26 - Şu'arâ' Sûresi
"Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
BismillahirRahmanirRahıym
-
Taa, Siiiiyn, Miiiiym;
Ta, Siin, Miim.
-
Tilke ayatül Kitabil mubiyn;
Bunlar apaçık ortada olan BİLGİnin (Sünnetullâh’ın) işaretleridir.
-
Lealleke bahı’un nefseke ella yekûnu mu’miniyn;
İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin?
-
İn neşe’ nünezzil aleyhim mines Semai ayeten fezallet a’nakuhüm leha hadı’ıyn;
Eğer dilesek semâdan üzerlerine bir mucize inzâl ederiz de, zorunlu olarak boyunları bükülüp, hükmü kabul ederler!
-
Ve ma ye’tiyhim min zikrin miner Rahmâni muhdesin illâ kânu anhu mu’ridıyn;
Ne zaman kendilerine Rahmân’dan yeni bir hatırlatma gelse, hep ondan yüz çevirirler.
-
Fekad kezzebu feseye’tiyhim enbau ma kânu Bihi yestehziun;
Gerçekten yalanladılar! Alay edegeldikleri şeyin haberleri, kendilerine yakında gelecektir.
-
Evelem yerav ilel Ardı kem enbetna fiyha min külli zevcin keriym;
Görmediler mi arzı ki, orada her cömert çiftten (genetik çifte sarmalından) nice (şeyler) yetiştirip büyüttük?
-
İnne fiy zâlike leayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bunda bir işaret vardır... Onların ekseriyeti (Hakk’a, hakikatlerine) iman etmemişlerdir.
-
Ve inne Rabbeke le HUvel Aziyzur Rahıym;
Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Veiz nada Rabbüke Musa eni’til kavmez zâlimiyn;
Hani Rabbin Musa’ya: “Zâlimler topluluğuna git!” diye nida etmişti.
-
Kavme fir’avn* ela yettekun;
“Firavun’un halkına... Korkup korunmayacaklar mı?”
-
Kale Rabbi inniy ehafü en yükezzibun;
(Musa) dedi ki: “Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum!”
-
Ve yedıyku sadriy ve lâ yentaliku lisaniy feersil ila Harun;
“İçim daralıyor, dilim çözülmüyor, bunun için Harun’a (görev) irsâl et!”
-
Ve lehüm aleyye zenbün feehafü en yaktülun;
“Beni öldürmelerinden korkuyorum; çünkü onların haklı oldukları bir suçum var!”
-
Kale kella* fezheba Bi âyâtiNA inna meaküm müstemi'un;;
Buyurdu ki: "Hayır, asla!"... "İkiniz mucizelerimiz - delillerimiz olarak gidiniz... Doğrusu biz sizinle BİRlikteyiz, işiticileriz."
-
Fe’tiya fir’avne fekula inna Rasûlü Rabbil alemiyn;
“İkiniz Firavun’a gelin ve deyin ki: Muhakkak ki biz Rabb-ül âlemîn’in (Esmâ özellikleriyle âlemdekileri yaratanın) Rasûlüyüz...”
-
En ersil meana beniy israiyl;
“İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder.”
-
Kale elem nürabbike fiyna veliyden ve lebiste fiyna min ‘umürike siniyn;
(Firavun) dedi ki: “Yanımızda ufak çocukken, seni terbiye edip yetiştirmedik mi? Hayatının nice yıllarını bizimle geçirmemiş miydin?”
-
Ve fealte fa’letekelletiy fealte ve ente minel kafiriyn;
“Bir de o fiili işledin! (Firavun’un halkından birini öldürmek)... Sen nankörlerdensin!”
-
Kale fealtüha izen ve ene minad dâlliyn;
(Musa) dedi ki: “O filli işlediğimde ben ne yaptığımın farkında değildim.”
-
Feferartü minküm lemma hıftüküm fevehebe liy Rabbiy hükmen ve cealeniy minel murseliyn;
“Bu yüzden de sizden korkumdan firar ettim... Rabbim de bana bir hüküm hibe etti ve beni Rasûllerden kıldı.”
