Üstad
− Hamdi efendi orada “din” kelimesini “şeriat” ve “teklif” diye anlıyor ve dışardan bir başkası tarafından zorla uygulatmanın yeri olmadığını izaha çalışıyor... “Âlemlerde” derken, bâtından zâhire; “dinde” derken, zâhirden bâtına bakış açısıyla yazmıştır onu sanırım...
Soru
− Hûd 103’de; “O bütün insanların bir yerde toplanacakları bir gündür. Yine o günde birbirleri hakkında şahitlik ederler...”
Mahşer anında herkes lâtif bedenlere sahip olacağına göre birbirlerine şahitlik ne anlama geliyor? Açıklar mısınız?
Üstad
− Mahşerin bedenleri ruh bedendir ve şu anda bize göre lâtif bedense de o ortama göre somut bedenlerdir... Rüyada birisini gördüğünde onun lâtif beden olduğunun farkında mısın?.. Mahşerde de kimse kimsenin bedeni için, “bu lâtif bedendir”, demeyecektir... Herkes aynen burada olduğu gibi birbirini görecektir...
Soru
− “Cenâb-ı Hakk’ın yetmişten fazla nûr ve zulmetten hicabı vardır. O hicabı açacak olsa cemâlinin azameti kendine erişen gözleri yakardı...” (Rasûlü Ekrem buyurmuştu). Bunu açar mısınız?
Üstad
− “Zulmetten olan hicap”, insanın tabiat ve beden boyutuyla ilgisi olandır... “Nûrânî perdeler” ise şuur boyutumuzda olan perdelerdir... Eğer onlar da kalkarsa, o zaman “Musa’ya tecelli etti, dağ yarıldı (benliği ortadan kalktı); Musa kendinden geçti” olayı meydana gelir...
Bu gecelik de bu kadar... Sizleri bu kadar saat işlerinizden alıkoyduğum için bağışlayın... Hepinize huzur ve ilim dolu nice bayramlar dliyorum... Mekke’den Kemal telefon etti orada bayram ilan edilmiş bir saat kadar önce.