-
Kur’ân, OKUnduğu zaman “Sistem ve düzen” fark edilir; ki bu da, “Allâh ahlâkı”nın fark edilmesi sonucunu getirir!
-
Daima Yaradanın huzurunda, yaradılmışların gerçeğe yönelen hizmetinde olmaya çalış!
-
Hakikata ermişlerin indînde kişinin değeri, yaradanına yönelişi ve yakınlığı kadardır... Öyle ise yönelişin, gerçeğe - aslına - Rabbine olsun!
-
Bil ki, vâde tamam oldu ve vakit geldi! Artık, herkesin, MUTLAK BİRLİK yolu üzerinde buluşması vaktidir. Bu yol öyle bir yoldur ki, bu yolda, ne mezhep ve ne de tarikat ayrılıkları bulunacaktır!
-
İnsanın, hakikatine ererek “Halifetullâh” olabilmesi için de önce “Mİ’RÂC” yapması zorunludur.
-
Gerçeği, ya ondan bîhaber olan örter; ya da o gerçeği idrakten âciz olanların dil uzatmasını istemeyenler!
-
Zekât, Hakk’tan aldığını halka dağıtmaktır!
-
Şüphesiz ki her ortam için ayrı mahlûk yaratılmıştır. Gül bahçesi için bülbül, gübre yığını için pislik böceği, ateş için semender...
-
Basîret ehli olmayan göremez ki elektriği... Sadece ampulleri görürler ve hükümlerini verirler!
-
Çalış ki; aslına yönelişinde güçlü olup, tekâmülünde hız kazanasın!
-
Sebebi müsebbib görüp, ondan bilme! Sonra böyle düşünür de, “sebebi” tanrı edinmiş oluverirsin farkında olmadan!
-
Ölüm ötesi boyutu anlatanı dikkate almadan, yalnızca, dünyalık çıkarlarını gözönüne alarak yaşayanlar; sonsuzluk hedefinde sonsuz pişmanlığı yaşayacaklardır!
-
“Zâhir” ve “Bâtın” denir... Bil ki, bu iki isimle işaret edilen şey, birbirinden ayrı değildir; ikisi, aynı tek şeydir!.. Fark, gözden dolayıdır!
-
Çeşme, senin ayağına gelmez... Susadıysan, sen çeşmeyi ara ve ona git! O, sana yol gösterir!
-
Bilenler, öze ermişler, gökteki yıldızlar misalidir... Tefekkür semâsının yıldızlarıdır onlar!
-
Rehberin, Efendimiz; MÜRŞİDİN, KUR’ÂN; râbıtan, Zât-ı Hak olsun! Bil ki, hiçbir fâni mürşid olamaz ve değildir!
-
Bir zaman ki, baykuşlar Güneş’i tarif ediyor!
-
Rab diler bir şey verirse, kimse mâni olamaz... Rab sana bir şeyi nasip etmedi ise de, bütün yaradılmışlar bir araya gelse, onu sana veremezler!
-
Asit kazanına düşen insanın ne eti ne de kemiği kalır; bir süre sonra da asit olup çıkar... O zaman görürsün ki, yer o eskiden bilip yürüdüğün yer değildir artık!
-
Az sözlerden çok şeyler anlayıp idrak etmeye çalış; ki kemâlinin gelişmesi de süratli olsun!
-
“Göldeyim, emniyetteyim” deme; bir an evvel ırmağa karış ve deryaya ulaş; onda bir zerre olmaya bak!.. Çünkü tarihte, çok göllerin ortadan kalktığına rastlanmıştır... Ama denizin ise asla!
-
Bil ki, yolun sonuna eren yoktur... Belki, deryaya erip, onda bir zerre hâlini alan vardır!
-
Zekâ, fikirlerle uğraşırken; akıl, sistemli düşünceye yönelir!
-
Taklit eden değil, taklit edilen olmaya çalış! Nakleden değil, nakledilen olmaya gayret sarfet!
-
Zerre, deryaya diyebilir mi ki; “Beni şu tarafa götür” diye. Derya ne tarafa dilerse, sevkeder dalgalarıyla onu... Gerçek, derya ise; dalgalarda tecellileri midir acaba?..