-
Ve tilke nı’metün temünnüha aleyye en abbedte beniy israiyl;
“Nimetim diye başıma kaktığın şey, İsrailoğullarını köleleştirmen yüzünden oluşan bir olaydır!”
-
Kale fir’avnü ve ma Rabbül alemiyn;
Firavun dedi ki: “Peki, Rabb-ül âlemîn nedir?”
-
Kale Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma* in küntüm mukıniyn;
(Musa) dedi ki: “Semâların, arzın ve ikisi arasında olan şeylerin Rabbi (Esmâ’sından meydana getireni), eğer yakîn ehliyseniz (bilirsiniz)!”
-
Kale limen havlehu ela testemi’un;
(Firavun) etrafında olanlara: “İşitiyor musunuz?” dedi.
-
Kale Rabbüküm ve Rabbü abaikümül evveliyn;
(Musa) dedi ki: “Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi.”
-
Kale inne Rasûlekümülleziy ursile ileyküm le mecnun;
(Firavun) dedi ki: “Size irsâl olunan bu Rasûlünüz kesinlikle cinnî etki altındadır.” (Rasûllerin birçoğu hakikati dillendirdiğinde, cin etkisi altında olma ithamına maruz kalmıştır. A.H.)
-
Kale Rabbül meşrikı velmağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta’kılun;
(Musa) dedi ki: “Doğu, batı ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbi... Eğer aklınızı kullanıyorsanız!”
-
Kale leinittehazte ilâhen ğayriy le ec’alenneke minel mescuniyn;
(Firavun) dedi ki: “Andolsun ki, eğer benim gayrımı tanrı edinirsen, seni zindana attırırım!”
-
Kale evelev ci’tüke Bi şey’in mubiyn;
(Musa) dedi ki: “Apaçık bir şey ile (apaçık bir delil olarak) sana gelmişsem de mi?”
-
Kale fe’ti Bihi in künte mines sadikıyn;
(Firavun) dedi ki: “Hadi göster bakalım, eğer doğru söyleyenlerden isen?”
-
Feelka ‘asâhü feizâ hiye sü’banun mubiyn;
(Musa da) asasını bıraktı; birden o kesinlikle yılan olarak göründü!
-
Ve nezea yedehu feizâ hiye beydâu linnazıriyn;
(Musa) elini çekip çıkardı (gömleğinden), bakanlar bembeyaz gördü!
-
Kale lilmelei havlehu inne hazâ lesahırun aliym;;
(Firavun) çevresindeki ileri gelenlerine dedi ki: “Muhakkak ki bu çok bilen bir sihirbaz...”
-
Yüriydü en yuhriceküm min ardıküm Bi sihrih* femazâ te’mürun;
"Sihri ile sizi mekânınızdan çıkarmayı diliyor... Nedir öneriniz?"
-
Kalu ercih ve ehahü veb’as fiyl medaini haşiriyn;
Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy... Şehirlere de haberciler yolla...”
-
Ye’tuke Bi külli sahharin aliym;
“Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler!”
-
Fecümias seharetü li miykati yevmin ma’lum;
Nihayet sihirbazlar belirlenen zamanda, bilinen bir yerde toplandılar.
-
Ve kıyle linNasi hel entüm müctemiun;
İnsanlara: “Hepiniz toplandınız mı?” denildi.
-
Leallena nettebi’us seharete in kânu hümül ğalibiyn;
“Eğer galip gelirlerse, muhtemelen biz sihirbazlara tâbi oluruz” (dedi halk).
-
Felemma caesseharetü kalu li fir’avne einne lena leecren in künna nahnül ğalibiyn;
Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun’a dediler ki: “Peki biz galip gelirsek, bir kazancımız olacak mı?”
-
Kale ne’am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn;
(Firavun): “Evet” dedi... “Siz o takdirde benim en yakınlarım olacaksınız.”
-
Kale lehüm Musa elku ma entüm mülkun;
Musa onlara dedi ki: “Atın (ortaya) bakalım elinizdekileri!”
-
Feelkav hıbalehüm ve ‘ısıyyehüm ve kalu Bi ‘ızzeti fir’avne inna le nahnül ğalibun;
Onlar da iplerini ve asalarını attılar ve: “Firavun’un izzetine yemin olsun, galip geleceğiz” dediler.
