Çünkü neyi yapmak üzere var edilmişsen, ancak onu başarabilirsin; onu gerçekleştirebilirsin; onu ortaya koyabilirsin! Aksi takdirde o fiili ortaya koyamazsın! Koyamadığın o fiil de takdirin içindedir; senin hakkındaki takdirin sonucudur!..

Nitekim buyuruyor ki Hz. Rasûlullâh;

HER ŞEY KADER İLEDİR!.. HATTA ÂCİZLİK İLE ZEKÂ VE BECERİKLİLİK DAHİ!..

Hüseyin (r.a.) soruyor;

Yâ Rasûlullâh, cennet ehli ateş ehlinden ayırt edilebilir mi?.. Yani şu anda belli olmuş mudur, kim cennet ehli, kim azap ehli?

“EVET” diyor; Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)...

Peki bu çalışıp, uğraşıp didinenler niye çalışıyorlar, didiniyorlar?

Rasûlullâh buyurdu ki;

“HERKES NE İÇİN YARATILDIYSA, ONUN YOLLARI KENDİSİNE KOLAYLAŞTIRILMIŞTIR.

Yani, “fıtrat”ları onlara yapacaklarını kolaylıkla yaptırır!

Şimdi burada kafamıza takılan çok önemli bir sualin cevabı var. Ki bu bizim kafamıza takılan sual, 1400 sene evvel de bu zâtın kafasına takılmış.

Demek istiyor ki;

Yâ Rasûlullâh, mâdemki şu anda cennet ehli belli, azap ehli de belli, yani senin cennetlik olduğun veya azaba düşeceğin belli. Bu durum da böylece belli olduğuna göre, niye hâlâ birtakım çalışmalarla uğraşayım?.. Niye birtakım uğraşılara gireyim de bunlarla cenneti elde edeceğim, diyeyim; veya birtakım işleri yapmaktan geri kalayım azap ehli olacağım, diye; nasılsa ikisi de belli!..

Hz. Rasûlullâh burada şunu buyuruyor;

“HERKES NE İÇİN YARATILMIŞ İSE ONA O KOLAYLAŞTIRILMIŞTIR!..

Bu cümlenin mânâsını iyi anlayalım!

Nasıl anlayacağız..?

Bu ikazın mânâsını iyi anlamak için başta da anlattığımız konuyu iyi kavramak lazım.

Allâh, kendisindeki çeşitli isimlerin mânâlarını ortaya koymak üzere, çeşitli mânâları meydana getirmiştir!

Bu mânâlar, terkipler-bileşimler hâlinde mânâ sûretlerini, çeşitli varlıkları, birimleri ve insanları ve onların programlarını oluşturmuştur.

Bu terkipsel mânâ sûretlerinin kapsadığı anlamların ortaya çıktığı mahallerden biridir insanlar!.. Yani her bir birim, her bir mahal, bir mânâ terkibinin ortaya çıktığı yerdir.

Dolayısıyla, o mahalde, birimin varlığını meydana getiren Esmâ terkibinin -bileşiminin- dışında hiçbir şey yoktur.

Senin, “Ben” kelimesiyle işaret ettiğin varlığın, o isimler bileşimidir ki bu da senin varoluş programın yani fıtratındır!.. Ve o Esmâ terkibinin dışında da -ismin hariç- senin hiçbir varlığın yoktur!.. Yani, varlığını meydana getiren o Esmâ terkibini kaldırabilsek ortadan, sen hiç olursun!..

İşte, senin “Esmâ bileşimin”deki özellikler sana “kolaylaştırılmış” olanı belirler, tespit eder!

Senin “takdir edicin”, yani RABbin, senin o “Esmâ terkibin-bileşimin”dir!..

Bu yüzden de senin, o “Esmâ terkibin-bileşimin”e isyan etmen, itaat etmemen kesinlikle mümkün değildir!..

Mümkün değildir; çünkü ona itaat etmemek, isyan etmek gibi özellikleri meydana getirecek bir varlığın yok!.. Nerede kaldı, iraden!

Sendeki bütün vasıflar, özellikler, senin varlığını meydana getiren “isimler bileşiminin” mânâlarından başka bir şey değildir!

Dolayısıyla senin “kolaylaştırıcın” yani sende çeşitli isimlere yönelik eğilimi meydana getiren ana faktör, senin varlığını meydana getiren o “ilâhî isimler terkibi-bileşimin” yani “fıtrat”ındır!.. Yani “RABBİN”dir!.. Senin Rabbine isyanın ise hiçbir şekilde mümkün değildir.

İşte bu sebepledir ki, sana ne kolaylaştırılmışsa, sana kolaylaştırılmış olanı mutlak olarak yerine getirmek zorundasın!

64 / 98

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!