“CİN”lerin yapısı elektromanyetik dalgalara dönük bir tür radyasyon olmasına karşılık; “MELEK” denilen varlıkların yapısının ana cevheri, foton türlerinden bir yapıdır. “NÛRÂNİ”dir yapıları...
Hatta bir diğer ifade ile şöyle izaha çalışayım:
Biz sayısız türden ışınları incelerken, aslında “Melek”lerin orijin yapısını incelemekteyiz ve bunun bilincinde değiliz!..
Olayı şu misal ile idraklara yaklaştırmaya çalışayım.
Bir insanı süper boyutlardaki elektron mikroskobun altına yatırdınız ve karşınızda hücreleri oluşturan elemanlar çıktı ve siz, insanı inceleme bilgisinden ve insan bilincinden uzak bir şekilde, hücre, DNA, molekül incelemesi yaptığınız görüşündesiniz; ancak incelediğiniz şeyin insan olduğunun farkında değilsiniz!..
Bugün, bilim öyle konularla ilgileniyor ki, ilgilendiği nesnenin gerçeğinin farkında değil!..
Evet...
“CİN”ler kadar gerçek olan, bir diğer kâinatta yaygın ve de evrenin hammaddesi varlıklar da “MELEK”ler!..
Kendilerine has orijinal yapılarına karşılık, ışın düzeyindeki yapılarıyla her an tüm beyinleri etkilerken; “CİN”ler üzerinde çeşitli şekillerde tasarruf ederlerken… Bunların yokluğunu iddia etmek!!!
Bilimsellikten uzak, geniş düşünebilmek yeteneğinden uzak; şartlanmaların etkisi altında, eski çağ ilkelliği içinde geleceğe dönük hükümler vermek!..
Hâlbuki inkâr ettiğimiz bu yapıları, idrak etmeye çalışsak ve beyinlerimizi daha yüksek düzeyde düşünmeye zorlasak…
Beyinler üzerinde hükmederek kâh maddesel görüntüler oluşturan kâh da madde ötesi kozmik yapılarıyla madde dünyası üzerinde türlü etkilerde bulunan sayısız varlıklar.
Onları oluşturan salt cevher boyutu!.. Tıpkı “RUH”ları oluşturan ve içinde kişiliklerin söz konusu olmadığı salt “RUH” boyutu misali bir boyut.
İlkel inkârımız sonucu, bilmekten mahrum kaldığımız nice varlıklar!..
İlim için, araştırma-bulma-bilme-değerlendirme için var olan insanın, kendini inkâr duvarları içine hapsederek cahillik hücresine kendini kapaması!..
Bilim daha ilerideki yıllarda “CİN” denilen varlıkları tespit edebilecek araçları geliştirebilecek ve onlarla irtibat kurabilecektir.
“MELEK”lerin ise varlığı madde-araç yoluyla asla tespit edilemeyecektir. Çünkü onları algılama özelliği ancak beynin çok üst düzeyde çalışmasına bağlı bir yetenektir. Ki insanın muadili bir aracı gerçekleştirmesi imkânsız bir olaydır!..
İlgili bölümde “MELEK”lere iman bahsinde açıkladığımız gibi, onları red, insana, kendi varlığındaki sayısız özellikleri reddi doğurur ki; bundan dolayı insana kaybettiklerini anlatabilmek ayrı bir eser konusu olur. Kendini beş duyudan ibaret sanma ilkelliğinin insana kaybettirdiklerini, cahil bir insana anlatabilmek çok güçtür.