3 Mayıs 1998
Üstad
− A… Hac intibalarını dinlemedik...
Cevaplar
− Çok sağlıklı ve bereketli bir Hac geçirdik şükründen âciziz... Üstadım.
− Hoşbulduk Üstadım.
Üstad
− Evet, yeni gelenler Hac’dan, anlatın bakalım, orada dikkatinizi çekenleri...
Evet bana anlatacak bir şeyi yok mu kimsenin?..
Cevap
− Himmetiniz ile çok rahat ve bereketli bir vazifeyi yerine getirdik. Bunun dışında Mekke ve Medine’de beş sene öncesine göre çok gelişmeler ve yenilikler var Üstadım.
− Cimbom şampiyon!..
Üstad
− Teşekkürler... GS’lilere kutlu olsun; ben dâhil!!!
Arkadaşlara çok AAH çektiriyormuşum, ben de AH oldum... Listenizi infodan UPDATE edin...
Soru
− Üstadım, 1 Mayıs tarihli Yeni Yüzyıl’daki makaleyi okuduk. Teşekkür ederiz, bütün bilgilerin tek bir kitapta toplanacak denmesi ilginçti...
Üstad
− Yahu hem chat istiyorsunuz hem de susup oturuyorsunuz... Siz chat değil vaaz istiyorsanız, ben yokum o işte!..
Cevaplar
− Üstadım, “Tek kitaplık kütüphane” yazısı çok ilginçti Murat Birsel’in. Teşekkür ederiz.
− Üstadım önümüzdeki chat’in konusunu lütfederseniz memnun oluruz…
Soru
− Muhyiddini Arabî diyor ki: “‘Allâh’ ismi O’nun Zât’ının değil Sıfat ve Cemi Esmâ’nın adıdır…”
Bu cümleyi biraz açar mısınız?
Üstad
− “ALLÂH” kelimesi bir isimdir ve bir varlığa işaret etmektedir sadece...
“ALLÂH İsminin İşaret Ettiği Varlığın” özelliklerine, yani sıfat ve özelliklerine de yine çeşitli isimlerle işaret edilmektedir... Öyle ise bizim, isimlerle uğraşmayı bırakıp, isimlerin işaret ettiği anlamlar doğrultusunda, işaret edilen ZÂT’ı anlamaya çalışmalıyız ki, bu da somut bir ismi olan obje değildir!..
Dolayısıyla bizim çok iyi anlamamız gereken husus şudur:
Evrende bir nokta bile olmayan Dünya’da yaşayan varlıklar, “ALLÂH” ismiyle işaret edilenin özelliklerinin yanında; o isimlerin (Esmâ’nın) işaret ettiği özelliklerle yaratılmışlardır ki, sonsuz varlık içinde bir hiçtir!.. Tüm algılananlar, O’nun yarattıkları içinde bir hiçtir!..
Bizler, gene O’nun dilediği özelliklerle, ve KENDİSİNİ düşünebilecek bir kapasite ve özellikle yaratıldığımız için de bu yönden KULLUK yapmaktayız...
Gerçek kulluğumuz budur!..
“İbadet” adı altında yapılan çalışmalar ise, “Kulluk” kapsamında değil, yeme−içmenin insana yararı gibi değerlendirilmek zorundadır...