Bakın, burada önemli olan bir husus var.
Bahsettiğim açıklama Tırmızî’den alınma. Şu ilâveyi de burada hemen belirtelim.
Enes (r.a.)’dan rivayet olunarak bu açıklamanın devamında buyuruluyor ki:
“Allâh bir kula hayır murat ettiği vakit onu çalıştırır.”
“Nasıl çalıştırılır?” diye sordular.
Hz. Rasûlullâh:
“Ölümünden önce onu sâlih amel işlemeye muvaffak kılar.”
“Ölüm öncesindeki son fiil” meselesi, bir ölçüde intihar olaylarına da ışık tutuyor...
Bilinçli olarak intihar edenin ebedî cehennemlik olduğu, ebedî cehennemde kalacağı bu hadiste mevcut.
Cennetlik olan, cennetlik bir fiil işleyerek hayatına son verir!
Eğer kişi ebedî cehennemlik ise, şakî ise o zaman cehennemlik olanın amelini işleyerek ölür.
Bilinçli olarak intihar eden kişi, kendisinin cehennemlik olduğunu, bu fiili ile ifade etmiş olur... Bu yüzden bilinçli olarak kasdı mahsusa ile intihar etmiş kişinin cenaze namazı kılınmaz! Çünkü o namaz ona bir fayda sağlamaz; çünkü şakîdir ve son ameli ile, yani intiharı ile bunu kendisi ifade etmiştir!
İntihar etmemiş kişinin saîd mi yoksa şakî mi olduğunu, son amelini bilemediğimiz veya göremediğimiz için yorumlayamayız!.. Ama aklı başında intihar eden kişinin o son davranışı gözüküyor, biliniyor! Dolayısıyla, şakî olduğunu kendisi ifade etmiş oluyor ve de cenaze namazı kılınmıyor! Esasen bu kişileri yargılayacak bir makâmda da değiliz!
İntihar eden kişiyi Hazreti Rasûlullâh’a getirmişler ve cenaze namazını kılmasını istemişler... “Nasıl öldü?” demiş. “İntihar ederek” demişler... Onun üzerine cenaze namazını kılmamıştır.
Tırmızî’deki bir açıklamasında da şöyle diyor Hz. Rasûlullâh:
“Ölen bir kişi yoktur ki, pişman olmasın!.. Eğer iyi işler yapmışsa, daha fazla yapamadığına pişman olacak. Günahkâr ise tövbe etmediğine pişman olacak.”
Tırmızî’den, Hz. Rasûlullâh şöyle buyuruyor:
“Ben sizin görmediğinizi görüyor, işitmediğinizi işitiyorum. Gök gıcırdadı ve gıcırdamasında haklı. Çünkü dört parmaklık bir boş yer yoktur ki, orada alnı ile Allâh’a karşı secdeye kapanmış bir melek bulunmasın.”
“Vallâhi benim bildiğimi bilseniz az güler ve çok ağlardınız! Kadınlarınızla yataklarınızda zevklenmeyi bırakıp Allâh’tan imdat dilenmek üzere sokaklara fırlardınız! Kesilip yok olmak üzere olan bir ağaç olmak isterdiniz!”
İşin içyüzüne vâkıf olan Rasûlullâh (aleyhiselâm)’ın bu uyarısını çok çok iyi anlamak zorundayız!..
Acaba neye işaret etmek istiyor?.. Ne anlatmak istiyor bize..?
Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm) zamanında iki kardeş vardı.
Bunlardan biri zamanını kazanç için uğraşarak çalışırdı, diğeri de kazanç için uğraşmaz devamlı Allâh Rasûlü’nün meclisine devam ederdi.
Bu kazançla uğraşan kişi, kardeşini Allâh Rasûlü’ne şikâyet etti. Bunun üzerine Hz. Rasûlullâh (s.a.v.) dedi ki:
“Belki de sen onun yüzü suyu hürmetine kazanıyorsun” dedi. (Tırmızî)
Hz. Rasûlullâh’ın bir duası yine sahih hadis kitaplarında mevcut;
“Allâhümme la mânia lima ateyte, vela muti lima manate, vela radde lima kadayte.”
“Allâh’ım mâni yoktur senin verdiğine, senin vermediğini de verecek olan ikinci bir varlık yoktur, senin takdirini de, kazanı da asla kimse geri çeviremez.”
Evet dostum, eğer buraya kadar naklettiğim verileri çok iyi kavrayabildiysen;
“Allâh beni hangi amaçla yaratmış ve programlamışsa, o amaca dönük olarak tüm yaşamım boyunca O’na kulluğumu yerine getireceğim... Ve her birim için de bu böyledir!..” anlamında olarak “ve Bilkaderi” diyorsun “Âmentü”de.
Yani “Âmentü”yü okuyup da “ve Bilkaderi” deyip de, yani “kaderime iman ettim” dediğin zaman; bütün bunların “takdir edilmiş-olup bitmiş” olduğuna iman ettim, kabul ettim demek durumundasın.
Bu konu daha detaylı olarak “İNSAN VE SIRLARI” isimli kitabımızın “Kader” bölümünde çeşitli sorulara verilen cevaplarla birlikte tetkik edilebilir.
Şimdi geldik “HAYIR ve ŞERRİN ALLÂH’TAN OLMASI”nın anlamına...