-
Feelka Musa ‘asâhü feizâ hiye telkafü ma ye’fikûn;
Musa da asasını attı; bir de ne görsünler, o (asa), onların var gösterdiklerini kapıp yutuyor!
-
Feulkıyes seharetü sacidiyn;
Bunu gören sihirbazlar, yere kapandılar Musa önünde!
-
Kalu amenna Bi Rabbil alemiyn;
Dediler ki: “Âlemlerin Rabbine iman ediyoruz...”
-
Rabbi Musa ve Harun;
“Musa’nın ve Harun’un Rabbine!”
-
Kale amentüm lehu kable en azene leküm* innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüs sihr* felesevfe ta’lemun* le ukattı’anne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve leusallibenneküm ecme’ıyn;
(Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Kesinlikle O, size sihri öğreten büyüğünüzdür... Yakında bileceksiniz... Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestirip, kesinlikle hepinizi toptan astıracağım.”
-
Kalu lâ dayr* inna ila Rabbina münkalibun;
(İman eden sihirbazlar da) dediler ki: “Zararı olmaz! Kesinlikle biz Rabbimize (hakikatimize) dönücüleriz.”
-
İnna natme’u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu’miniyn;
“Biz ilk iman edenler olarak, Rabbimizin hatalarımızı mağfiret edeceğini umuyoruz.”
-
Ve evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe’un;
Musa’ya: “Kullarımı gece oradan götür... Siz takip edileceksiniz” diye vahyettik.
-
Feersele fir’avnü fiyl medaini haşiriyn;
Firavun, şehirlere haberciler saldı...
-
İnne haülai le şirzimetün kaliylun;
“Bunlar (İsrailoğulları) önemsiz bir azınlıktır!”
-
Ve innehüm leNA leğaizun;
“Ne var ki bizi öfkelendiriyorlar!”
-
Ve inna lecemiy’un hazirun;
“Doğrusu biz (her şeye) hazırlıklı bir topluluğuz” (dedi Firavun).
-
Feahrecnahüm min cennatin ve uyun;
Bu yüzden onları bağ-bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
-
Ve künuzin ve mekamin keriym;
Hazinelerden, zenginliklerden!
-
Kezâlik* ve evresnaha beniy israiyl;
İşte böyle... (Sonunda) onlara (Firavun hanedanına) İsrailoğullarını vâris kıldık.
-
Feetbe’uhüm müşrikıyn;
(Firavun ve ordusu) güneş doğarken onları izlediler.
-
Felemma terael cem’ani kale ashabu Musa inna lemüdrekûn;
İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın çevresindekiler: “Bize yetiştiler” dediler.
-
Kale kella* inne me’ıye Rabbiy seyehdiyn;
(Musa) dedi ki: “Hayır! Rabbim benimledir; (kurtuluşun) yolunu gösterecektir!”
-
Feevhayna ila Musa enıdrib Bi asakel bahr* fenfeleka fekâne küllü firkın ket tavdil azıym;
Musa’ya: “Asan ile denize vur” diye vahyettik... (Vurunca) patladı, ikiye yarıldı... Sonra her bir yan büyük bir dağ gibi oldu.
-
Ve ezlefna semmel âhariyn;
Diğerlerini de (takip edenleri) oraya yaklaştırdık.
-
Ve enceyna Musa ve men meahu ecme’ıyn;
Musa’yı ve Onunla beraber olanların hepsini kurtardık.
-
Sümme ağraknel âhariyn;
Sonra, ötekilerini suda boğduk.
-
İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders var! Onların çoğunluğu ise buna iman etmiş değillerdir.
-
Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”dur; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Vetlü aleyhim nebee İbrahiym;
İbrahim’in haberini de anlat onlara.
-
İz kale liebiyhi ve kavmihi ma ta’budun;
Hani (İbrahim) babasına ve toplumuna: “Neye kulluk ediyorsunuz?” demişti
-
Kalu na’budu asnamen fenezallü leha akifiyn;
Dediler ki: “Putlara kulluk ederiz, hep onlarla meşgûlüz.”
