Bilinen, düşünülen, hayal edilen, tasavvur edilen, vehmedilen tüm mânâlar orada düşer!..

Umarım, Kendi için seçtiklerinden olmuş olalım...

Umarım, Kendi için seçtikleriyle beraber bulundurulmuş olanlardan olalım...

Ama, her şey olmuş bitmiş!.. Bize düşen, kolaylaştırılmış olanı yaşamak!

HÛ!

“Allâh, Âdem’i kendi sûreti üzere meydana getirdi...”

Bu ne demek?..

İnsanın varlığı, ilâhî varlık boyutlarına göre meydana geldi, demektir...

İnsanın da bir zâtı; bu zâta ait vasıfları, sıfatları; bu zâta ait mânâları; ve bu mânâların açığa çıktığı mahal olan bedeni vardır...

Nasıl ki, Mutlak Varlık; Zât, Sıfat, Esmâ ve Efâl olarak tarif olunuyorsa, aynı şekilde insanın da zâtı, sıfatı, esmâsı, efâli söz konusudur...

Zâtı itibarıyla insanın zâtı, mutlak varlığın Zâtıdır. İnsanın kendine has özel bir zâtı yoktur... İnsan, O Zât’ın varlığı ile kaîmdir.

İnsanın sıfatları; hayat, ilim, irade, kudret, kelâm, semi ve basar’dır. Yani insan, Hayy’dır, Aliym’dir, Müriyd’dir, Kaadir’dir, Mütekellim’dir, Semi’dir ve Basıyr’dir; çünkü O yüce varlığın bu sıfatlarıyla kaîmdir!.. İnsanda bu vasıflar mevcuttur. İnsanın zâtı dahi, bu ilâhî denilen vasıflarla kaîmdir.

İnsanda sayısız mânâlar mevcuttur ki, bu mânâlar, ilâhî isimlerin işaret ettiği mânâlardır. Bu mânâların açığa çıktığı bir mahal, bir beden söz konusudur...

İşte, bu yönü itibarıyla; “Allâh, insanı kendi sûreti üzere meydana getirmiştir.” Yani, kendindeki özellikler olan “Esmâ” sûreti üzere!.. Zaten kendi varlığının dışında bir varlık yok ki, onun sûreti üzere meydana getirsin.

Bu asıl üzere var olan insanlarda, her birimi oluşturan isimler bileşiminin farklı formüllerde olması, aynı Zât ve sıfatlara sahip birimlerden, değişik mânâların meydana gelmesine yol açmıştır. Varlık, esasen Tek bir varlık olmasına karşın, kendindeki sayısız mânâların -temsil yoluyla söylüyorum- lokalize olduğu, yoğunlaştığı mahaller söz konusudur. Bu mahallerin her biri, esası, özü, cevheri itibarıyla belli ilâhî isimlerin mânâlarının çok büyük boyutlardaki bileşimidir...

Yani, bütün galaksiler, galaksilerdeki takımyıldızlar, takımyıldızlardaki belli gruplaşmalar, bunlardan oluşan kuvvetler, ışınlar, “dalga” yapıdan oluşan varlıklar, bunların tümü, belli ilâhî isimlerin işaret ettiği mânâların çeşitli terkipleridir.

Bu mânâlar, Mutlak Varlığın seyretmek istediği mânâlar istikametinde terkiplere dönüşmüş ve türlü isimler verdiğimiz yapıları oluşturmuştur... Veya bir diğer izah şekliyle, terkipler şeklinde düşünülmüş, tasavvur edilmiştir...

Bu tasavvur neticesinde, mecazî olarak belli lokalizeler, belli mânâ grupları oluşmuş; bu mânâ gruplarının dönüştüğü kozmik ışınlar veya bu mânâ gruplarından bize ulaşan melekî kuvvetler, bizim yapımızda belli nihai sûretleri meydana getirmiştir.

Bu sûretlerle, daha biz dünyaya gelmeden evvel tespit edilen ayânı sâbitemizle, öz cevherimiz oluşmuş, programlanmış; ve bu programa göre de belli istidat ve kabiliyetimiz gelmiştir.

37 / 66

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!