Üstad
− Mi’râcın mekânsal değil boyutsal bir olay olduğunu “KENDİNİ TANI” kitabımızda geniş bir şekilde anlatmıştık...
Ölümü tatmakta olan kişi de boyut değiştirme durumuna girer ve tüm dikkati, dış yani bizim boyutumuzdan ayrılarak ruh boyutuna yönelir... Bu bakışın ve o boyuta yönelişinin ifadesi olabilir!
Soru
− Ömür ve rızkın melekî tesirle oluşuma geçmesini anlıyorum; ama melekî tesirlerden önce döllenme anındaki etkiyi yerine oturtamıyorum...
Üstad
− İnsan organlarının tümünün çalışması dahi dinsel tabirle melekî tesirledir... Mesela, “düşünme melekesi” der eskiler... “Düşünme” dahi, melekî boyuta dair bir olaydır... Eğer bir kitabımda “MELEK”ler ile ilgili olarak yazdığım bölümü okursanız, “Melek” kelimesinin kapsamına giren, atomüstü boyutun tüm birimlerinin gerçekte “melek” diye anlatılmak istenen “boyut varlıkları” olduğunu fark edeceksiniz...
Dolayısıyla genetik yapının dahi bir melekî kökenli yapı olduğunu değerlendireceksiniz...
Burada bütün mesele, melek kavramını en kapsamlı biçimiyle algılamaktır sanırım...
Soru
− Üstadım, vefat olayı ile ilgili Kurân’da fâile nispetle dört tâbir var: “Allâh vefat ettirir”, “Melekülmevt vefat ettirir”, “Melâike vefat ettirir”, “Rasûllerimiz vefat ettirir” diye, fark ne?
Üstad
− Melekî boyut, Teklik boyutu ile Efâl âlemi arasındaki elçilik boyutudur!..
Birincide ana yapının ismi veriliyor, diğerlerinde aracı yapının ismi veriliyor, sonuncuda ise o yapının vasfından söz ediliyor... Yani olay dört başı mamûr anlatılmış oluyor... Ayrıca “Rasûl” kavramını ileride daha geniş anlatacağız.
“Rasûl”lük “Tanrının elçiliği” değildir!
Soru
− Düşünme meselesinin melekî olması, bizim ruhumuzdan mı kaynaklanır yoksa onun da temelde melekî olmasından mı?
Üstad
− İnsanın veya daha geniş kapsamlı anlatımıyla varlıkta var olan her şeyin kökeni, dinde “Melekî” yapı olarak isimlendirilmiştir... Dolayısıyla insanın varlığı gerçekte bir melekî yapı ve özellikler toplamıdır... İnsan kendi hakikatini anladığı anda, melekî boyutta kendini tanımaya başlar... Tasavvuftan amaç da insanın kendi orijinini tanıması çalışmalarıdır... Kişi, kendi özüne doğru olan bu yolculuğu yapmazsa, cennet ortamının melekî varlığı olmak yerine ruh boyutunda hakikatten perdeli olarak yaşamak zorunda kalır...
Soru
− Rasûlullâh (a.s.) diyor ki; “Her kim Deccal’e yetişirse ona karşı KEHF Sûresi’nin evvelinden ve âhirinden on âyet okusun... Bu âyetler sizi onun tasallutundan korur...”
KEHF Sûresi’nin özelliği nedir? Ve özellikle bu âyetlerin belirtilmesinin sebebi nedir?..
Üstad
− Bu âyetler dikkat ederseniz insanın varlığa ve yaşama Kurân’ın bakış açısıyla bakmayı, Efâl âleminin sonsuzluğunu ve bu sonsuzluğu yaratanın ona göre ne olabileceğini anlatıyor... Deccal ise, sonlu sınırlı bir tanrı...