Kabre girenlere sorulan sorulara, münafıkların verdiği cevap olarak hadislerde şu açıklama vardır:
“Duyduğuma göre Rabbim Allâh’mış; Muhammed Rasûlullâh’mış; kitabım Kur’ân...”
Okuyup ne olduğunu anlamadığın şeyi nasıl tasdik veya reddedersin ki?..
İçindeki vurgulanmak istenen mânâyı anlamadıkça, kitabın sayfaları veya kapağı mıdır, senin kitap sahibi olman demek?..
Görmediğine nasıl şehâdet edip yani şahitlik yapıp, “Eşhedü”yü söyleyebilirsin?..
İlim odur ki, günlük yaşamında seni kendi doğrultusunda yaşatır... PC’de harf kaybolmadan bilgiler saklanıyor, ama insan demiyoruz, ona!..
Dünya’dan â’mâ olarak ayrılmak, “idrak körlüğü” olduğuna göre; bilgimiz ne kadarıyla beynimizde “setup” oldu?..
Sanırım ana problem, aldığımız ilim programını setup yapamamamız! Yani sistemli düşünemememiz!..
Bu yüzden de konuşurken veya düşünürken çelişkilerimiz bitmiyor!..
Bu açıdan bakarsak geçmiş olaylara, onları dışardan bakarak deşifre edebilir miyiz; yoksa kendimizi o olayları yaşayanların yerine koyarak mı anlamaya çalışmalıyız?..
Bakın şunu fark etmeye çalışın...
Demokrasi, İslâm Dini’nin sonucu ve gereğidir... Demokrasinin olmadığı yerde İslâm uygulaması yoktur!.. İslâm Dini’nin anlaşıldığı toplumlarda ise demokrasi zorunlu olarak ortaya çıkar!..
İslâm Dini, insanlara teklifler getirmiştir, geleceklerine dönük olarak... Kişiler bunu isterlerse, içlerinden gelirse, uygular ve karşılığını alır; istemezlerse de uygulamaz ve sonuçlarına katlanırlar!..
Saltanatla veya diktatörlükle idare olan yerlerde İslâm uygulanmıyor demektir!..
İslâm etiketinin, demokrasi olmayan rejimlere etiketlenmesi, onları İslâm uygulamalı rejimler yapmaz!..
Cumhuriyet idaresi, demokrasi değildir. Sovyet Cumhuriyeti veya İran, İslâm Cumhuriyeti’dir. Bunlarda demokrasi olmadığı için, “İslâm” Dini gereği rejim yoktur, demektir; adı “İslâm” bile olsa!..
İslâm, demokrasinin olmadığı rejimlerde yaşanmıyor, demektir.
Nasıl tanrıya “Allâh” etiketi yapıştırmak; kişiyi ALLÂH Adıyla İşâret Edilen’e inanıyor gibi yaşatmıyorsa; ve o kişi bu yüzden cehennemden çıkamıyorsa!
Demokrasi, İslâm’ın gereği ve sonucudur; çünkü zaten herkes kendi fıtratının gereğini yaşayacaktır; dış zorlama ile bunu değiştirmek mümkün değildir!..
Ayrıca dinsel baskı ve zorlama kişiyi riyakâr yapacaktır, Allâh’a veya kendini yönetenlere karşı!.. Münafık olacaktır bu durumda!
Bu da neticede saatli bombaların oluşmasından başka bir şeye yol açmaz!..
Öyle ise, öncelikle, insanların, fıtrî varoluşları gereği, demokratik bir yaşam içinde, her türlü zorlamadan uzak, kendi kabiliyet ve istidatlarının gereğini yaşamalarına saygılı olmasını öğrenmek, insan olmanın ilk şartıdır!..