10 Temmuz 1998
Üstad
− Merhaba dostlar...
Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım, demiş diyen! Doğru! Dün, yaptığın yanlışları, bırak dünde kalsın, onlarda ısrar etme! Ama unutma ki...
Bugün de dünün sonuçlarını yaşamaktayız! Tıpkı, yarın da bugünün sonuçlarını yaşayacağımız gibi!
Öyle ise yaşadığımız gün, her ne kadar bugün gibi ise de; gerçekte biz dünün sonuçlarını yani dolayısıyla dünü yaşamaktayız bugün!
Bu durumda, yarın pişmanlık duymayacağımız bir bugün yaşamak istiyorsak, bugünümüzü çok iyi değerlendirmek zorundayız!.. Dünle vaktimizi boşa harcamak yerine…
Geçen sohbette bir kelime üzerinde durmuştum...
“NİYE”...
Bu kelimenin önemini çok iyi anlamalıyız dostlar!
Bir arkadaş bir şeyler anlattığı zaman, hemen cevabını yapıştırıveririz; hatta sözünü yarıda keserek!..
Oysa bu davranış gelişmemişliği gösterir...
Önce o arkadaşımızın ne demek istediğini çok iyi anlamak gerekir... Bu da “NİYE” kelimesiyle olur!
Yani böylece, onun anlattığı olaydaki düşünce şeklinin gerekçelerini anlamış oluruz.
Birçok ifade bize ilk anda yanlış gibi gelebilir...
Oysa gerekçesini dinlediğimizde, karşımızdakine hak vermek zorunda kalırız...
İşte karşımızdakine ne kadar çok “niye?” kelimesini sorarsak, konuyu o kadar derinliğiyle anlar ve yanlış yapmaktan, yanlış yargıda bulunmaktan kendimizi korumuş oluruz!
Esasen insana yakışan en güzel davranış, düşünmektir!.. Her konunun nedenini, oluş sistemini, gerekçelerini...
Hayatta hiçbir konuya kişisel gözle yaklaşmamak gerekir, saf gerçeği algılayabilmek için!
Objektif ve global bakış açısı gereklidir, iyi değerlendirebilme yapmak için.
Bir yöreye, bir ülkeye, bir topluma GÖRE olan gerçeklerden değil, evrensel sistem içindeki yeri itibarıyla o konuyu değerlendirmek önemlidir!
Kozanızdan kurtulmak istiyorsanız, her şeyin hikmetini, oluş sistemini; hangi oluşların o şeyin olmasına yol açtığını düşünmeye çalışıp, sonra değerlendirmenizi yapın!
Hikmete erdikçe, sistemin öyle gerçeklerine yaklaşacak ve onları fark edeceksiniz ki, artık sınırlı ülke vatandaşı kişiliğiniz yanı sıra sınırsız evrensel gerçekler vatandaşı kişiliğine de yaklaşacaksınız!
Geçen sohbette sormuştum değil mi yiyene mi merhamet ediliyor, yenene mi diye?
Acınan varlık; yiyen mi, yenen mi?
Merhamet hangisine uygulanmada evrende?
“Bilen demez, diyen bilmez” diye eskilerden günümüze yansıyan bir söz var...
Acaba, denenler, henüz bizim ancak hazmedebileceğimiz, gerçeğe alıştırma sembolleri, mecazları mı ki?..
Anlayışı kıt olana bir şey anlatmak fevkalâde zordur!..
Misal yollu anlatırsınız, anlamaz!