-
Kale hel yesme’uneküm iz ted’un;
(İbrahim) dedi ki: “Dua ettiğinizde sizi işitirler mi?”
-
Ev yenfeuneküm ev yedurrun;
“Yahut size fayda sağlıyor ya da zarar veriyorlar mı?”
-
Kalu bel vecedna abaena kezâlike yef’alun;
Dediler ki: “Hayır! Fakat atalarımızı bunu uygular bulduk (biz de taklit ediyoruz onları)!”
-
Kale eferaeytüm ma küntüm ta’budun;
(İbrahim) dedi ki: “Bir düşünün! Neye kulluk ediyorsunuz...”
-
Entüm ve abaükümül akdemun;
“Siz ve geçmişteki atalarınız!”
-
Feinnehüm adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn;
“Kesinlikle onlar benim düşmanımdır... Sadece Rabb-ül âlemîn...”
-
Elleziy halekaniy feHUve yehdiyn;
“Ki O, beni yarattı... O bana hidâyet eder.”
-
Velleziy HUve yut’ımüniy ve yeskıyn;
“Ki O, beni yedirip doyurur ve içirir.”
-
Ve izâ merıdtu feHUve yeşfiyn;
“Hastalandığımda, O’dur bana şifa veren.”
-
Velleziy yümiytüniy sümme yuhyiyn;
“Ki O, beni öldüren, sonra dirilten.”
-
Velleziy at’meu en yağfire liy hatıy’etiy yevmeddiyn;
“Ki O, Din hükümleri sürecinde hatalarımı mağfiret edeceğini umduğum.”
-
Rabbi heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn;
“Rabbim, bana bir hüküm hibe et ve beni sâlihlere dâhil et!”
-
Vec’al liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn;
“Arkamdan geleceklere de hakikati iletmemi sağla!”
-
Vec’alniy min veraseti cennetin na’ıym;
“Beni nimetler cennetinin vârislerinden kıl!”
-
Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn;
“Babamı mağfiret et! Muhakkak ki o, doğru inançtan sapanlardandı!”
-
Ve lâ tuhziniy yevme yüb’asûn;
“Bâ’s sürecinde beni rezil - rüsva etme!”
-
Yevme lâ yenfe’u malun ve lâ benun;
“O süreçte zenginlik de fayda vermez, oğullar da (fayda vermez).”
-
İlla men etAllâhe Bi kalbin seliym;
“Sadece, Allâh’a kalb-i selîm (şuurunda hakikat açığa çıkmış olan) ile gelmiş kimse müstesna!”
-
Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn;
Korunmuşlara cennet (yaşantısı) yaklaştırılmıştır.
-
Ve bürrizetil cahıymü li ğaviyn;
Hakikatten sapanlar içinse; cehennem önlerine getirilmiştir!
-
Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta’budun;
Onlara: “Nerede tapındığınız şeyler?” denildi.
-
Min dunillâh* hel yensuruneküm ev yentasırun;
“Allâh dûnunda tapındıklarınız... Size yardım ediyorlar mı? Yahut kendilerine bir yardımları dokunur mu?”
-
Fekübkibu fiyha hüm vel ğavun;
Onlar (taptıklarınız) ve hakikatinden sapıp putlara tapanlar, onun içinde (cehennemde) tepetaklak yüzüstü yere çarpılmıştır!
-
Ve cünudü ibliyse ecme’un;
İblis’in orduları da toptan (oraya atılmıştır).
-
Kalu ve hüm fiyha yahtesımun;
Onlar orada tartışarak dediler ki:
-
TAllâhi in künna lefiy dalalin mubiyn;
“TAllâhi, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içinde imişiz!”
-
İz nüsevviyküm Bi Rabbil alemiyn;
“Hani sizi Rabb-ül âlemîn ile eşit kılmıştık.”
-
Ve ma edallena illel mücrimun;
“Bizi ancak o suçlular (hakikati inkâr edenler) saptırdı.”
-
Femalena min şafi’ıyn;
“Şefaatçimiz de yok.”
-
Ve lâ sadiykın hamiym;
“Güveneceğimiz bir dostumuz da yok.”
-
Felev enne lena kerreten fenekûne minel mu’miniyn;
“Keşke geri dönebilsek de (hakikate) iman etmenin getirisini elde etsek.”
