“(BUNU BİLDİRİYORUZ) Kİ ELİNİZDEN KAÇANA ÜZÜLMEYESİNİZ VE SİZE VERDİĞİ İLE DE SEVİNİP ŞIMARMAYASINIZ! Allâh çok övünen kibirli hiçbir kimseyi sevmez!” (57.Hadiyd: 22-23)
Şimdi, burada olayın iyi fark edilmesi için mesele, Öz’den dışa doğru veya yukarıdan aşağıya doğru veya Nokta’dan açılıma doğru şekliyle düşünerek çözüme ulaşmaktır. Yani, piramitin tepesinden aşağıya bakmak şeklinde düşünebilmek!
Şayet biz, detaydan öze, piramitin altından yukarıya, çokluktan Tekliğe bakmaya kalkarsak, mutlaka bir yerde takılıp kalırız! Teferruatta boğulur, Öz’e ulaşamayız!..
Meseleyi özünden kavrayıp çözebilmenin yegâne şartı, Öz olan Nokta’dan dışa, Vahdet’ten kesrete doğru bakmaktır... Bu da, Tek’in kendi ilminde veya bir başka ifade ile, kendi şuurunda mevcut olan mânâlar ile o mânâlara tekabül eden sûretleri oluşturması şeklinde çözüme götürür olayı!..
Her şey O’nun ilminde şöyle yaratılmıştır...
Tüm varlık, O’nun hayatı ile hayattadır!
O, Aliym’dir, ilmi vardır; ve tüm varlıkta mevcut olan ilim, O’nun ilmiyle ve ilmindendir!.. Sınırsız ve sonsuz ilim sahibidir O!..
O, Müriyd’dir... Yani, irade eden’dir... İradesi sınırsızdır! Tüm varlıkta mevcut olan irade, “sonsuz ve sınırsız”ın iradesidir. Ancak bu irade onların her birinden Esmâ terkiplerinin kapsamına göre ortaya çıkmaktadır!
Siz, bir birime dışarıdan baktığınız zaman, ondan çıkan iradeyi görerek, “irade-i cüzdür bu”, dersiniz! Fakat, çıkış noktasında gördüğünüz o irade, gerçekte, O, Tek olan, Küll olan iradenin, ta kendisidir! Musluktan akan suyun geldiği barajdaki sudan ayrı bir şey sanılması gibi!
Çünkü, Müriyd olan O, sonsuz ve sınırsızdır! Yani, iradesi sonsuz ve sınırsızdır. Sınırsız olan irade sınırlanamayacağı için, her bir birimdeki irade de, sınırsız olanın iradesidir.
Varın bundan böyle, Kudret, Kelâm, Semi, Basar gibi vasıfları da sınırsız olarak düşünüp, ortaya çıkacak sonuçları elinizden geliyorsa siz değerlendirin!
İşte olayı, böylece idrak edip değerlendirebilirsek...
Bu takdirde görülür ki, yaşamda tek bir hayat vardır, “HAYY” olanınki!..
Gene varlıkta mevcut olan tek bir irade vardır, “MÜRİYD”in! Ki bu da kesinlikle “küll” ve “cüz” diye ikiye ayrılmaz; çünkü iki ayrı bağımsız varlık mevcut değildir!
Bunun gibi Kudret, Tek bir kudrettir! Ve her an, her zerrede görülen tüm mânâlar ve fiiller, hep O, sınırsız ilim sahibi varlığın sınırsız dileği, yani iradesiyle, sınırsız kudreti neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Öyle ise varlıkta, Tek bir İrade, Tek bir Kudret ve bu Tek iradeyi yönlendiren sonsuz-sınırsız Tek bir İlim söz konusudur; ki bu Zât sınırsız Hayat sahibidir ve O, “ALLÂH” ismiyle işaret edilendir! Ve O, “Allâh” ismi aynasında kendini seyredendir!
“Allâh” ismi ile sanki kendini kendine tanıtmış; kendini, kendinde seyretmiştir!
Kendinde, kendini seyr için, “Allâh” ismi altında çeşitli tanım ve vasıflarla kendini tavsif etmiş, o tavsifte kendisini bulmayı istemiş; ve o tavsifte kendisini bulduğu anda da demiştir ki:
“…Muhakkak ki Allâh, âlemlerden (Esmâ bileşimi birimselliklerden) elbette Ğaniyy’dir (“HÛ”viyeti {ZÂT’ı} itibarıyla, Esmâ’sında açığa çıkanlarla kayıtlanmaktan veya onlarla sınırlı tanımlanmaktan münezzehtir)!” (29.Ankebût: 6)