Ne diyoruz...
Güneş, Samanyolu’nda bir turunu, 255 milyon senede tamamlıyor... Güneş var oldu olalı, bugüne kadar, ancak sekiz tur atmış merkez çevresinde, yani 8 yaşında... Biz o galaktik bedenin, merkezinden 32 bin ışık yılı mesafedeyiz!
32 bin ışık yılı ne demek?.. Saniyede 300 bin km... 300 bini 60 ile çarp, dakikasını; 60 ile çarp, saatini; 24 ile çarp, gününü bul!.. 365 ile çarp, neticede çıkan ışık yılı... 32 bin ışık yılı mesafedeyiz, merkezden!..
Düşünün ki o galaktik bedenin kalbi, galaksinin merkezi ise, biz tepesindeki bir hücrenin içindeki bir elektronuz belki de!
Bu galaktik varlığın boyutlarını hafsalanızda canlandırabiliyor musunuz?.. Hiç sanmıyorum!..
Böyle milyarlarla galaktik dünya... Son bir sene, bir buçuk sene içinde yapılan araştırmalara göre yeni bir galaksinin doğuşu tespit edildi.
Yani, doğan, büyüyen sonra da dönüşen galaktik birimler mevcut. Nasıl insan doğuyor, büyüyor, ölüyor; hücre doğuyor, büyüyor, ölüyorsa, aynen galaktik birimler de doğuyor, büyüyor, ölüyor...
Ama bilinç boyutu itibarıyla “yok” olmuyorlar! Bilinçler yaşam boyutlarını değiştiriyor sadece!
Öyleyse, dünyanın dar sınırları içinde, kazandığına sevinip, kaybettiğine üzülüp, gördüğün rüyadan uyandığın andaki hâl gibi, yaşadığın günü boşa geçirme!.. Çok güzel bir rüya görürsün, uyandığında “vah vah ne güzel rüyaydı” dersin... Elinde ne kalmış?..
Aynı şekilde, bu dünyadan gittikten sonra da, o geçtiğin boyutta, “Dünya şöyleydi, dünya böyleydi, şuna sahiptim, buna sahiptim, şu vardı şu yoktu”nun derdine tasasına düşeceksin; o ortama göre belli bir hazırlığın yoksa, çok büyük sıkıntılara, azaplara da maruz kalacaksın!..
Zira o içine girdiğin boyutun yaşam şartları senin bugünkü ortamına hiç benzemeyecek! Bunun misali rüyadır...
Rüya âleminde sen hep varsın; karşında çeşitli varlıklar var. Rüya âleminde bu bedenin kâh parçalanır, kâh bozulur; eni boyu değişir, deforme olur, sonra bir anda eski hâline girer, fakat asla ortadan yok olmaz!..
Rüyada bedene ne olursa olsun, senin “benlik” bilincine hiçbir şey olmaz!.. Çünkü rüyada gördüğün beden, ruh türünden bir bedendir; ve ruh cüzlerden oluşmamıştır; parçalanmaz da!
Aynı şekilde, ölüm ötesi yaşamda da, nelerle karşılaşırsan karşılaş, ne büyük azaplar veya zevkler yaşarsan yaşa, benlik bilincin ve ruhun hiçbir zaman yok olup kaybolmayacak!..
Ama, bu benlik bilincinin ve ruhunun kapasitesi ne olacak?..
O benlik bilincinin kapasitesini ve ruhunun kuvvetini şu anda Dünya’da yaşarken ne düzeye getirebilirsen, artık sonsuza dek öylece kalacak!
Bu Dünya’da idrak edemediğin şeyleri daha sonra idrak etmen mümkün değil!..
Bu Dünya’da elde edemediğin ruh kuvvetini, daha sonra orada elde etmen veya geri dönüp telâfi etmen kesinlikle mümkün değil!..
Anlayamadığın, değerlendiremediğin, hafsalanın alamadığı şeyleri daha sonra değerlendirebilmen, alabilmen, hafsalana sığdırabilmen mümkün değil! Bunun açıklamasını da birçok defa yaptım. Burada detayına girmeyeceğim.
Esas anlatmak istediğim konu şu...