Ve dahi, bilemediği frekanstaki o dalgaların mahiyetini inkâr mânâsına gelen, yapısının bu çeşit dalgalardan meydana geldiği açıklanan birtakım yaradılmışları inkâr eder?..
Evet şimdi hemen meseleyi konumuza bağlayalım:
İslâm kaynaklarında “Cin” adıyla açıklanan; halk arasında ise “Ruh”, “Peri”, “Dev” diye anılan varlığın yapısı; İslâm Dini’nin mukaddes kitabı Kur’ân-ı Kerîm’de:
“Min MARİCİN min NÂR” yani dumansız ateş; yani ışınlardan, yani dalgalardan (55.Rahmân: 15) ve...
“Min NÂRis SEMUM” yani en ince ve hassas mesamata (gözeneklere) nüfuz edici ve zehirleyici ateş yani dalgasal-ışınsal yapı (15.Hicr: 27) anlamına gelen âyetlerle izah edilmiştir[1]...
DUMANSIZ...
ZEHİRLEYİCİ...
TÜM GÖZENEKLERE NÜFUZ EDİCİ...
Diye belirtilen “ATEŞ”, elbetteki bugün hepimizin bildiği “IŞIN” yani “dalga yapı”dan başka bir şey değildir!..
İşte 1400 yıl öncesinin diliyle, “CİN” denilen varlıkların yapısını meydana getiren “dalga yapı”; “dumansız, zehirleyici, en ince gözeneklere nüfuz edici ATEŞ” olarak tarif edilmiştir...
“IŞINLARIN” yani “dalga canlıların”, bundan 1400 sene evvel “dumansız, zehirleyici ve tüm gözeneklere nüfuz edici ATEŞ” olarak anlatılması, bize göre KUR’ÂN-I KERÎM’in en önde gelen MUCİZELERİNDEN birisidir.
İşte bu tariften anlaşıldığına göre, “CİN” adı verilen yaratıkların yapısı;
“En ince mesamata yani maddeye nüfuz edici özelliğe sahip olan dumansız ateşten yani bugünkü dilde kullanıldığı şekliyle bir tür dalgadan (wave)” meydana gelmiştir.
Ancak bu gerçek, 1400 yıl öncesinde, Kur’ân-ı Kerîm’de, o günün anlayış seviyesi nazarı itibare alınarak “BİZ CİNLERİ FİLANCA IŞINLARDAN YARATTIK” şeklinde açıklanmamış; benzetme yollu bir ifadeyle “dumansız ateş”, “en ince mesamata nüfuz edici ve zehirleyici ateş” diye tarif edilerek; insanların anlayışına; ilimlerinin bu konuyu anlayacak bir seviyeye gelmesine bırakılmıştır...
Nitekim o günlerden bu yana geçen yaklaşık olarak 1400 sene sonunda, bilim bir anda muazzam bir hamle yaparak gelişme göstermiş; ışınların varlığını, evrenin yapısını kısmen de olsa tespit edebilmiş; bundan sonra da bu âyetlerin işaret etmek istediği gerçek, din ile ilmi bağdaştırabilen kişiler tarafından ortaya çıkartılabilmiştir...
Ki böylelikle de “Cin” ve ona bağlı bazı varlıkların varlığı bilimsel olarak anlaşılabilir hâle gelmiştir...
“Cin” hakkında yaptığımız bu kısa girişten sonra, tekrar bilim dünyasına dönelim ve bilimin bulgularını yeniden gözden geçirerek “Ruh”, “İnsan”, “Cin” tâbirlerinin altında yatan gerçekleri araştıralım...