Allâh, ezelde ilminde öyle bir merdiven takdir etmiş, çizmiş ki, o merdivenin basamakları insanlar, merdiven ise insanlık!.. Her bir insan, hangi basamak olarak takdir edilmişse, o basamağın yontusuna tâbi olacak, bir ömür boyu yaşamından sonra gelip o basamağı oluşturacaktır!

Kıyamet, bu merdivenin tamamlanmasıdır. İnsanlığın kıyameti, insanlık merdiveninin tamamlanmasıdır.

SORU: Deminki anlatımda, “insanın, merdivenin hangi basamağında olacağı bellidir...” diye bir cümle geçti... Ama bir de âyet var;

“Külle yevmin huve fi şe’n”...

“O, her an yeni bir şandadır!”

Bu âyetin mânâsı ile, insanın hangi basamak olduğunun takdir ile belirlenmiş olması hususunu çakıştıramıyorum?..

Şu cümlenin manâsı çok önemli:

“Allâh, her bir âlemde, o âlem sûretleri olarak tasarruf eder”...

İşte bu, “Allâh her an yeni bir şandadır” işaretiyle anlatılan olaydır.

Şimdi dikkat ediniz...

“İrade-i cüz yoktur, yalnızca küllî irade vardır!” cümlesi ne kadar doğru ise...

“Her cüz, kendi iradesiyle yaşar!” cümlesi de o kadar doğrudur!..

Biri bu elimin en uç noktası, diğeri öbür elimin en uç noktası; oysa ben ikisi aynı şey diyorum!..

Küll var, ayrıca bir de cüz var, diye kabul ediyoruz; hâlbuki, böyle ayrı iki yapı yok bir kere!..

Beş duyu verilerine dayanarak varlığa bakarsan, cüzler var... İlim boyutunda, bilinç boyutunda, ilimle bakarsan cüzler yok, yalnızca Küll var!.. Yani, varlık TEK ve dolayısıyla da irade TEK!.. Tek bir irade var!

Bilinç boyutundan “eşyanın hakikatine” baktığın zaman Küll’e ait irade, Küllî irade diyorsun...

Beş duyuyla bakarsan, aynı irade, cüz sûretlerinden göründüğü için, cüz’i irade diyorsun.

Oysa, gerçekte, ikisi de aynı şey!.. Yani, “cüz” ve “Küll” iki ayrı şey değil!

Dolayısıyla, “Küllî irade vardır, gerçektir” dersen, doğrudur... Ama, “yanında bir de cüz’i irade vardır” dersen, yanlış! Çünkü, Küllî iradenin yanında bir de cüz’i irade sahibi bağımsız bir varlık yoktur...

Ya da sadece “cüz’i irade vardır” diyebilirsin. Yani, ayrıca bir de “Küllî irade” yoktur; çünkü “cüz” adını verdiğin şey aslında “Küll”dür!.. Göze göre “cüz”dür o!.. Şuur boyutunda, varlığın “TEK”liğini idrak ettiysen, artık bilmişindir ki ayrıca bir cüz yok!

İşte bu yüzdendir ki, ya yalnızca “her cüz kendi iradesiyle yaşar, ayrıca küllî irade diye bir şey yoktur dersin. Doğrudur... Veya, “Küllî irade vardır, cüz’i irade diye bir şey yoktur” dersin. Bu da doğrudur!..

Ancak, “Küllî irade yanı sıra cüz’i irade de vardır!” dersen, işte bu bâtıldır, geçersizdir; şirktir!

Şimdi, “Her cüz kendi iradesiyle yaşar, ayrıca Küllî irade diye bir şey yoktur” ifadesinin mânâsını anlamaya çalışalım... Burası anlaşılması bir hayli zor bir husus... “Küllî irade vardır, cüz’i irade yoktur” diyerek olayı anlamak kolay!Buna karşılık “Her cüz kendi iradesiyle yaşar, ayrıca Küllî irade diye bir şey yoktur” ifadesini hazmetmek zor!.. Nasıl olacak şimdi?..

Hem de üstelik “Tek’in takdirinden, Tek’in merdiven takdirinden” söz ediyoruz yukarıda...

Tek’in merdiven takdiri olmasına karşın, o merdiven içinde yer alacak her bir basamağın, kendine göre bir yontumu var mı?.. Bu yontum olmadan basamak oluşur mu?.. Oluşmaz!..

Basamakların her biri her an oluşmaktadır... Basamakların her biri merdivenden ayrı değildir. Yani, “cüz” dediğimiz varlıkların her biri kendisidir; ve o açığa çıkan özelliklerden ibaret olmaktan da berîdir!

Her an, “cüz” adı altında tasarrufu yapan kendisidir!

“O her an yaratıştadır!” ifadesi, cüzden aşikâre çıkan yaratılmadır!..

Allâh’ın hayat sıfatı, bizde zuhur ediyor ve “Hayattayım” diyoruz. Biz nasıl ölümsüzüz?.. Hayat sıfatı ile kaîm olmamızdan, varlığımızın hayat sıfatından meydana gelmesinden kaynaklanan bir şekilde ölümsüzüz!.. İlmimiz, irademiz, kudretimiz hep aynı şekilde meydana geliyor.

Eğer, bizdeki “dışarıdan bakmanın” getirdiği isimleri kaldırırsak, bu özellikleri bizden aşikâre çıkaranın, hep O olduğunu anlarız. Dolayısıyla, her an yaptığın çalışmalar seni ilerletecek ve bir yere getirecektir.

“Ben nasıl olsa, ezelde bana takdir olunan basamak olmak durumundayım, öyleyse boş vereyim...” demek, muhaldir, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir düşüncedir!

Çünkü, hiçbir şey yapmamak üzere oturmak, mümkün değildir. Bu, ana rahminde, spermle birleşen yumurtadan oluşan tek hücrenin; “Ben, nasıl olsa ileride büyük bir insan olacağım, o hâlde çoğalmayayım” demesine benzer...

O, tek hücrenin çoğalmaması elinde mi?.. Hayır!..

Kendi mevcut formasyonunun, mevcut programının, yapısal özelliklerinin doğal sonucu olarak mecburdur çoğalmaya.

Aynı şekilde, olayı makro plana, yani bizim boyutumuza çıkarırsak, “TEK”in takdiri olan fıtratımızın, programımızın sonucu olarak, takdir edilen basamak olmak üzere, gerekli çalışmaları da yapmak zorundayız!.. Yapmamak diye bir şey düşünülemez!..

Takdir olunan nihai nokta, temeldeki tek hücrede mevcut!.. O hücre, benim karakteristik özelliklerimi oluşturuyor... Ama bunlar, ezelde tek tek yazılmamış, şöyle olsun böyle olsun diye... (Buraya bir an için üç nokta koyuyorum, altını çizip üç yıldız koyuyorum. Tekrar buraya döneceğim!..)

Şimdi biz, astroloji konuşurken, Venüs’ün tesiri geldi veya Uranüs’ün tesiri geldi, diyoruz.

Uranüs, Kova burcunun özelliklerini yansıtır. Biz, “şunu yaptık” diyoruz. Gelen yıldız tesirlerinde, yani o frekanslarda, “Hulûsi kalkıp şu kitabı yazacak” diye bir şey yok! “Hulûsi kalkıp düşünce dünyasında yeni bakış açıları oluşturacak” diye bir şey yazmıyor.

 

65 / 68

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bu Kitabı İndirebilirsiniz!