Hakk’ı Görmek Hakkında
Burada, bir iki husus daha var:
“Görmediğim Allâh’a ibadet etmem” diyor, Hz. Âli...
Sahabeden bir başka zât da:
“Hiçbir şey görmem ki o gördüğüm şeyden evvel Allâh’ı görmüş olmayayım” diyor. Yani önce “Allâh”ı görürüm; sonra “O”nu, o sûrete bürünmüş olarak kabul ederim!..
Diğer bir ifadeyle; önce o şeyin “nefs”ini, sonra da büründüğü sûreti görürüm, diyor...
“O”, her şeydir!.. Her şey, “O”nun Efâl mertebesindeki görüntüsüdür.
Esmâ mertebesinde ise; sırf mânâlar söz konusudur. Madde veya mikrodalga yahut ışınsal kökenli varlıklar burada bahis konusu değildir!.. Burası Vahdet mertebesidir.
Vâhidiyet, varlığın, TEK varlığın, kendini bilmesidir!.. Sıfat mertebesidir. Burası; Ceberût Âlemi’dir.
Evet, bunları böyle özetledikten sonra, deminki noktaya gelelim,
Hakk’ı müşahede ve yaşamak için, ölmeden önce ölmek!..
“Ölmeden evvel ölmek” noktasından, yukarıda bahsetmiştik. Biraz açalım...
Şu anda hepimizin yaptığı çalışmalar, kendimizi cehennemden kurtarma çalışmalarıdır.
Daha hiçbirimiz, çalışma olarak, bilfiil Allâh’ı görmek üzere bir çalışmaya girmiş değiliz...
Temelde, gayemiz, idealimiz, maksadımız bazılarımızda her ne kadar “Allâh”a ermek ise de; şu andaki bütün çalışmalarımızın semeresi, kendimizi cehennem azaplarından kurtarmaktır!..
Henüz kendimizi cehennem azaplarından kurtarmış değiliz... Niye?..
Çünkü; bir kere hepimizde kendimizi şu beden, şu varlık olarak hissetme hâli mevcut!.. Hepimizin evi var, malı mülkü var, parası, anası, babası, kocası var... Bunların da hoşumuza gitmeyen hâllerinden dolayı, sıkılmalarımız, üzülmelerimiz, bunalımlarımız söz konusu...
Cehennemin bu dünyadaki yaşamı, işte bu hâllerdir!.. Ve biz bu hâllerin içinde olduğumuz sürece, kendimizi cehennemden kurtarma çalışmaları içinde buluruz...
İnsanların bir kısmı, öldükten sonra cehenneme gidecek, orada milyonlarla sene yanacak; burada terk edemediği, atamadığı hâlleri orada sürekli; tekrar tekrar yaşayacak... Neticede, şartlar, artık ona azap vermez hâle gelecek; ve azap öylece bitmiş olacak...
Müminlerin, cehenneme girip de, yandıktan sonra cehennemden çıkması denen olaya gelince...
Burada, sana azap veren bir olayla ilk karşılaştığında, göstereceğin tepkiyi yüz üzerinden yüz olarak kabul edersek... İkinci defa aynı olayla karşılaşırsan, yüzde seksen tepki gösterirsin... Üçüncüde yüzde altmışa düşer tepkin!.. En sonunda boş verirsin, olay artık seni hiç etkilemez!..
İşte o şey, o takdirde artık sana azap verme durumundan çıkar!..
Bu olay, şimdi Dünya’da iken kolay... Kendinde belli idrakleri oturtabilirsen, bunu üç ayda, altı ayda, bir senede bilemedin birkaç senede atarsın!..
Ancak, bu beden ve bu beyin, bu şuur kendinden gittikten sonra; ruh denen o mikrodalga-ışınsal beyinle yaşamaya başladığın zaman, bunu böyle birkaç defada atamazsın...
Biyolojik beyin, şu anda ruh üstünde, mikrodalga beyin üstünde rahatça gerekli yüklemeleri yaparak, bunları değiştirebiliyor. Ama öldükten sonra o imkân kaybediliyor!..
Ölüm sonrasında, mikrodalga beyinle başbaşa kaldığımız zaman, onun yeni şartlara adaptasyonu, ancak ve ancak, aynı olayla pek çok sayıda karşı karşıya kalması suretiyle mümkün olur.
O yüzden de işte, cehennem dediğimiz hayat çok çok uzun sürelere ve boyutlara dönük bir hayattır... Ve bu hâlleri orada çok uzun sürede atmak mümkün olur.
Bugün bu Dünya’da, sana azap veren herhangi bir olaydan, yüz kere aynı olayı yaşamakla kurtulabilirsen; orada belki on milyon defa aynı olaya, aynı azaba tahammül edeceksin!..
Neticede artık o olay sana azap vermez olacak...
Cehennemde, insanın kendisine azap veren cehennem çukurlarına sayısız defa girip çıkması diye sembolize edilen olay budur işte!..
Aslında bu Dünya’da da cehennem çukurlarına girip girip çıkıyoruz da, olayın ne olduğunun ismini koyamıyoruz bu konudaki bilgisizliğimizden...
İnsan-ı Kâmil’de okursanız, Abdülkerîm el Ciylî’nin “Cehennem” bahsini... Bunları orada daha detaylı görebilirsiniz...
Evet, burada “Vahdet”in zirvesinden bahsetmemize karşılık, daha hiçbirimiz cehennemden çıkabilmiş değiliz.
Cehennemden ne zaman çıkarsın?..
Cehennemden çıkmanın zamanı; senin bu bedene ve bu beden dolayısıyla sahip olduğun her şeye veda etme zamanıdır!..
Yanlış anlamayalım; eve sahip olma, eşyanı, arabanı, elmasını pırlantanı at, değil!.. Eğer, o nesnenin sende olması ile olmaması bir fark yapmıyorsa o nesnelerin elinde olmasından dolayı azap çekmezsin!..
Ama, o nesneyi benlenmişsen, sahiplenmişsen; ve o nesnenin senin elinden çıkması sana azap, sıkıntı veriyorsa, işte o zaman sen şu anda da cehennemde yaşıyorsun!..
Bu çarkı felek, bu devran içinde bir gün gelecek, ona iyice sarılacak; bir gün gelecek ondan uzaklaşacak, sonra gene bağlanacaksın!.. Ve böylece sürekli yanma hâli senin için devam edegidecek!..