-
İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda bir ders vardır... Onların çoğunluğu (hakikatlerine) iman etmiş değillerdir.
-
Ve inne Rabbeke le HUvel Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Kezzebet kavmü Nuhınil murseliyn;
Nuh toplumu da Rasûlleri yalanladı.
-
İz kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun;
Hani kardeşleri Nuh onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
-
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Kesinlikle sizin için güvenilir bir Rasûlüm.”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!”
-
Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan sadece Rabb-ül âlemîn’dir!”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!”
-
Kalu enu’minu leke vettebeakel erzelun;
Dediler ki: “En alt tabaka sana tâbi oluyor iken, sana iman eder miyiz hiç?”
-
Kale ve ma ılmiy Bima kânu ya’melun;
(Nuh) dedi ki: “Onların yaptıkları konusunda bilgim yok...”
-
İn hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş’urun;
“Onların yaptıklarının sonucu, Rabbimin bileceği iştir... Olayın şuuruna varsaydınız!”
-
Ve ma ene Bi taridil mu’miniyn;
“Ben iman edenleri uzaklaştırıcı değilim!”
-
İn ene illâ neziyrun mubiyn;
“Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım!”
-
Kalu lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn;
Dediler ki: “Andolsun ki ey Nuh, eğer vazgeçmezsen kesinlikle taşlanarak öldürüleceksin!”
-
Kale Rabbi inne kavmiy kezzebun;
(Nuh) dedi ki: “Rabbim... Halkım kesinkes beni yalanladı!”
-
Feftah beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me’ıye minel mu’miniyn;
“Benimle onların arasını aç ki (lâyıklarını bulsunlar; Rasûl aralarında yaşarken azap gelmez); beni ve iman edenlerden benimle beraber olanları kurtar.”
-
Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;
Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimselerle dolu gemiyle, onları kurtardık.
-
Sümme ağrakna ba’dül bakıyn;
Sonra, onların ardında kalanları suda boğduk!
-
İnne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır... Ne var ki onların ekseriyeti iman edenler değillerdir!
-
Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbindir “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Kezzebet Âdünil murseliyn;
Ad (Hud a.s.’ın halkı) da Rasûlleri yalanladı.
-
İz kale lehüm ehuhüm Hudün ela tettekun;
Hani kardeşleri Hud onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız (korunun; takva elde edin!)?”
-
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Şüphesiz ki ben sizin için güvenilir bir Rasûlüm.”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
-
Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun üzerine sizden bir karşılık istemiyorum... Çalışmamın karşılığı sadece Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
-
Etebnune Bi külli riy’ın ayeten ta’besûn;
“Siz her tepeye köşkler inşa edip, oyalanıyor musunuz?”
-
Ve tettehızûne mesani’a lealleküm tahlüdun;
“Sonsuz yaşayacakmış gibi kale benzeri evler mi yaptırıyorsunuz?”
-
Ve izâ betaştüm betaştüm cebbariyn;
“Gücünüze dayanarak hakları ortadan kaldırıp, ele geçirdiğinize sahip oluyorsunuz!”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“Artık Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
-
Vettekulleziy emeddeküm Bima ta’lemun;
"Bildiğiniz nimetlerle size yardım edenden korunun."
-
Emeddeküm Bi en’amin ve beniyn;
“En’am (kurban edilebilir hayvanlar) ve oğullar verdi.”
-
Ve cennatin ve ‘uyun;
“Bahçeler, pınarlar...”
-
İnniy ehafü aleyküm azâbe yevmin azıym;
“Doğrusu, çok büyük bir sürecin azabı üzerinizdedir (diye) korkuyorum.”
-
Kalu sevaün aleyna eveazte em lem tekün minel va’ızıyn;
Dediler ki: “İster öğüt ver ister verme; bize birdir!”
-
İn hazâ illâ hulukul evveliyn;
“Bu eskilerin uydurmasıdır!”
-
Ve ma nahnu Bi muazzebiyn;
“Biz azaba da çarpılmayacağız!”
-
Fekezzebuhu feehleknahüm* inne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Böylece Onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik! Muhakkak ki bu olayda bir mucize - ders vardır! Onların ekseriyeti de iman eden değillerdir.
