Tabii terkibini, yani terkibinin oluşturduğu tabiatı; zikir, nefse muhalefet, mücahede, riyâzat gibi hâllerle atamazsa,o takdirde, öldüğü anda kabir cehennemine girer, burada yeteri kadar yandıktan sonra, yani bu hâllerden arındıktan sonra neticede cennete girebilir!.. Aksi hâlde bunlar gitmeden, atılmadan, cennete girmek mümkün değildir...
Ama onlar bunu Dünya’da iken geçirirlerse, Dünya’da atlatılan sıkıntıdan sonra, cehennem ateşine uğramazlar.
Dünya’da iken uğranılan bu sıkıntılar, âhirette olacak bir başka azaba karşılıktır.
Nitekim hadîs-î şerîfte Rasûlullâh:
“Sıtma her müminin cehennemden hazzıdır” demiştir. Sıtma, cehennem ateşinin yerine kaîm olunca; riyâzat, mücahede, nefse muhalefet gibi durumlar artık ne olur sen düşün!.. Hâlbuki bu mücahede, her şiddetli şeyden daha şiddetlidir.
Sana birçok karşılaştığın azap verici olaylardan daha büyük azap verir, muhalefet, riyâzat, mücahede! Çünkü sende yıllardır oturmuş, kökleşmiş bir şeyi söküp atmak zorunluğu çıkıyor ortaya!.. Bunun için de çok büyük gayret sarfedilecek…
Bir olayla karşılaşıyorsun o gün, 3 gün sonra, 5 gün sonra unutulur gidilir!.. Ama bu tabiatla mücadele, senin yaşamın boyunca devam edecek bir şey!.. 30 senenin, 40 senenin, 50 senenin verdiği bir alışkanlık, tabiat var!..
Dolayısıyla her şeyden daha şiddetlidir. Tâ ki nefis, aslî temizliğini buluncaya kadar, bunların zorluğu devam eder senin için…
Anlatılan mânâ dolayısıyladır ki Rasûlullâh Efendimiz, nefisle mücadeleye “Cihad-ı Ekber” dedi!.. Kılıç çalınıp yapılan cihada ise “Cihad-ı Asgar” adını verdi…
Hâsılı düşmanla çarpışma zamanında ortaya çıkan durum çok daha kolaydır, Allâh ehlinin nefsi ile cihada göre...