucaklayabilir miyiz?
-
Sevdiğin, sana kendini sevdiren yemin ederim ki Allâh’tır! Artık sen kimi sevdiğini sanırsan san; kim kendini sevdiriyor düşünürsen düşün!
-
Benliğinle, Allâh’a ulaşmak adına, her şeyi kurban edebilirsin. Ötesinde, benliğinle başbaşa yaşarsın! Benliğin boynunu ise sadece AŞK keser!
-
“Kurb”un yolu benliğin kurban edilmesinden geçer. Benliğini kurban edemeyen ârif olarak yaşamına devam eder, mülhime nefs bilinciyle.
-
Hakikat yaşamı tasavvufa kafaca “ferd” olarak girebilenlerin nasibidir. Tasavvufa aile boyu salkım söğüt girilmez. Haklarını ver, kulları olma!
-
Benlik atılmadan, Allâh’a teslim olduğunun farkındalığıyla yaşanmadan “Allâh” denilmez, Allâh şehadet etmez senden kendinden gayrı olmadığına!
-
Allâh, kimilerini âlemleri yönetiminde kullanmak için yaratmıştır; kimilerini de kendi için. Onların görür gözü, işitir kulağı, söyler dilidir.
-
“El VEDUD”, Allâh ismidir ki açığa çıkışının en şiddetli hâli AŞK adını alır. Bu yüzden “Allâh Aşk’tır” denmiştir. Tüm varlıktaki çekimi oldurur!
-
AŞK’ın zuhurunda benlik kendini kaybeder, âşık mâşukunda önce teslim, sonra erir yok olur. AŞK kalır, Dâim Bâkî!
-
Hikmet, oluşanın ardındaki gerekçeyi ve oluşanın amacını görmeye denir. Gâfil, oluşana göre hüküm verenin tanımıdır. Ârif, hikmeti görendir.
-
Her oluşan, Allâh Rahmetindendir. Rahmet oluşunu değerlendirmek hikmetini görmeye bağlıdır. Hikmetini göremeyen Rahmet oluşunu değerlendiremez!
-
Başına gelenin Rahmet oluşunu kavraman için o olayın hikmetini görebilmen gerekir. Yakınman, hikmetinden gafletin ve Rahmeti fark etmemenden!
-
Aşk, araçtır; amaç değil! Aşk açığa çıkmazsa hedefe varılmaz. Hedef, Bâkî Allâh'tır! Aşk, ateştir benliği yakıp yok edip. “El an” sırrına...
-
“Aşksız insan hayvan imiş”in anlamı hakikatini yaşama aşkı olmayan yalnızca bedeninin hayvansal özellikleriyle yaşar, potansiyelinden mahrum olarak.
-
Tüm bakış açıları ve hükümler göreseldir.
-
Yargıladığın hep “kafandaki o” dur! Gerçek onu asla tanımadın!
-
Karşındakinde kendini göremezsen, karşındakini sevemezsin. Sevdiğin, karşında sana ayna olandır. Sevilen asla sûret değil, yansıtan içtir.