Bu da Tırmızî’den, iman bahsinden:
Abdullah Bin Amr şöyle demiştir;
Hz. Rasûlullâh (s.a.v)’ı işittim, şöyle diyordu:
“Muhakkak yüce Allâh yarattıklarını bir karanlık içinde yarattı. Sonra onlara nûrundan saçtı. Bu nûrdan nasibi olan kimse hidâyete erdi. O nûrdan nasibi olmayan kimse de dalâlete saptı. Ve bunun için Allâh’ın ilmine göre kalem kurudu.”
Yani işlerin takdiri son bulmuş ve kalemin yazacağı bir şey kalmamıştır.
Ebu Hureyre şöyle demiştir:
Rasûlullâh bize geldi, biz de kader hakkında münakaşa ediyorduk... Buna o kadar kızdı ki yüzü kıpkırmızı oldu; sanki yanaklarına nar suyu sıkılmıştı...
“Bununla mı emrolundunuz? Ben bununla mı size gönderildim?.. Sizden önceki ümmetler, bu mesele hakkında münakaşa ettikleri vakit helâk oldular.” (Tırmızî)
Bu hadis kader konusunda Hz. Rasûlullâh’ın söylediklerini aynen kabul etmeyi ve Hz. Rasûlullâh’ın söyledikleri hakkında değişik yorumlar çıkartarak münakaşa etmeyi yasaklayan bir hadistir.
Tırmızî ve Beyhaki’de mevcut olan bir hadis:
Aişe (r.a.)’dan; Hz. Rasûlullâh şöyle buyrmuştur:
“Lânet ettiğim altı kişi vardır ki, onlara Allâh ve gelmiş geçmiş bütün Nebi ve Rasûller lânet etmiştir... Bunlar:
1. Allâh’ın kitabına ilave yapan,
2. Kaderi tasdik etmeyen,
3. Allâh’ın zelil kıldığını yükseltmek, azîz kıldığı kullarını da alçaltmak için zorlamalarla insanların başına musallat olan,
4. Mekke’nin hareminde yasak olanı işleyen,
5. Benim ehl-i beytime; neslime zulmeden,
6. Benim sünnetimi terk eden; yani getirdiğimden yüz çevirenler!”
“Her topluluğun takdir edilmiş bir ömrü vardır... Onların ömrünün sonu geldiğinde, ne bir an ertelenebilir, ne de öne alabilirler.” (7.A’raf: 34)
“Eğer Allâh insanları zulümlerinden dolayı sorumlu tutup sonucunu hemen yaşatsaydı, (arz) üzerinde hiçbir DABBE (insan değil insan bedeni) bırakmazdı! Fakat onları hükmedilmiş bir vakte tehir ediyor... Ecelleri geldiği vakit de ne bir saat geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.” (16.Nahl: 61)
Müslim isimli Rasûlullâh açıklamaları kitabında da eşi Ümmü Habibe’nin dua ederken Rasûlullâh tarafından şöyle uyarıldığı anlatılmakta:
– Ey Allâh’ım, uzun ömür vermek suretiyle, beni, zevcim Rasûlullâh’tan, babam Ebu Süfyan’dan ve kardeşim Muaviye’den faydalandır...
Rasûlullâh kendisine şöyle buyurdu:
“Sen Allâh’tan kesinleşmiş eceller ve zaruri olan birtakım şeyler ve takdir edilmiş birtakım rızıklar hakkında talepte bulundun ki, Allâh onlardan hiçbirini ne vaktinden önceye alır, ne de sonraya bırakır.
Eğer Allâh’tan seni cehennemdeki azaptan, kabirdeki azaptan kurtarmasını isteseydin senin için daha hayırlı olurdu.”
Ebu Davud’dan bir başka açıklama:
Hasan Basri’ye sordum: “Anlat bana, Âdem (a.s.) gök için mi, yer için mi yaratıldı?”
Hasan Basri: “Yeryüzü için” dedi. “Peki ne dersin, korunup da malûm ağaçtan yemeseydi” dedim... “Ondan yemek zorunda idi” dedi.
“Allâh Teâlâ’nın; “Siz onun aleyhinde fitneye sürükleyecek kudrette değilsiniz meğer ki o cehenneme girecek kimse olsun.” (37.Sâffât: 162-163) hakkında bana malûmat ver”, dedim. Hasan Basri:
– Şeytanlar onları dalâlete saptırmaya muvaffak olamazlar, ancak Allâh’ın cehennemlik olarak yarattıkları müstesna... buyurdu. (Ebu Davud)