161. “VAllâhu enbeteküm minel’Ardı nebâta; Sümme yu’ıydüküm fiyha ve yuhricüküm ihraca; VAllâhu ce’ale lekümül’Arda bisata; Liteslukû minha sübülen ficaca” (71.Nûh: 17-20)
“Allâh sizi bir nebat bitirir gibi arzdan bitirdi. Sonra sizi oraya iade edecek ve sizi bir çıkarışla çıkaracak. Allâh, arzı sizin için bir sergi kıldı. Ondan geniş yollar edinip yürüyesiniz diye.”
162. “Hattâ izâ cae ehadehümül mevtü kale Rabbirci’un; Lealliy a’melü salihan fiyma terektü kella* inneha kelimetün huve kailuha* ve min veraihim berzehun ila yevmi yüb’asûn; Feizâ nüfiha fiys Suri fela ensabe beynehüm yevmeizin ve lâ yetesaelun” (23.Mu’minûn: 99-101)
“Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde dedi ki: ‘Rabbim beni (dünya yaşamına) geri döndür. Tâ ki (önemsemeyip) uygulamadığım şeylerde (iman üzere yaşamda, kuvveden fiile çıkarmadıklarımda) sonsuz geleceğime yararlı çalışmalar yapayım!’... Hayır (geri dönüş asla mümkün değil)! Öyle bir şey söyler ki geçerliliği yoktur (sistemde yeri yoktur)! Arkalarında yeniden bâ’s olunacakları sürece kadar, bir berzah (boyutsal farklılık) vardır (geri dönemezler; reenkarnasyon da {ikinci defa dünya yaşamı} mümkün değildir)! Sur’a üflendiğinde (yeni bir bâ’s için süreç başladığında), o gün aralarında nispetler (beşerî, bedensellikten kaynaklanan mensubiyetler, akrabalıklar, etiketler; dünyada birbirlerini tanımalarını sağlayan görünümleri) olmayacak! Sualleşmezler de (dünyadaki nispetlere/iletişime göre birbirlerini sormazlar da).”
163. “Yevme tübeddelül Ardu ğayrel Ardı vesSemavatu…” (14.İbrahiym: 48)
“O süreçte arz (beden), başka arza (bedene) dönüştürülür, semâlar da (bilinçler de başka bir algılayışa)!..”
164. “Yetehafetune beynehüm in lebistüm illâ ‘aşra” (20.Tâhâ: 103)
“Kendi aralarında şöyle fısıldaşırlar: “(Dünya’da) sadece on (saat) kaldınız.”
165. “Lekad kunte fiy ğafletin min hazâ fekeşefna ‘anke ğıtaeke febasarukel yevme hadiyd.” (50.Kaf: 22)
“‘Andolsun bundan gaflet içinde (kozanda yaşıyor) idin... Senden perdeni kaldırdık! Bugün artık görme kuvven pek keskindir!’ (denilir).”
166. “İkra’ Kitabek* kefa Bi nefsikel yevme aleyke Hasiyba” (17.İsra’: 14)
“OKU yaşam bilgini (kitabını)! Bilincin bu aşamada, yaptıklarının sonucunun ne olduğunu görmeye yeterlidir.”
167. “Velev tera iz vukıfu alennari fekalu ya leytena nureddü ve lâ nükezzibe Bi âyâti Rabbina ve nekûne minel mu’miniyn; Bel beda lehüm ma kânu yuhfune min kablu, ve lev ruddu leadu lima nühu anhü ve innehüm lekâzibun; Ve kalu in hiye illâ hayatüned dünya ve ma nahnü Bi meb’usiyn; Velev tera iz vukıfu alâ Rabbihim* kale eleyse hâzâ BilHakk* kalu bela ve Rabbina* kale fezûkul azâbe Bi ma küntüm tekfürun” (6.En’am: 27-30)
“Yanma aşamasına geldikleri zaman: ‘Keşke geri döndürülsek, Rabbimizin delillerini yalanlamasak ve iman edenlerden olsak (Rabbanî özelliklerimizi, Esmâ’dan kaynaklanan kuvvelerimizi değerlendirsek)’ dediklerini bir görsen! Hayır, önceden gizliyor oldukları (kendilerine verilmiş hakikat bilgisi şimdi) kendilerine zâhir oldu! Eğer geri döndürülseler elbette (gene) yasaklandıklarına geri dönerlerdi! Şüphesiz ki onlar yalancılardır! Dediler ki: ‘Dünya hayatımızdan başkası yoktur! Yaşamımız devam etmeyecektir!’ Rablerini müşahede sürecinde (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini fark ettiklerinde) bir görsen! ‘İşte, Hak bu değil miymiş!’ dedi... ‘Evet, Rabbimizmiş!’ dediler... ‘Öyle ise, hakikat bilgisini inkâr eden olmanızdan dolayı şimdi tadın azabı!’ buyurur.”