Vedam
Değerli Dostlarım,
Yakın geçmişte pek bizim gibisine rastlamamış olanlar, haklı olarak soruyor:
“Amacın, beklentin, hedefin ne?.. Ne yapmak istiyorsun?..”
Daha nasıl açıklayabilirim bilemiyorum... İşte bu sorunun cevabı:
Eserlerimin hiçbirinde telif hakkından kaynaklanan herhangi bir tür bedel talebim yoktur. İnternet sitemdeki (www.ahmedhulusi.org) tüm bilgiler, Hz. MUHAMMED (aleyhisselâm)’ın bildirip açıkladığı “ALLÂH” ismiyle işaret edilenin hakikatinin ne olduğunun öğrenilmesi ve “DİN” denilen yaşam sisteminin bu vizyonla değerlendirilebilmesi için, tüm insanlarla karşılıksız paylaşılmak üzere hazırlanmıştır. Tüm yayınlarımı ücretsiz okur, dinler, bilgisayarınıza indirebilir, çoğaltabilir; YAZAR ve KAYNAK ADRESİ BELİRTMEK ŞARTIYLA bireysel veya toplumsal iletişim araçlarıyla, internet üzerinden veya her yoldan çevrenizle paylaşabilirsiniz. Ancak yayınlarımın hiçbiri bu vb. yollar kullanılarak çoğaltılıp yazılı izin almaksızın satılamaz. Allâh ilmine karşılık alınmaz. Prensibim, maddi ya da manevî karşılıksız paylaşımdır.
Bu çalışmalarımla ilgili olarak kimseden hiçbir talebim yoktur! Ölümümde de ardımdan maddi miras kalmayacaktır, ardımdakilere!
Ne bir derneğim vardır bağış toplanan; ne de bir vakfım; ya da başka bir kuruluşum!
Hiçbir dernek, vakıf, teşkilat, kuruluş, kulüp, cemaat üyesi değilim; boynumda bağ yoktur Dünya’daki hiçbir merkez veya kuruluş veya organizasyona!.. Ne politika ve siyaset ile ilgim var; ne de bu alanda bir beklentim ve emelim!
Kimseyi kendime veya bir cemaate davet etmiyorum! Üstelik, beni aramayın; yazdığım bilgilerden yararlanıyorsanız, sadece Allâh Rasûlü Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)’a bağlanın samimiyet ve sâfiyetle, O’nu tanımaya çalışın bu size yeter; diyorum!..
Beni aramayın boş yere,diyorum... Ulaşamazsınız! Bu yüzden de 60’lı yıllarda yazdıklarımdan bu yana kitaplarıma soyadımı koymuyor, sadece ön iki adımı yazıyorum... E-mail adresim yok! Belirteyim ki, benim adıma konuşacak, yorum yapacak kimsem de yoktur ardımda. Bu konularda fikir beyan edenler, yalnızca kendi yorumlarını dillendirir kesinlikle, benim görüşümü değil. Benim düşüncelerim ya yazılıdır ya da sesli-görüntülü kayıtlarda belirttiğim gibidir.
Kitaplarımdaki ön kapak zeminindeki siyah renk, karanlığı ve bilgisizliği, üzerindeki harflerin beyaz rengi ise aydınlığı ve bilgiyi temsil eder. Kapakta yer alan amblem, Kûfi hat sanatı ile yazılmış olan “Lâ ilâhe illâ Allâh; Muhammed Rasûlullâh” cümlesidir ve bu “tanrılık kavramı yoktur, yalnızca Allâh adıyla işaret edilen vardır; Muhammed (aleyhisselâm) bu anlayışın Rasûlü’dür” anlamını taşır. Amblemin ön kapakta ve her şeyin üzerinde yer alması, bu anlayışın tüm eserlerimde ve hayatım boyunca her anlamda baş tacı yapmış olmamın sembolik ifadesidir.
