-
Kendinle barışık olmanın huzurunu yaşamak istiyorsan sahiplenmeyi terk et! Yarın zorunlu ayrılacaklarına sahip olamayacağını kavra!
-
Zâlim olma, zulmetme! Nasıl mı? Onlar senin yüzünden ikiyüzlülük, riyâkârlık yapmasınlar! Kimseyi korkutma ve kendine bağlamaya çalışma!
-
Korkuların temelinde bedene sahip çıkıp bedenine bir şey olmasın yatar. Ya da bedenli gördüklerine sahip çıkmak! Oysa sen bedensiz varlıksın! “Korktuğun başına gelmeden ölmezsin”deki esas işaret, “ölmeden önce ölmek” diye anlatılan, hakikatini yaşa noktasıdır. Korkunun kalkması, korktuğunu yaşayarak ona alışıp umursamaz hâle gelmektir. Ölmeden önce ölmek; şuur varlık olarak ölümsüzlüğünü hissetmektir.
-
Ruh beden de, biyolojik beden gibi terk edilesi bedendir cennet ehli için. “Nur beden” denilen şuur benliğin tasavvuftaki anlatımı, “Ruhu sultanî”dir!
-
Bilgi tabanındaki hakikatine uymayan bütün kabullerin, değer yargıların, cehennemî ateşindir. Onlardan kurtulurken de yanarsın! Yanma Rahmettir!
-
“Kuantum beyin” veya beynin kuantum boyutu diye adlandırdığımız, gerçekte bilgi ile varlığını sürdüren şuura, tasavvufta “Ruhu sultanî” denir.
-
Varlığın orijini olan bilgi/dalga yapı beyinde nasıl sûretler olarak çözümlenip hologram dünyan oluşuyorsa, Esmâ âlemi de öylece efâl âlemidir. “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” hadisi, hakikatiyle “ölmeden önce ölmek” sırrıyla yaşanır ki, esmâ indîndeki efâlin hayal oluşuna işarettir.
-
Ölüm, algı boyutunun değişmesi anlamınadır.
-
Üç algı boyutu vardır: Dünya, mahşer/cehennem, cennet. Herkes “DÜNYASINA” göre bu “ALGI” boyutlarını yaşar.
-
“DünyaN”ın, yaşamının bir oyun/eğlence olduğunu, yaşadıklarının yalnızca birer sınav objesi olduğunu fark edemeyenler, sonucunu yanarak yaşar.
-
Aşk şarabı içmek erkişi işidir, gerisi ancak bira yada üzüm şarabı ile beşeriyet sarhoşluğu yaşar. Saatler sonra da beşerin dünyasında ayılır.
-
“BEN” ölümsüzdür, “NUR”dur. BENLİK ölümlüdür, mekânı cehennemdir! Ebeden cehennemde yaşar. Öteye yolu yoktur!
-
İnsan, Allâh aynasında kendini seyrederek “İnsan-ı Kâmil” olur; Allâh da, “insan-ı Kâmil” aynasında kendini seyreder! (Esmâ-i külleha sırrı).
-
Anlayamayanlar neyse de, anlayamadığını anlamayanlar yok mu!
-
İbrahim a.s. oğlunu kurban etmekten korundu. Muhammed a.s torunu Hüseyin’i kurban verdi AŞK dersi vermek uğruna! AŞK uğruna baş vermek o işte!
-
Kıyamazsan başa cana, Ehli ıyâla evlâda. Boşver, girme bu meydana! Bu meydanda kesildi nice başlar. Ne soruldu ne anıldılar!
-
Testinin güzelliği çeker insanı, ama içindekini boşalttığında hâlâ çekecek midir seni? Testi boşalmadan bilemezsin. Dökülsün ki tanıyasın!
-
Varlıkta ne görüyorsan Allâh Esmâsının açığa çıkışıdır ama Allâh, âlemlerde açığa çıkanla kayıtlanmaktan berîdir!
-
Astrolojik etkiler, hokus pokus değneği değildir. Yalnızca kabınızda ne varsa onu tetikler ve açığa çıkmasını sağlar. Olaylar yaratmaz!
-
Astrolojik etkilerle tetiklenen amigdala, bilgi tabanından ortama göre bilgi açığa çıkartıp, olayların oluşmasına yol açar.
-
Aşk, Allâh aşkıdır. İşi Allâh ile olanın dünyadakilerle kavgası olmaz. Dünya ehli birbiriyle kavgadayken, Allâh ehli Allâh seyrindedir.
-
Allâh’ı sabitlemeyin! Allâh sonsuz sınırsız esmâ potansiyeliyle her an her noktada açığa çıkmada. Eskiyi tekrar etmeksizin!
-
Her an her noktada yeni şanda olanı “İlle böyle olur, böyle olmaz” diye kayıtlamak gaflettir. Allâh her isim altında dilediğini yapar!
-
İsimlerin arkasındakini, o isimlere yerleştirdiğimiz kabullerle kayıtlamak daha sonra bizde Allâh’tan perdeliliği yaşatır.
-
Her ismin arkasından her an beklemediğimiz şekilde açığa çıkacak olan Allâh, “ben dilediğimi yaparım” diyendir! Sûret veya isimle perdelenme!