Şu anda yaklaşık sekiz yüz bin-bir milyon kilometreye fışkıran alevler, Güneş’in büyüme süreci içinde bir kaç misli daha yükseklere topluca, yani her yönden yayılmaya başlayacaktır…
İşte, Dünya’nız bu alevlere yaklaşıp, ucundan içine girince, o sizin ‘Mahşer’ dediğiniz olay gerçekleşecektir... Yani Dünya’nız, Güneş alevleri tarafından kuşatılmış, fakat henüz içinde yok olmamıştır!..
İşte bu evrede iken, herkes kendi gücü oranında kaçmaya başlayacaktır... Bu kaçış olayı da, herkesin cehennemden geçmesi diye tavsif edilmiştir... Yani tamamıyla içinden değil, Güneş’in uç alevlerinin, daha doğrusu radyasyonunun içinden geçilmesi!..”
“Peki kaçanlar nereye gidecek?..”
“Sizin tâbirinizle cennetlere!..”
“Nerede bu cennetler, Elf?.. Gerçekten böyle ‘Cennet’ diye, bağlar, bahçeler, ırmaklar var mı?”
“Değişik boyutlar ve o boyutların kendi yapılarına uygun âlemler gerçeğini kavrayamadığınız sürece, ‘Cennet’ diye isimlendirilen bu âlemlerin hakikatini idrak etmeniz de asla mümkün olmaz Cem!”
“Yani başka bir evrende mi bu cennet denen yerler?”
“Gerçeğini ifade etmek gerekirse, evrenler tâbirini kullanmanız yanlıştır!.. Çünkü tek bir evren mevcuttur!.. Ve insan, daha önce de açıkladığım üzere asla ‘EVREN’i algılayamaz!.. İnsanlar gerçek ‘Evren’i değil, algılama araçlarının bilinçlerinde oluşturduğu ‘GÖRESEL evrenlerini’ tanımaya çalışıyorlar!..
Evren içinde, sayısız boyutlar; ve bu boyutlara tekabül eden sayısız âlemler; ve o âlemlerin sayısız canlıları mevcuttur!..
Hatta sana şunu söyleyeyim... Öyle bir madde âlem vardır ki bir boyutta, sizin bu madde dediğiniz âlem, ona göre son derece şeffaf kalır!!!
Buna karşılık, öylesine, son derece yüksek frekanslı boyutlar vardır ki, biz onların yanında, senin bizim yanımızda kalışın gibi kalırız!.. İşte, evrenin, bu boyut katmanları arasındaki bir geçiştir sizinkisi!”
“Yani, ‘Cennet’ denilen yer, başka bir boyutta mı?..”
“Sizin şu an içinde yaşadığınız galakside; fakat, bir alt boyutta!”
“Ne olur şunu biraz daha açıklar mısın?”
“Bir örnek ile anlatmaya çalışayım... Şu anda yaşadığın boyut beden−madde boyutu değil mi?”
“Evet..?”
“Şimdi düşün sen, rüya görüyorsun... İcabında kendi bedenini de görüyorsun; ama bu beden değil!.. Ve daha önceden, gördüğün veya görmediğin sayısız sûretler ve şekiller de görüyorsun, hatta cansız dediğin şeylerle bile konuşuyorsun...
İşte burada olduğu gibi, kıyamet dediğiniz yeniden yapılanma evresinde de, şayet Güneş’ten kaçabilirseniz; öylesine süptil ya da eski deyişle lâtif bir bedene sahip olacaksınız ki, bunu şu anda tasavvur bile etmeniz mümkün değil...
İşte bu yapınızla geçeceğiniz boyutun, öyle canlıları ve nesneleri vardır ki, bunları şu anda size anlatabilmek olanaksızdır!.. Ancak oraya gidebilirseniz, anlayabilirsiniz...
Cem, bugün gerçekten dimağını çok zorladın!.. Konu da gerçekten size göre çok ağır ve anlaşılması son derece güç!.. Bu sebeple sana bu hususu, bir dahaki görüşmemizde açmak istiyorum... ÖZDE!..”
Cem, artık herhangi bir konuda Elf’e ısrar etmenin faydasız olduğunu anlamıştı... Elf daima ne diliyorsa onu yapıyordu, ve karşısındakinin ısrarı üzerine de, yapmak istediğini asla değiştirmiyordu!.. Bu yüzden hiç ısrar etmedi ve kabullendi durumu…
“ÖZDE Elf!..”
Bağlantı kesildiği anda Cem, düşünmeye başladı kendi kendine...
Herkes gibi, “yıldız falı” der geçerdi burçlarla ilgili konulara... O güne kadar hiç düşünmemişti “yıldız falı” denilen şeyin, gerçekte bütün insanlığa yön veren bir bilim dalı olduğunu!.. Ya diğer varlıklar?..
Oysa Elf’in anlattıklarına göre, insanlık dünyası ile ilgili pek çok çözülemeyen problemin temelinde, “astroloji” yatıyordu...
“Burçlar ilmi”, Elf’in anlattıklarına göre, insanın âdeta tüm yaşamına yön veren bir mekanizma oluyordu!.. Hâlbuki az öncesine kadar, bu konuda cahil diğer insanlar gibi, kendisi de böyle bir ilim dalı olduğunu bile bilmiyor, konuyu hiç ciddiye almıyordu...
Artık şu “burçlar ilmini” iyice anlamak gerekti...
Neyse geçen geçmişti...
Şimdi yapılacak iş, hiç olmazsa anını değerlendirebilmekti...
Hemen kitaplarına gömülüp, bu konuda araştırma yapmak zorunluluğundaydı