-
Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle senin Rabbin’dir “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Kezzebet Semudül murseliyn;
Semud da Rasûlleri yalanladı.
-
İz kale lehüm ehuhüm Salihun ela tettekun;
Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
-
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
-
Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
-
Etütrekûne fiyma hahüna aminiyn;
“(Ne yaparsanız yapın) hep böyle güvende olacağınızı mı sanıyorsunuz?”
-
Fiy cennatin ve ‘uyun;
“Cennetler (bahçeler) ve pınarlar içinde...”
-
Ve züru’ın ve nahlin tal’uha hedıym;
“Ekinler ve tomurcuklarıyla hurma ağaçları!”
-
Ve tenhıtune minel cibali buyuten farihiyn;
“Hünerli ve keyifli olarak dağlardan evler yontuyorsunuz!”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
-
Ve lâ tutıy’u emrel müsrifiyn;
“Yetkisini aşanların emrine itaat etmeyin!”
-
Elleziyne yüfsidune fiyl Ardı ve lâ yuslihun;
“Ki onlar (yetkilerini aşanlar) dünyada insanları yanlışa yönlendirirler, düzeltici olmazlar.”
-
Kalu innema ente minel müsahhariyn;
Dediler ki: “Sen büyülenmişsin (etki altına girmişsin).”
-
Ma ente illâ beşerun mislüna* fe’ti Bi ayetin in künte mines sadikıyn;
“Sen yalnızca bizim benzerimiz bir beşersin (ama kendini farklı sanıyorsun)! Eğer sözünde sadıksan hadi bir mucize göster!”
-
Kale hazihi nakatün leha şirbün ve leküm şirbü yevmin ma’lum;
(Sâlih) dedi ki: “Şu (başıboş) dişi deve... Onun da bir su içme sırası var, sizin develerinizin de...”
-
Ve lâ temessuha Bi suin feye’huzeküm azâbü yevmin azıym;
“(Sakın) ona kötülük yapmayın. (Aksi takdirde) sizi çok güçlü bir sürecin azabı yakalar.”
-
Feakaruha feasbahu nadimiyn;
(Uyarıyı dinlemeyip) dişi deveyi vahşice boğazladılar; sonunda da çok pişman oldular.
-
Feehazehümül azâb* inne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Sonunda o azap onları çarptı! Muhakkak ki bu olayda bir işaret - ders vardır... Onların çoğunluğu iman etmemişlerdir!
-
Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Kezzebet kavmü Lutınil murseliyn;
Lût toplumu da Rasûlleri yalanladı.
-
İz kale lehüm ehuhüm Lutun ela tettekun;
Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
-
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
-
Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
-
Ete’tunez zükrane minel alemiyn;
“İnsanlardan (dişileri bırakıp) erkeklerle mi yatmak istiyorsunuz?”
-
Ve tezerune ma haleka leküm Rabbüküm min ezvaciküm* bel entüm kavmün adun;
“Rabbinizin sizin için yarattığı kadınları bırakıyorsunuz! Hayır, siz sınırlarınızı aşan bir topluluksunuz!”
-
Kalu lein lem tentehi ya Lutu letekûnenne minel muhreciyn;
Dediler ki: “Andolsun ki ey Lût, eğer (bu söylemlerinden) vazgeçmezsen, kesinlikle (buradan) çıkarılacaksın!”
-
Kale inniy liameliküm minel kaliyn;
(Lût) dedi ki: “Gerçek şu ki, sizin bu fiillerinizden nefret ediyorum!” (Fâile değil, fiile nefret gerçeği vurgulanıyor. A.H.)
-
Rabbi necciniy ve ehliy mimma ya’melun;
“Rabbim, beni ve ehlimi (bunların) yaptıklarından kurtar.”
-
Fenecceynahu ve ehlehu ecme’ıyn;
Bunun üzerine Onu ve ehlini toptan kurtardık.
-
İlla ‘acuzen fiyl ğabiriyn;
Sadece gelmek istemeyen kocakarı (Lût a.s.ın iman etmeyen karısı) hariç!
-
Sümme demmernel âhariyn;
Sonra diğerlerini yerle bir ettik!
