Akıl Nerede?
“Aklını başına al!”... “Aklın neredeydi?”...
Bu tür sorular ve uyarılar hep yapılır da niye aklın yeri sorgulanır, düşündünüz mü?
Aklı yaratan ulu tanrı onu üstün özelliklerle bezedikten sonra beyne oturtmuş!.. Ama akıl bakmış ki çevresine, hiçbir şey görünmüyor!..
Şaşırmış... “Etraf mı karanlık, ben mi körüm?” diye düşünmüş…
Çözememiş olayı ve sormuş tanrıya:
— Tanrım beni mükemmel yarattın ama galiba körüm!.. Beni hareketli, oynak, kıvrak, her şeye anında adapte olabilir yarattın ama önümü, çevremi göremiyorum, bulunduğum yeri göremiyorum!.. Sadece bulunduğum yerden bana gelenleri değerlendirip, onları amaçlarına göre en mükemmel şekilde yönlendiriyorum…
Tanrı cevap vermiş:
— Seni öylesine mükemmel yarattım ki, ayrıca bir de göze ihtiyacın yok!.. Kör olman daha hayırlı; işlevini hakkıyla yapabilmen için!.. Seni öyle bir mekâna yerleştirdim ki, orada her şey, sana ulaşabilecek şekilde var! Sana, sadece gelen verileri değerlendirmek kalıyor!.. Sen evrenin merkezindesin bulunduğun mekân itibarıyla! Orada sana gelen verileri değerlendirirsen bulunduğun ortamın sultanı olursun! Unutma ki çözümsüzlük anında sana yol gösterecek iman kuvvesini de koydum o mekâna hemen yanına!
Peki, demiş akıl ve işlevini hakkıyla yerine getirmeye başlamış...
Ama insanlar çoğalıp, her birinde işlev gören akıl farklı verilerle karşılaşırken, bazen hayret ve şaşkınlıktan, bazen dışardan gelen yanlış verilerden, bazen de hormonların dürtmesinden ayağı kayıp kana karışıp, soluğu başka bir organda alıverir olmuş bir anda!
Kör olduğu için de, gittiği yeni mekânı (organı) tanıyamayıp, kendini hâlâ eski mekânında sanarak, o organın kendisine sağladığı verilere göre, o organa en mükemmel şekilde hizmet vermek üzere, işlevini yerine getirir olmuş!..
Bu yeni mekân bazısında mide olurmuş, bazısında cinsel organ; bazısında ayak olurmuş, bazısında kalp!..
Kimi sadece yemek için yaşarmış bu durumda; kimi insanlığını imanını unutur yalnızca seks yapmak için yaşarmış; kimi kendini yalnızca spora verirmiş, kimi de tüm yaşamına duygularıyla yön veren davranışlar ortaya koyup sürekli pişmanlıkları yaşarmış akıl dinlenmeye geçtiğinde de!..
Evet, akıl kutsal tahtı beyinden düşünce bir başka organa, insanlar ona “aklını başına al” derlermiş!.. Ama nasıl alsın ki! Akıl gitmiş yerleşmiş bir organın içine! Beyni o organ olmuş artık!
Devası?
Ya iman ağır basar ve aklı bulunduğu yerden kopartır ve eski tahtına oturtur!.. Ya da akla söz geçiremez... Onunla ilişkisini kopartır bu durumda “Ne hâlin varsa gör!” diyerek... Böylece akıl da artık imansız bir şekilde, bulunduğu organdan mutlu, yaşamına devam edip imansız bir şekilde dünyasını değişir!..
Bakarlar ötelerden ve derler:
“Biri daha gitti imansız!”
29 Temmuz 2003
Raleigh – NC, USA