Karanlıktan aydınlığa açılan Kelime-i Tevhid penceresinden Allâh Rasûlü’nün nûrunu temsil eden yeşil renkte yansıyan ışık, kalemimden yansıyarak, işaret ettiği konuda aydınlanmayı amaçlayan “kitap isminde” beyaz renkte somutlaşmıştır. Allâh Rasûlü’nün nûruyla yayılan bilginin, onu değerlendirebilenlere sağladığı aydınlanma da kitap içeriğinin özetlendiği arka kapak zeminindeki beyaz renk ile ifade edilmiştir.
Kitaplarımı okurken sizlerle satırlardan konuştuğumu hissedecek, ama birtakım gerçekleri anlatmakta ne kadar yetersiz olduğumu da fark edeceksiniz. Olsun! En azından size yepyeni bakış açıları sunmuş oluyorum ya... Bana bu hizmetin zevki de yeter. Sizler bunu çok daha ileri götürebilirsiniz.
Daha önce de vurguladığım gibi, “İslâm Dini” insanlara “Evrensel ALLÂH SİSTEM ve DÜZENİ”ni bildirmek için gelmiştir... İnsan, bu sistemi, ve içindeki düzeni anlarsa, buna dayalı olarak kendi durumu ve geleceğini de çok iyi fark eder! Bu fark ediş de ona ölüm ötesinde süregidecek olan sonsuz yaşamı kazandırır… Çünkü insan, ancak şu anda dünyada yaşarken, yapabileceği bazı çalışmalarla ölüm ötesi yaşamına yön verebilir, ALLÂH SİSTEMİNE ve DÜZENE göre!
Öyle ise insanlara verilebilecek en güzel hediye, onlara sonsuzluğu kazandırabilecek ilimdir...
Allâh’ı ve kendini tanımış olan; tüm insanlarla barışıktır! Irk, renk, din, dil farkı gözetmeden yağar rahmet gibi hepsine... Aldatmaz onları!
Allâh’ı bilenin, insanlardan beklentisi olmaz; Allâh yeter ona!
Hakkı tavsiye eder; hoşgörüyle sabreder dünya günlerinin sona ermesi için…
Bilir ki, herkes, yaratılış amacına hizmet ederek, zaten mutlak anlamda Allâh’a kulluk hâlindedir! Gene bilir ki, ister ağa, ister paşa, ister vali ister velî, kim olursa olsun, herkes tek başına ölümü tadarak madde boyutundan ayrılıp, yeni bir boyutta yerini alacak; dünyadayken o ortama hazırlandığı oranda da, orada zorunlu olarak sonuçlarına katlanacaktır… Öyleyse oranın şartlarını iyi bilmek gerek!
Acı ya da tatlı, sayılı günler nasıl olsa geçer; ama gelecekteki, ölüm diye bildiğimiz dönüşüm sonrası sayısız günler?..
İşte bu sebepledir ki, hiçbir dünyevî değer veya şartlanmanın tesirinde kalmaksızın, tüm insanlarla bu gerçekleri paylaşmayı seçmişiz. Erenler elbette bilir bizi, kimiz, neyiz, neyleriz; bilmeyen zâhir ehlinin ise zaten bilmesine gerek yoktur! Zira, kimseden bir beklentimiz yok; yalnızca bu bilgileri paylaşmak için aralarına çıkıyoruz insanların; işimiz onlara, bildiklerimizi zorla uygulatmak değil ki! Zorlama, Allâh Rasûlü’ne bile tanınmamışken, biz kim oluyoruz!
İşte bu nedenledir ki, insanların yaşam tarzları ve tercihleri bizi hiç ilgilendirmediği gibi; bizim de yaşam tarz ve tercihimiz kimseyi ilgilendirmez!.. Çünkü...
Örnek, ben değilim; örnek, “Allâh Rasûlü” Muhammed Mustafa’dır!..
O bir güneştir, ebedî, insanların dünyasını aydınlatan...
Bense yalnızca bir meteorum, derinliklerden gelip düşünce semânıza girerek parlayan, bir Ramazan boyu... Sonra da sönüp kaybolan!.. Hani derler ya “bak yıldız kaydı dilek tut” diye!.. İşte öylesine... Hemen DUA’ya yönelin gecenizde bu yıldız kayarken! Abdest alıp iki rekât namaz kılın bir gece, kendi başınıza bir odada ve secdede dua edin...