Bundan başka bir nevi melâike daha vardır ki bunlar hâdisatı tekviniyeden mukaddem, şuuni emriye ve kelâmiyeyi, tabiri aharle şuuni ruhiyeyi mevcudatı âkılenin cereyanı ruhisine ait evamir ve irşâdatı Rabbanîyenin tecelliyâtı mahsusasını ifade ederler...
Bunlar daha evvel rasûli idrakdirler, müdrik ve muhtar olan mebadii fâileye kablel fiil hayrın ve rızayı ilâhînin vichesini ira’e eylerler ve melâikeye olduğu gibi beşere de müvekkeldirler....
Gördüklerini madde zannedenler, onu kuvvet sayesinde gördüklerini bilmelidirler....
...binâenaleyh melâikesiz bir hâdise tasavvuru gayri mümkündür; melâikesiz bir katra yağmur bile düşmez...”
Merhum Hamdi Yazır bu arada iki de Rasûlullâh açıklamasına yer veriyor:
“Semâ gıcırdamaktadır!.. Ve gıcırdamak da hakkıdır! Onda bir ayak basacak kadar yer yoktur ki, bunda secde ya da rükû hâlinde bir melek bulunmasın!..”
“Efendimiz (aleyhisselâm) mi’râca çıktıklarında kale burçları gibi bir mevkîde birtakım melâike görmüştü... Bunlar birbirlerinin yüzüne doğru karşılıklı olarak yürüyüp gidiyorlardı...
Rasûlullâh, Cebrâil’e sordu. Cebrâil:
− Bilmiyorum; ancak yaratıldığımdan beri ben bunları görürüm ve daha evvel gördüğümün bir tanesini bile bir daha görmem! dedi...
Onlardan birine ikisi birden sordular:
− Sen ne zaman yaratıldın?..
Cevap verdi o melek:
− Bilmiyorum... Ama Cenâb-ı Allâh her dört yüz bin yılda bir yıldız yaratır; ben yaratıldığımdan beri de dört yüz bin yıldız yarattı!..” (Cilt:1; Sayfa:303-308)
Bizim zaman birimimizle o boyutun bir günü Kurân’a göre elli bin yıl olursa... Varın buna göre bu boyutu ve varlıklarını siz düşününün!..
Evet, biz gelelim bu konudaki açıklamalarımıza...
Arşın altındaki yani, sırf mânânın çokluğa dönüştüğü mertebedeki ilk varlık “RUH” adlı melektir... Ayrıca “RUH-U Â’ZÂM” diye tanınır.
Bu Melek, sahip olduğu ilim itibarıyla “AKL-I EVVEL” adını alır. Bir diğer ifadesiyle de “Nûrların NÛRU”dur!
Hayatiyet ve hayat kaynağı olma vasfı itibarıyla, hayat vasfı itibarıyla “Ruh-u Â’zâm” denir.
Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm) Efendimizin “hakikati-aslı-orijini-kaynağı” olması yönüyle de “HAKİKAT-İ MUHAMMEDİYE” denilir.
“ALLÂH EVVELA AKLIMI YARATTI, ALLÂH EVVELA NÛRUMU YARATTI...”
Diye Hz. Rasûlullâh’ın açıklamasında yer alan “akıl” ve “nûr”, işte bu “Ruh” adlı Melek yani “RUH-U Â’ZÂM”dır.
Yani bölünmesi parçalanması söz konusu olmayan, mânâda beliren ilk tekillik, birimlik kavramıyla mevcut olandır.
Soyutun somuta dönüşmesi sınırında oluşan varlıktır... Elbette burada, beş duyuya göre somutluktan söz etmiyoruz!..
Yani “ilmi ilâhî”de ilk mânâ sûretinin belirmesidir. Arş ve bunun altında oluşan ilk melektir.
Bu Melek’ten katman katman, boyut boyut diğer melekler meydana gelmiş; ayrıca her bir boyutun da kendine has melekleri oluşmuştur...
Melekler nûr yapılıdır. Bunu bugünkü dille ifade etmek gerekirse, enerji kökenlidir diyebiliriz.
Her şey enerjiden meydana gelmiştir dendiği zaman, burada bahsedilen melektir.
Yalnız bir yanlış anlamayı ortadan kaldıralım...
Enerji Allâh’ın “kudret” vasfının kuvveden fiile çıkması hâlindeki adıdır. Yani “NÛR”dur. “Nûr” diye bahsedilen şey bir tür “salt enerji”dir.
Bu bilinçli enerji (kudret) -kozmik bilinç-, evrende var olan her şeyi kendisinden meydana getirmiştir.