“Neyi sormak istedin?..”
“Yani, onlar da, bizim gibi, bir süre Dünya’da yaşayıp sonra ölecekler ve sonra yeniden dirilecekler mi?..”
“Cem, henüz bazı bilgiler sende yerleşmemiş!.. Bir kere, ölüm yok olma değil, bedeninizi değiştirmedir; açıklamasında bulunmuştum sana...
İnsanlar için ölüm denen şey, sadece biyolojik bedenden, holografik ışınsal bedene geçiştir, demiştim...
Keza, ölümle geçilen boyut da, ışınsal boyut olduğu için, sanki başka bir tür madde âlemine geçmiş gibi hisseder birim kendisini... Ve o geçilen ışınsal boyut aynı zamanda Setrililerin de yaşamakta olduğu boyutun ta kendisidir... Ve ‘Kıyamet’ diye nitelendirdiğiniz Dünya’nın yok oluş devresine kadar, bu yaşam sürer... Ancak bu yaşamı da her ölümü tadan yaşayamaz elbette, çünkü bunların çok büyük bir kısmı kendi kabir âlemlerinde hapis durumdadırlar!”
“Yani şimdi ölenlerin büyük kısmı kabirde mi yaşıyorlar...”
“Kabir iki aşamadır... Birinci aşamasında, bildiğiniz toprak içi yaşam tarzıdır... Ancak bir süre sonra, beden tamamıyla tükenip çözüldükten sonra, artık kişi, uykuda gördüğü rüya âlemi cinsinden bir yaşama geçer ki gene bu âlem dahi kabir âlemi diye nitelenir...”
“Peki, o durumda azap mı duyar, yoksa zevk verici şeyler içinde mi yaşar?”
“Bu kişinin, dünya hayatında elde ettiği özelliklere bağlıdır... Bu yaşam korkunç kâbuslar, karabasanlar şeklinde de sürebilir... Son derece zevk içinde de yaşayabilir... Veya uykuda rüya görmeden geçen anlar gibi bir süreç içinde olmak da mümkündür!..”
“Peki, bu evrelerde, gene demin sözünü ettiğin varlıklar, o kişiyi etkileyebilir mi?..”
“Eğer zayıf, düşük enerjili bir kişi ise, evet!.. Onların verdikleri zararlı etkiler ve oluşturdukları senaryolar, sizin aranızda basit şekliyle ‘kabir azabı’ diye tanımlanmıştır...”
“Peki bu durumda bizim ölmüşlerimize yolladığımız hayırlar veya dualar faydalı olur mu?.. Ya da nasıl faydalı olabilir?..”
“Sizin yolladığınız dalgaların ona faydalı olabilmesi için, öncelikle onlarda, gönderilen bu tür dalgaları değerlendirici bir devrenin açılmış olmasına bağlıdır... Sana kullandığınız cihazlardan örnek vereyim...
Şifreli yayın yapan bir uydudan gelen yayından istifâde etmen için, senin televizyonunda bir şifre çözücüye ihtiyaç vardır!.. İşte bu örnekte olduğu gibi, eğer kişi Dünya’da sonradan gönderilecek bu tür dalgalar karakteristiğinde, belirli özellikler elde etmemiş ise, orada da kendisine gelen bu dalgalardan istifâde edemez!”
“Peki orada çeşitli azaplar içinde olan biri... Buradan ona belirli dualar yolluyoruz... Azabı durur mu?..”
“Geceyarısı çektiğin diş ağrısını düşün!.. Yalnız başına karanlık bir odadasın... Tüm dikkatin o ağrı üzerine yoğunlaşmıştır!.. Bu yüzden de diyelim ki, on üzerinden üç şiddetinde bir ağrı seni son derece üzer!.. Ama o esnada sana bir telefon geldi ve seni ilgilendiren bir konuda çok önemli haberler vermeye başladı... Dikkatin başka bir noktaya dağıldığı için, ister istemez duyduğun ağrı şiddeti düşer ve hatta belki de bir süre için dişinin ağrısını unutursun bile!..
İşte bu örnekte olduğu gibi, o kişi de dışardan kendisine gönderilen o mesajla, bir süre çektiği azaptan kurtulur... Çünkü dikkati kendisine azap veren konulardan uzaklaşmıştır... Ama elbette ki bu kendisine gelen mesajın şiddetine ve kendi gücüne göre çok değişik hâllerde oluşur...”
“Peki o tarafa intikâl etmişlerin hepsi de bu şekilde bir yaşam içinde midir?..”