“BEN”; bedendeki değişimlerden ve kesilmelerden etkilenmediğine göre, bu demektir ki “bilinç” maddi bir şey değildir... Ve mevcuttur!.. Var olan hiçbir şey yok olmadığına göre, eskilerin, “kalp” veya “gönül” diye isimlendirdiği “ben” dediğiniz “bilinciniz”, “bedenin kullanım dışı kalmasıyla” asla yok olmayacaktır!.. Bu takdirde sizi nasıl bir yaşam beklemektedir...

Bunu hiç düşündünüz mü?

İşte, ölüm ötesi yaşam gerçeğini; neye, nasıl hazırlanmak gerektiği konusunu ele alan saha, “DİN” sahasıdır...

Ve, her düşünebilen kişi, er ya da geç bu sahaya girmek mecburiyetindedir...

Önce şu kesin ve çok korkunç gerçeği fark edelim...

Doğada asla duygusallığa yer yoktur!..

Allâh’ın yarattığı bu muhteşem mekanizma programlandığı tarzda, hiç duygulara yer olmaksızın, bütün haşmetiyle çalışmaktadır! Bu yüzdendir ki;

Ölüm ötesi yaşamda “mazeret” kavramı mevcut değildir!..

Herkes, yaptıklarının doğal sonucuyla otomatik olarak karşılaşacaktır!

Bu sebeple sizin, ben annemden-babamdan şöyle duymuştum da onun için boş verdim; ben falanca hocadan şöyle duydum, dedikleri aklıma yatmadı da onun için üstünde durmadım; demeniz mazeret olmaz ve asla sizi kurtarmaz!

Ya, ölüm ötesi yaşama inanmıyor olabilirsiniz, bu takdirde dilediğinizce yaşarsınız!..

Ya da, ölüm ötesi yaşamı kabul ediyorsunuzdur; bu takdirde de evde, okulda, camide duyduğunuz aklınıza yatmayan söylentileri bir yana bırakıp, işin gerçeğini araştırmak mecburiyetindesiniz!..

Ve bunu kendiniz için yapmak zorundasınız!.. Çünkü söz konusu olan gelecek, sizin geleceğiniz ve yaşamınız!

Öyle ise öncelikle yapılması zorunlu işlem, araştırmaktır!..

Nebi niçin gelmiştir?.. Ne önermektedir?.. Niçin önermektedir?..

İşte bu suallerin cevaplarını araştırmaya başladığınız zaman, zaten “SİSTEMİ” de deşifre etmeye de başlamışınız demektir...

“Din” olayına derinliksiz ve lokal yaklaşan bazıları; “DİN”in bir sisteme dayanmadığını söylemekte ve dolayısıyla da, farkında olmadan “DİN”in, yukarıdaki bir tanrının “karakuşi hükümleri” olduğunu savunmak durumunda kalmaktadırlar!..

Şuurun, algılama aracı akıldır... Aklın muhatabı ise, ya mantığa dayanan sistemdir ya da mantıksız olaylar saçmalığı!..

Varlığın her boyutunda algıladığımız kesinlikle bir düzen, bir nizam ve dolayısıyla bir SİSTEMDİR!..

Kur’ân-ı Kerîm bir SİSTEMİ anlattığı içindir ki, defalarca:

“HÂLÂ DÜŞÜNMEYECEK MİSİNİZ?..”

“HÂLÂ AKLINIZI KULLANMAYACAK MISINIZ?..”

“BU KURÂN’I DÜŞÜNMENİZ VE ANLAMANIZ İÇİN BOYUTUNUZA İNDİRDİK…”

Tarzında uyarılarda bulunmaktadır...

Sırası gelmişken izah edelim...

Kur’ân-ı Kerîm’deki anlamıyla “İNZÂL”; “Boyutsal iniş” ya da “Boyutumuza adapte ediş” olarak anlaşılır...

Aksi takdirde, klasik öğretideki şekliyle anlamaya kalkarsak; yani “İNZÂL”i BOYUTSAL değil de mekânsal anlamda “indirme” olarak anlarsak; bu defa Kur’ân-ı Kerîm’in uzaydaki falanca mekândan buraya geldiğini,kabul etmiş oluruz!!!

Eğer, Kur’ân-ı Kerîm bir SİSTEMİ anlatmayan ve akıl-mantıkla anlaşılır yanı olmayan kitap olsaydı, zaten yukarıda işaret ettiğimiz âyetlere gerek olmazdı!

Ayrıca, akılla yaşayan şuurlu varlıklara, mantıksızlığı, sistemsizliği, kaosu anlatan bir kitabı yollamak dahi pek akıllıca bir şey olmazdı!

Allâh’ın yarattığı bu muhteşem mekanizma öylesine mükemmel bir “SİSTEM”dir ki, hiçbir noktasında tek bir çelişki ya da uyumsuzluk yoktur!

Şayet bazı hususlarda uyumsuzluk, ya da çelişki gibi algılanan konular varsa, bu algılayanın basîretinin o konuyu geniş kapsamlı irdeleyemeyişinden ileri gelmektedir...

Evet, bu hususu da böylece vurguladıktan; sistemi neden ve nasıl daha iyi anlayabileceğimizi açıklayan İKRA âyetlerinin mânâsını da kavradıktan sonra; hemen akabinde “nâzil” olduğu belirtilen FÂTİHA Sûresi’nin anlamı ve işaret ettiği gerçekler üzerinde duralım...

Elbette ki, bu konuda bize bağışlanan anlayış ölçüsünde...

31 / 68

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!