-
Ve emtarna aleyhim metaren, fesae metarul münzeriyn;
Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Uyarılanların yağmuru ne kötüdür!
-
İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda da bir işaret - ders vardır... Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir.
-
Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Kezzebe Ashabül Eyketil murseliyn;
Ashab-ı Eyke de (orman halkı, Şuayb a.s.ın kavmi) Rasûlleri yalanladı!
-
İz kale lehüm Şu’aybün ela tettekun;
Hani Şuayb onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
-
İnniy leküm Rasûlün emiyn;
“Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
-
Fettekullâhe ve etıy’un;
“O hâlde Allâh’tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
-
Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
“Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum... Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn’e aittir.”
-
Evfül keyle ve lâ tekûnu minel muhsiriyn;
“Ölçmeyi tam yapın... Tartıda hile yapıp eksik vermeyin!”
-
Vezinu Bil kıstasil müstekıym;
“Sağlıklı ölçümleme ile ölçün!”
-
Ve lâ tebhasünnase eşyaehüm ve lâ ta’sev fiyl Ardı müfsidiyn;
“İnsanların hakkını vermemezlik etmeyin ve düzgün düzeni bozmayın, dünyada taşkınlık yapmayın.”
-
Vettekulleziy halakaküm vel cibilletel evveliyn;
“Sizi ve önceki nesilleri yaratandan (onlara yaptıklarının sonucunu yaşattığı ve size de yaşatacağı için) korunun!”
-
Kalu innema ente minel müsahhariyn;
Dediler ki: “Sen yalnızca büyülenmişsin (etki altındasın)!”
-
Ve ma ente illâ beşerun mislüna ve in nazunnüke leminel kâzibiyn;
“Sen bizim gibi bir beşersin! Senin yalancı olduğunu düşünüyoruz!”
-
Feeskıt aleyna kisefen mines Semai in künte mines sadikıyn;
“Eğer sözünde sadıksan, hadi üzerimize semâdan parçalar düşürt.”
-
Kale Rabbiy a’lemu Bi ma ta’melun;
(Şuayb) dedi ki: “Rabbim, yaptıklarınızı (yaratan olarak) daha iyi bilir.”
-
Fekezzebuhu feehazehüm azâbü yevmiz zulleti, innehu kâne azâbe yevmin azıym;
Böylece Onu yalanladılar da bu yüzden o kararan günün şiddetli azabı onları yakaladı... Muhakkak ki o azîm bir sürecin azabı idi.
-
İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu’miniyn;
Muhakkak ki bu olayda da işaret - ders vardır... Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir!
-
Ve inne Rabbeke le HUvel ‘Aziyzur Rahıym;
Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz’dir, Er Rahıym’dir.
-
Ve innehu letenziylü Rabbil alemiyn;
Muhakkak ki O (Kur’ân), Rabb-ül âlemîn’in tenzîlidir (hakikatin olan El Esmâ mertebesinden şuuruna boyutsal iniştir)!
-
Nezele BihirRuhul emiyn;
Er Ruh-ul Emin (Fuadına yansıyan Esmâ ilmi) Onunla (Cibrîl) indi!
-
Alâ kalbike li tekûne minel münziriyn;
Senin kalbine (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın!
-
Bi lisanin ‘Arabiyyin mubiyn;
Apaçık bir Arapça anlatım diliyle!
-
Ve innehu lefiy zübüril evveliyn;
Şüphesiz ki O (hakikat bilgisi), öncekilerin hikmetli bilgilerinde de vardır.
-
Evelem yekün lehüm ayeten en ya’lemehu ulemaü beniy israiyl;
İsrailoğullarının âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
-
Velev nezzelnahu alâ ba’dıl a’cemiyn;
Eğer Onu Arapça bilmeyen birine inzâl etseydik;
-
Fekareehu aleyhim ma kânu Bihi mu’miniyn;
Onu, onlara bildirseydi; gene Ona iman etmezlerdi.
-
Kezâlike seleknahü fiy kulubil mücrimiyn;
İşte Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız!
-
Lâ yu’minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym;
Feci azabı görünceye kadar Ona iman etmezler.
-
Feye’tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş’urun;
(Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A.H.)
