Soru
− İnsanlara faydalı olmak; aç insana ilmi mi, ekmek mi?.. Her türlü zenginliği sarf şekli de ölüm ötesi hazırlığı değil midir?..
Üstad
− Aç insan, açlıktan dünyasını kaybeder; ilimsiz insan ilimsizlikten tüm ebedî hayatını kaybeder!..
Hangisi önemli öyle ise?.. Ayrıca Ebu Hureyre’nin günlerce açlığa, bir yudum süte muhtaç oluşuna rağmen Rasûlullâh’ın kapısından, ilmin kapısından ayrılmamasını ve pek çok sahabenin de bu yolu tutuşunu nasıl anlamalıyız acaba?
Soru
− “Âhir zamanda müminin zengin olanı daha hayırlıdır” hadisini nasıl anlamalıyız?
Üstad
− Yoksulluk içinde yaşam mücadelesine ayıracağı vakit dolayısıyla, gereken vakti bulamayacağı için kişi...
Soru
− Üstadım, “B” sırrı ile, Hz. Âli’nin “B” harfinin altındaki nokta “Benim”, demesi arasında bir fark var mı?
Üstad
− Hz. Âli’nin, kendini o “nokta”lık boyutunda tanımasıdır.
Soru
− Peki insanın bu vicdan muhasebesinde kendine geçer not vermesine yardım edebilecek bir yoldan yürütücünün peşinden gidip gitmeme zorunluluğu nedir peki?
Çünkü din konusunda birbiri ile çelişen o kadar çok varyasyonlar var iken, biz hangi normlara göre vicdan muhasebesini yapacağız... Bunların hepsi de Rasûlullâh’ın yolundan gittiklerini iddia eden insanlar... O zaman???
Üstad
− Rasûlullâh’ın ve O’nun yanındaki yakınlarının yaşam biçimlerine bakıp, kimseye tâbi olmadan, aklımızın gösterdiği yolda vicdanımızın bizi rahatlatacağı şekilde yaşayarak! Sadece Rasûl’e tâbi olmakla mükellefiz.
Bunun dışında herkesin ilminden istifâde edip, aklımızla gerekli sentezi yapıp, kararı kendimiz verip, sonuçlarına da kendimiz katlanacağız. Çünkü sistemde mazerete yer yoktur!
Soru
− Peki, ehli fetih olan kişilere de mi? Onlar, yoldan yürütücü görevini üstlenmiş kişiler değiller midir? Kaldı ki herkesin ilmi de farklı farklı; kötü olan ise, birbiri ile ÇELİŞKİ gösteriyor olmaları... Onlar bu hâldeyken, dışarıdan izleyici olan kişiler neyi kendisine referans alacak o zaman?
Üstad
− Her ilim sahibi, ilmini insanlarla paylaşmak zorundadır...
Bununla beraber herkes de Rasûlullâh’ın bildirdiklerine imanla mükelleftir...
Ben bildiklerimi yazarım...
Sen aklına, mantığına yatttığı kadarıyla, benim yazdıklarımdan yararlanır ve gereğini yaşarsın...
Ölüm ötesinde kimse sana, niye Ahmed Hulûsi’ye tâbi oldun veya olmadın diye bir şey sormayacaktır...
Karşındakinin fetih ehli olduğunu nereden biliyorsun?
Sen, o ortama kendini ne kadar hazırladıysan bunun sonuçlarını yaşayacaksın.
Önemli olan, insanın kendini ölüm ötesi boyuta hazırlamasıdır...
Dünya ile âhiret şu kesin çizgiyle birbirinden ayrılmıştır:
İlminde olup da dünyada yapmadığın şeyleri orada yapıp getirisini elde etme şansı yoktur!
Burada ne yapıp ruhuna yüklemişsen, o kadarını yaşayacaksın orada...
Bu yüzden Dünya, âhiretin tarlasıdır, denmiştir...
Bir soru soruyorum hepinize:
Rüyalarınızda, şu anki ilminizin ne kadarını yaşıyorsunuz?
İlminizin ne kadarını rüya boyutundaki yaşamınıza geçirebiliyorsunuz?
Rüya, ölümün kardeşi olduğuna göre?..
Hepinize çok teşekkür ederim değerli vaktinizi bana ayırdığınız için...