Yedinci Gün
Cem o gece pek uyumadı. Zira Elf’ten ayrıldığında zaten horozlar ötmeye başlamıştı... Koltukta biraz uyukladı.
Derken Gönül, onu uyandırdı! Günlerden Cuma idi...
Kafası oldukça meşgûl, yarı uykulu bir şekilde, nasıl ders verdi okulda ve nasıl akşamüstü okuldan çıktı, pek farkında olmadı.
Kafasına öyle sorular takılıyordu ki, mevcut bilgisiyle o soruların altından kalkması imkânsızdı...
O gün de, bu sorularla meşgûl bir vaziyette geçti...
Cumartesi günü Gönül teklif etti ona, şöyle sakin bir deniz kenarına gidip dinlenelim diye...
Hoş geldi bu fikir ve beraberce deniz kenarına gittiler…
Gönül, denizde geçen gemi ve vapurları, arada gidip gelen sandalları seyrederken sordu Cem’e:
“Yaklaşık bir aydır sanki bu dünyada yaşamıyorsun!.. Gerçekten olağanüstü bir durumla karşı karşıyasın... Ama bütün bunlar sana ne kazandırıyor pratikte?.. Bu kadar kendini yormana, sıkılmana değer mi?”
“Acıktığın zaman yemek yersin değil mi?..”
“Evet..?”
“Yemeyi ne zaman bırakırsın?”
“Doyunca!”
“Doyana kadar yer misin?”
“Evet...”
“İşte ben de bütün bu mevcudata karşı doyumsuzum!.. Bilmek istiyorum bu varlığın aslını ve hatta imkân olursa tamamını… Nedir, nasıldır?..”
“Allâh böyle yaratmış, böyle yürütüyor işte... Sen, Allâh mı olacaksın ki, her şeyi bileceksin?..”
“Şu anda her şeyi ilmiyle kapsayan varlık olmamışsam, gelecekte de her şeyi ilmiyle ihâta eden varlık olmam imkân dışıdır... Ama, her şeyi ihâta eden varlık, her şeyin ötesinde midir, yoksa her şeyin ta kendisi midir?..
Yoksa, her şeyin kendisidir de şeyliğin mi ötesindedir?.. Bak, gene bir yığın soru çıkıyor ve ben bunların cevaplarını bulmak için uğraşıyorum... Demek ki, ‘ben’ dediğim varlığım, bu işlerle meşgûl olmak için var... Zira ne yaparsam yapayım, başka bir şey düşünemiyorum... Hamurum bu mevzulardan karılmış...”
“Gerçekten bir hamur meselesidir bu!..” diyerek, yanlarında Elf peydah oldu... Ve devam etti konuşmaya... “Ne yaparsan yap, bir tüccar veya bir kuyumcu yahut ta bir sporcu olamazsın sen!”
“Peki ben hamurumun dışına çıkamayacağıma göre, herkes de kendi hamurunun dışına çıkamayacaktır demektir! O hâlde, ‘Herkes kaderin hükmü altındadır!.. Kaderde, kendisi için ne yazılmışsa o gerçekleşecektir’ diyemez miyiz?”
“Senin geleceğin takdir edilmiş, kesinleşmiş ve geleceğini yazan kalem kırılmıştır; dersem, seni çok şaşırtır mıyım?..”
Gönül atıldı:
“O takdirde ne yazılmışsa bana, o başıma gelecek demektir... Niye çalışıp gayret göstereyim ben?”
“Evvela, soruna cevap vereyim, sonra da müsaade edersen ben sana soru sorayım...
Sen ne iş için yaratılmışsan, o sana kolay gelir!.. Boş durman imkânsızdır, daima bir şeyler yapacaksın... Ama yapacağın işler, sana kolay gelendir!.. Kolay gelmesi de senin hakkında o şeyin takdir edilmesidir!