-
Feyekulu hel nahnu münzarun;
(O vakit) derler ki: “Bize ek süre tanınır mı ki?”
-
Efe Bi azâbina yesta’cilun;
Azabımızın kendilerinde açığa çıkmasını acele mi istiyorlar?
-
Eferaeyte in metta’nahüm siniyn;
Görüyorsun işte... Onları senelerce çeşitli nimetlerle zevklendirsek,
-
Sümme caehüm ma kânu yu’adun;
Sonra, uyarıldıkları başlarına gelse...
-
Ma ağnâ anhüm ma kânu yümette’un;
Sahip olduklarıyla yaşadıkları zevkler, onlara hiçbir yarar sağlamaz!
-
Ve ma ehlekna min karyetin illâ leha münzirun;
Biz, uyarıcıları gelmemiş hiçbir bölge halkını helâk etmedik.
-
Zikra* ve ma künna zâlimiyn;
(Önce) hatırlatma olur! Biz haksızlık etmeyiz!
-
Ve ma tenezzelet Bihişşeyatıyn;
Onu (Kurân’ı) şeytanlar oluşturmadı!
-
Ve ma yenbeğıy lehüm ve ma yestetıy’un;
Onların işlevine uymaz! (Zaten) buna yetecek kuvvelere de sahip değillerdir!
-
İnnehüm anis sem’ı le ma’zulun;
Muhakkak ki onlar algılama kapasitesinden yoksundurlar!
-
Fela ted’u meAllâhi ilâhen âhare fetekûne minel mu’azzebiyn;
O hâlde Allâh (hakikati ortada iken) yanı sıra tanrı kavramına yönelme! Yoksa azabı yaşayacaklardan olursun!
-
Ve enzir aşiyretekel akrebiyn;
Uyarmaya en yakınlarından başla!
-
Vahfıd cenahake limenit tebeake minel mu’miniyn;
İman edenlerden sana tâbi olanları kanadının altına al!
-
Fein asavke fekul inniy beriyün mimma ta’melun;
Eğer sana âsi olurlar ise de ki: “Ben yaptıklarınızdan berîyim!”
-
Ve tevekkel alel ‘Aziyzir Rahıym;
(Hakikatin olan Esmâ mertebesine) Aziyz Rahıym’e tevekkül et!
-
Elleziy yerake hıyne tekum;
Ki O, işlevine kalktığında seni görür...
-
Ve tekallübeke fiys sacidiyn;
Secde edenler içinde yer aldığını da!
-
İnneHU HUves Semiy’ul ‘Aliym;
Muhakkak ki O, “HÛ”; Semi’’dir, Aliym’dir.
-
Hel ünebbiüküm alâ men tenezzelüş şeyatıyn;
Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
-
Tenezzelü alâ külli effakin esiym;
Kendini aldatan vebal sahibini etkilerler!
-
Yülkunes sem’a ve ekseruhüm kâzibun;
Kendilerini aldatanlar, (şeytanlara - bilinçteki aldatıcı fikirlere) kulak verirler ve onların ekseriyeti yalancıdırlar.
-
Veş şu’arâü yettebi’uhümül ğavun;
Şairler (şiirlerle duygusallığı tahrik ederek, insanları tanrı edindiklerine tapınmaya yönlendirenler); onlara hakikatten sapanlar tâbi olur.
-
Elem tera ennehüm fiy külli vadin yehiymun;
Görmez misin ki onlar hayal - evham dünyalarında yaşarlar!
-
Ve ennehüm yekulune ma lâ yef’alun;
Muhakkak ki onlar yapmayacakları şeyleri söylerler!
-
İllelleziyne amenû ve amilus salihati ve zekerullahe kesiyren ventesaru min ba’di ma zulimu* ve seya’lemülleziyne zalemu eyye münkalebin yenkalibun;
Ancak (hakikate) iman edenler ve imanın gereğini uygulayanlar, Allâh’ı çok zikredenler ve zulme uğradıktan sonra zafere ulaşanlar müstesna... (Nefslerine) zulmedenler, yakında hangi dönüşüme uğrayacaklarını kavrayacaklar (ama iş işten geçmiş olacak)!