150. “Len tenalül birra hatta tünfiku mimma tuhıbbun*…” (3.Âl-u İmran: 92)
“Sevdiğiniz şeyleri başkalarına karşılıksız olarak bağışlamadıkça ‘Birr’e (hayra) eremezsiniz...”
151. “…in yettebiune illazzane ve ma tehvel enfüs* ve lekad caehüm min Rabbihimül hüda” (53.Necm: 23)
“…Onlar, ancak zanna ve nefslerin hoşlandığı kuruntulara uyarlar... Andolsun ki kendilerine Rablerinden hakikat ilmi gelmiştir!”
152. “Ve ma lehüm Bihi min ‘ılm* in yettebiune illezzann* ve innezzanne lâ yuğniy minel Hakkı şey’a” (53.Necm: 28)
“Oysa bu hususta onların bir ilmi (delilleri) yoktur... Onlar ancak zanna uyuyorlar! Muhakkak ki zan, gerçeği yansıtmaz!”
153. “Ve zâliküm zannükümülleziy zanentüm Bi Rabbiküm erdaküm feasbahtüm minel hasiriyn” (41.Fussilet: 23)
“İşte Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu yanlış zan sizi uçuruma düşürüp mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.”
154. “Ya eyyühelleziyne amenüctenibu kesiyran minezzann* inne ba’dazzanni ismün ve lâ tecessesu ve lâ yağteb ba’duküm ba’da* eyuhıbbu ehadüküm en ye’küle lahme ehıyhi meyten fekerihtümuh*…” (49.Hucurat: 12)
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan (doğruluğundan emin olmadığınız konuda fikir yürütmekten) kaçının! Muhakkak ki bazı zanlar suçtur (şirk anlayışından kaynaklanır)! Tecessüs etmeyin (merakla başkalarının özel yaşantısını araştırmayın)! Kiminiz de kiminizin gıybetini yapmasın! Biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? Bundan tiksindiniz!..”
155. “Ve li külli ümmetin ecel* feizâ cae ecelühüm lâ yeste’hırune saaten ve lâ yestakdimun” (7.A’raf: 34)
“Her topluluğun takdir edilmiş bir ömrü vardır... Onların ömrünün sonu geldiğinde, ne bir an ertelenebilir, ne de öne alabilirler.”
156. “Küllü nefsin zâikatül mevt*…” (3.Âl-u İmran: 185)
“Her bilinç, ölümü (biyolojik bedensiz yaşamayı) tadacaktır!..”
157. “Ve lâ tahsebennelleziyne kutilu fiy sebiylillâhi emvata* bel ahyaun ‘ınde Rabbihim yurzekun” (3.Âl-u İmran: 169)
“Allâh uğruna öldürülmüş olanları ‘ölü’ler sanmayın! Bilakis Rableri indînde hayattadırlar, rızıklanmaktadırlar!”
158. “Lâ yezûkune fiyhelmevte illel mevtetel ula*…” (44.Duhân: 56)
“Onda, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar (ölümsüzdürler)!..”
159. “Keennehüm yevme yeravneha lem yelbesû illâ ‘aşiyyeten ev duhaha” (79.Nâzi’at: 46)
“Onu gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş’in ufukta batma süresi) yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış olduklarını sanırlar.”
160. “Keyfe tekfurûne Billâhi ve küntüm emvâten feahyâküm, sümme yümiytuküm sümme yuhyiyküm sümme ileyhi turce’ûn” (2.Bakara: 28)
“Nasıl da varlığınızın hakikatinin Allâh Esmâ’sı (B işareti kapsamında) olduğunu inkâr ediyorsunuz? Ölüydünüz (hakikatinizin ne olduğunu bilmeden yaşıyordunuz), O sizi diriltti (inzâl ettiği ilimle size hayat verdi); sizi yine öldürecek (kendini sırf bedenmiş gibi kabul hâlinden), yine diriltecek (kendini beden sanma hâlinden arındırarak bilinç boyutu hâliyle yaşam)... Nihayet sonunda hakikatinizi göreceksiniz!”