“Kadere hakkıyla iman” da ancak senin varlığının ve benliğinin ALLÂH indînde bir “hiç” olduğunu idrak etmenle mümkün olur.
Dilerim ki Allâh, bizlere “kadere hakkıyla iman” edenlerden olmayı kolaylaştırmış olsun ve “kadere iman üzere ölüm ötesi sonsuz yaşama geçip”, alnı ak bir biçimde, Hz. Rasûlullâh’ın huzurunda, yanında yer almayı bizlere nasip etsin.
Şimdi de “KADER” konusuna ışık tutan bazı âyetler ile Rasûlullâh açıklamalarını görelim;
“HİÇBİR ŞEY YOKTUR Kİ ONUN HAZİNELERİ (oluşturan kuvveleri) BİZİM İNDÎMİZDE OLMASIN! BİZ ONU (o kuvveleri - özellikleri) GEREKEN ÖLÇÜSÜYLE İNZÂL EDERİZ (açığa çıkartırız).” (15.Hicr: 21)
Buhari, Müslim, İbni Hanbel ve Ebu Davud’da mevcut bir hadis;
“Hiçbir nefs yoktur ki, Allâh onun cennet veya cehennemdeki yerini ve onun saîd veya şakî olduğunu yazmamış olsun.”
Bir adam baktı ve sordu:
– Yâ Rasûlullâh o hâlde bu yazılmış olan kitabımıza itimat edip, çalışmaları terk etmeyelim mi?
Rasûlullâh (aleyhisselâm) buyurdu ki:
“Saadet ehlinden olan saadet ehlinin amelini yapar. Şekavet ehlinden olan şekavet ehlinin amellerine devam eder.”
Buhari’den:
“Siz amel edin, çalışın, herkes yaratılmış olduğu amel için kolaylaştırılmıştır.”
“Sizi rahimlerde (ana karnında - Rahıymiyetinde - varlığınızı oluşturan Esmâ mertebesinde) dilediği gibi şekillendiren (oluşturan - programlayan) “HÛ”dur!” (3.Âl-u İmran: 6)
“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa, elbette hepsi toptan iman ederdi... Olayın gerçeği bu iken; sen, iman etmeleri için insanları zorlayacak mısın?” (10.Yûnus: 99)
“Kendisini yaratan Allâh Esmâ’sının bileşimi elvermedikçe, bir nefs için iman etmek mümkün değildir!” (10.Yûnus: 100)
“Allâh dilediğini ortadan kaldırır ve (dilediğini de) sâbit kılar. O’nun indîndedir Ümmül Kitap (ana BİLGİ - Esmâ mertebesinin her an nasıl bir şe’nde olacağının ilmi)!” (13.Ra’d: 39)
“Benim katımda hüküm değiştirilmez! Ben kullara zulmedici değilim!” (50.Kaf: 29)
“Allâh kime hidâyet eder ise, odur hakikate eren! Kimi de saptırır ise, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (7.A’raf: 178)
“Allâh, iman edenleri dünya yaşamında da, sonsuz gelecekte de değişmez gerçeği vurgulayan söz üzere (Kelime-i Tevhid) sâbitler! Allâh, zâlimleri saptırır! Allâh dilediğini yapar!” (14.İbrahiym: 27)
“Allâh kime hidâyet ederse, kimse onu saptıramaz! Allâh (Bi-) Aziyz (kullarından bu isminin işaret ettiği özelliği açığa çıkaran), Züntikam (araya duygu katmaksızın yaptığının sonucunu kesinlikle yaşatan) değil midir?” (39.Zümer: 37)
Abdullah İbni Mesud (r.a.)’dan;
– Rasûlullâh bana insanın oluşumundan haber verdi ki buyurdu:
“Sizin birinizin ana-baba maddeleri kırk gün ana karnında kaldıktan sonra, o maddeler ikinci bir kırk gün içinde katı kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine kırk gün içinde Mudga denilen bir çiğnem ete döner. 120. günün sonunda “ALLÂH” bir melek gönderir. Ve gelişen o mudgaya dört özelliği yazması emrolunur. Onun cinsiyeti, rızkı, eceli, saîd veya şakî olduğunu yaz, denir. Bu melekler bunu yazdıktan sonra ruh nefh olur.
Şimdi sizden bir kişi, bu fıtratı icabı iyi iş işler de, hatta kendisi ile cennet arasında bir kulaç mesafe kalır, bu sırada yazısı gelir, o kişiyi önler, bu defa o cehennemliklerin işlerini işlemeye başlar.
Sonra sizden bir kişi fena iş işler. Hatta kendisi ile cehennem arasında bir kulaç mesafe kalır. Bu sırada kitabı gelir onu önler. Bu defa o kişi ehli cennetin işlerini işler.” (Buhari-Tecrid: 1324)
İmran Bin Hüseyin’den:
Bir kere Rasûlü Ekrem’e bir kişi geldi şöyle sordu:
– Yâ Rasûlullâh, ehli cennet cehennemliklerden ayırt edilir mi?
“Evet, ayırt edilir.”